Bir gerilim filminin sürprizler içeren devamı
Ana teması 'starlar ve fanları' olarak düşünülebilir. Ama belki asıl teması tam bir çöküş ve çıldırma öyküsü olması...
Her şeye sahip bir ‘star’ın önlenemez dramı... Ya da fantastik bir dehşet filmi de denebilir. Kanı biraz aşırı bol...
GÜLÜMSE 2 X X ½ (Smile 2) Yönetim ve senaryo: Parker Finn Paramount filmi, 2024 |
İlk Gülümse filmini 2022’de görüp yazmıştım. Uzunca ve hayli övücü bir yazıydı. Son bölümünü vereyim:
“Bu çağdaş korku filmi, doğrusu çok iyi biçimde başlıyor: Ancak 10-15 dakika kadar sonra gelen jenerikleriyle, ilk uzun filmini yapan Parker Finn’in görselliğiyle, kalabalıkça kadrosunun iyi seçilmiş oyuncularının verdiği destekle, hayli etkileyici müziğiyle... Özellikle Rose’da Sosie Bacon filmin tüm yükünü ustalıkla taşıyor. Yine de film özellikle ikinci yarıda biraz ağırlaşmıyor ve tekrarlara kapılmıyor değil. Ama final içerdiği psikolojik ve ailevi çözümle seyirciyi doyuruyor. Her halde korku türünün meraklıları bence görmeli.”
Birkaç yıl sonra gelen ve ayni yazar-yönetmen ikilisinin elinden çıkma bu yeni film, bence konu itibarıyla ilk filmden hayli farklı. Oyuncuları da hemen tümüyle değişmiş. Demek ki kıyaslamayı bir yana bırakıp bu filmi kendi içinde ele almak gerekiyor. Film çok sert biçimde başlıyor. Yanan bir adam, iki kardeşin vahşi biçimde öldürülmesi… Ve tüm bunlardan sonra gelen jenerik... Ki bu sonuncusu ilkinin de bir özelliğiydi.
Gülümse filminden bir kare
Bu arada devreye Drew Barrymore giriyor. Kendi adını taşıyarak, çünkü filmde o ünlü bir TV sunucusudur: Grammy ödülü de almış... Ve Skye Riley adlı tanınmış bir şarkıcı-showgirl ile söyleşi yapar. Ki söyleşileri İnstagram’dan Tik Tok’a birçok yerde izlenmektedir. Aslında Riley uyuşturucuya alışmış ve bundan kolayca vazgeçemez bir tiptir. Ama kendisini kontrol etmeyi de bilir: “Artık hayatın tadını çıkarmayı öğrendim, yeniden öğrendim” diyerek...
Ama Riley büyük bir tura hazırlanırken ve bunun için provaları bile geniş bir ‘fan’ kitlesince izlenirken, birden rahatsızlanır. Annesi kızın genç hayranlarından Lewis’ten onun için Vicordi denen özel ilaçtan istemeye gelir. Bu arada Lewis birden çıldırır; öylesine ki sonunda kendini öldürür: Filmin en dehşet uyandıran sahnesi... Görkemli evinde, özellikle rengarenk bir yatak odasında bile rahat edemeyen Skye Riley, en yakın arkadaşı saydığı Gemma’yla teselli bulmaya çabalar. Ama ne menajeri Darius, ne genç siyahi hizmetkâr ona yardımcı olamazlar.
Gülümse filminden bir kare
Bu bol küfürlü (hele ‘fuck’ lafından geçilmiyor!) film gerçek sanılıp birer kâbus olduğu anlaşılan sahneleri, yer yer şaşırtıcı derecede estetik şov’ları, hele en acı ve ürkünç biçimde ölen/öldürülen akrabalarıyla insanı etkiliyor. Ana teması ‘starlar ve fanları’ olarak düşünülebilir. Bir yerde ‘müzik mutluluğu getirir’ lafıyla süslenen müzikal sahneler de fena değil.
Ama belki asıl teması tam bir çöküş ve çıldırma öyküsü olması... Her şeye sahip bir ‘star’ın önlenemez dramı... Ya da fantastik bir dehşet filmi de denebilir. Kanı biraz aşırı bol... Lewis’in intiharından Riley’in sarı saçlarını ha bire koparmasına birçok sahneye tahammül etmek de kolay değil!..
Gülümse filminden bir kare
Ama belli bir oyun düzeyi var. Özellikle Riley’deki Naomi Scott ve küçük rollerdeki Rosemarie DeWitt, Peter Jacobson gibi oyuncular. Ayrıca hareketli bir kamera da filmi besliyor. Yine de bence ilk filmin düzeyinde değil.
Ayrıca kendi kendini oynasa da önemli oyuncu Drew Barrymore’un jeneriklerde hiçbir biçimde anılmamasını aklım almadı. Yahu, o kadın klasik Amerikan sinemasının büyük ailelerinden Barrymore’ların son üyesi. Böyle şey olur mu? Ama belki bunu kendisi istemiş de olabilir!..