Ben 'yarım' bir kadınım, sizin aile yılınız hayırlı olsun

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştı. 2024 emekli yılıydı. Malum, emekliler 2024'te gün yüzü görmedi. Pazarlar ellerinde ördükleri sabunlukları satan 75 yaş üstü yaşlı insanlarla doluydu. Yine 2024 bitmeden Emekliler Yılı'na uygun olarak öyle bir zam yapıldı ki, onlar için ilan edilmiş bir yıla unutulmaz bir maaşla veda ettiler.

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 yılının Aile Yılı olacağını söyledi bu kez. “Güçlü toplum ancak güçlü ailelerle mümkündür, ancak bu konuda ciddi meydan okumalarla karşı karşıyayız. LGBT meselesi bugün ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerin başında gelmektedir. 2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1.52 seviyesine gerilemiştir. Bu durum alarm vericidir, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir. En az 3 çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu böylece tekrar görmüş oluyoruz. Toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini aile yılı ilan etmeyi kararlaştırdık” dedi.

Neresinden başlayalım.

Ne zaman LGBT konusu açılsa aklıma hep Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda iftarda boy gösteren Bülent Ersoy geliyor. LGBT’ye karşıysanız Bülent Ersoy’u neden baş tacı yapıyorsunuz mesela? İnsan bunda bile çifte standart mı uygular, anlamak mümkün değil.

Aile meselesi hassas.

Bakınız Sayın Erdoğan’ın 5 Kasım 2016’da söylediği ve hiç aklımdan çıkmayan, bir yurttaş olarak öfkelendiren, üzen, kıran bir ifadesi vardı: “Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir  kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, eksiktir, yarımdır.”

Cumhurbaşkanımız bana açıkça “Yarım, eksik” diyordu.

Diyebilir miydi, hayır!

Cumhurbaşkanı bana hakaret edemezdi.

Üstelik canım istemedi, çocuk yapmadım. Onunla yeterince ilgilenebileceğimi düşünmedim, kariyerimi daha çok önemsedim, benim bedenim, benim hayatım, kimseyi ilgilendirmez.

Ama bir önemli nokta daha var.

Ya benim çocuğum olmuyorsa?

Böyle söz söylenir mi?

2025 Aile Yılı beni buralara götürdü.

Üç çocuk yine gündemimize geldi.

Diyelim çocukları çok seviyoruz, üç tane de çocuğumuz olsun istiyoruz. Bebeğin bezi, maması, sütü, sürekli hastalandıkları düşünülürse doktoru, ilacı, iki ayda küçülen kıyafetleri vs. derken bir bebeği için ayda minimum ne kadar harcandığını hesaplayabilen var mı?

Sadece bir bebek bezi fiyatı geçen ay ortalama 5,63 TL. Yeni doğan bir bebek günde 8-10 bez değiştiriyor. Yani 50 TL sadece bez parası günde.

Asgari ücretten haberiniz var mı? Peki ya artık asgari ücretin ortalama ücret olduğundan...

Kendisi nefes almasa dahi, bir bebeği büyütmeye yetmiyor verdiğiniz ücret, bir de üç çocuk yapacak...

Peki insanların çocuklarını okula göndermek için ev sattıklarından haberiniz var mı?

Ya ailelerin beslenme çantalarını dolduramadıklarını biliyor musunuz?

Taciz edilen, tecavüze uğrayan, öldürülen çocukların ülkesinde ebeveynlerin nasıl bir endişe içinde olduğunu hesaplayabiliyor musunuz?

He bir de varoluşsalmış...

Varoluş öyle olmuyor işte.

Olmak ile var olmak arasında çok büyük bir fark var. Bu da başka bir yazının konusu olsun.

BİZ OKUDUKÇA ONAT YAŞAYACAK

O günü çok iyi hatırlıyorum.

30 Aralık 1994...

PKK’nın Taksim’deki The Marmara Oteli’nin giriş katındaki Cafe Marmara’ya koyduğu bombanın patlaması sonucu yaralandı.

Onat Kutlar

Yaşam mücadelesi günler sürdü ama 11 Ocak 1995’te hayatını kaybetti Onat Kutlar. Aynı patlamada arkeolog Yasemin Cebenoyan da öldü.

Sonsuzluğa göçüşünün 30. Yılında PEN Yazarlar Derneği, Onat Kutlar’ın tüm eserlerini “Ayın Kitabı” seçti ve şu mesajı yayınladı: “Türkiye’nin aydınlık yüzlerinden, Türkçenin ışıklı seslerinden Onat Kutlar. Onsuz bir değil, çok eksik olduğumuz, şair, öykücü, denemeci, sinemacı, çevirmen kimliklerini düşüncesinin işlekliğinde toplayan ve yaşama hep bir şenlik duygusuyla yaklaşan güleç bir akıl ve yürek. İshak’tan Yeter ki Kararmasın’a, Peralı Bir Aşk İçin Divan’dan Sinema Bir Şenliktir’e, Bahar İsyancıdır’a, yaşamın mavisini, sevincin güneşini ve yazının neşesini duyuran şiirden öyküye, sinemadan denemeye tüm kitaplarını 2025 Ocak kitapları olarak önermekten öyle mutluyuz ki! Onat Kutlar okumak bir şenliktir, biz okudukça Onat yaşayacak ve Türkiye kararmayacak!”


Asla haram lokma yemem

‘Apolitik’ soruları bugün de Adalet Partisi Genel Başkanı Dr. Vecdet Öz’e yönelttim. En sevdiği yemeğin ‘kuru fasulye, pilav’ olduğunu söyleyen Öz, ‘asla yemem dediği şey’e ise ‘haram lokma’ diyerek yanıt verdi.

Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Erken kalkar spor yaparım, duşumu aldıktan sonra kahvaltımı yaparken sabah haberlerini dinler ardından finans piyasasındaki hareketlere göz atarım.

60 yıl önce 5 yaşındayken doğum yerim olan Samsun/Çarşamba ilçesinde rahmetli teyzem ve arkadaşları ile birlikte çekilmiş bu fotoğraf, o dönemin çağdaş Türk kadını imajının bugünlere örnek olması gereken tarihi bir vesikasıdır. Bizler; İlkokulda Yurttaşlık, Hayat ve Aile Bilgisi dersleri alarak iyi bir vatandaş olarak yetişmiş, birçoğu halk eğitim merkezlerinde meslek edinme kurslarını tamamlamış, bir kısmı ise orta ve yüksek tahsil yapmış sorumluluk sahibi Cumhuriyet kadınlarının yetiştirmiş olduğu vatansever çocuklarız.

- En son hangi kitabı okudunuz?

Savaş ve Barış (Lev Tolstoy).

- En son hangi filmi izlediniz?

The Goat Life.

En sevdiğiniz ses ne sesi?

Kuş sesi.

- En çok dinlediğiniz 3 şarkı?

Aldırma Gönül (Edip Akbayram), Adaletin Bu Mu Dünya (Selda Bağcan), Haram Saltanatı (Fatih Kısaparmak).

- Türkiye’yi bugün en iyi anlatan şarkı hangisi?

Haram Saltanatı (Fatih Kısaparmak).

- Aşka inanır mısınız?

Evet.

- En sevdiğiniz yemek?

Kuru Fasulye, pilav.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Haram lokma.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Milli bayramlar.

- Yağmur mu, güneş mi?

Mevsiminde her ikisi de.

- Güz mü, ilkbahar mi?

Her ikisi de.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Görgüsüzlük, ego, vicdansızlık.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Atatürk’e, ‘Öngörünüze hayranım ne söylemişseniz zuhur etti, lakin hiç merak etmeyin emanetinize canımız pahasına da olsa sahip çıkacağız’ derdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Kaleme almaya başladığım ders kitabıma daha fazla zaman ayırırdım.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Yine ben olmak isterdim.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Piyano ve akordiyon.

-Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Elden ayaktan düşüp yakınlarıma yük olacağım ilk güne kadar..

İpek Özbey
KORKUSUZ.COM