Levent Cengizhan: Filmlerim salon bulsun diye rüşvet verdim
"Aldığım hediyeler hariç herhalde 300 bine yakın para verdim. İki sene içinde bir sürü film için verdim bu miktarı. Direkt İlker'e (Çakmak) yediriyordum"
Film yapımcısı ve danışmanı olan Levent Cengizhan sosyal medya hesabından yaptığı bir açıklama ile Paribu Cineverse Programlama Müdürü İlker Çakmak'a verdiği rüşvetler ile geçmişte filmlerinin salon bulduğunu açıkladı. Ancak Cengizhan'ın son olarak iki büyük filmini başka dağıtım firmasına vermesi yüzünden aralarındaki ipler bir anda koptu. Bunun üzerine ticari olarak zor duruma düşen Cengizhan, Türkiye'nin en büyük sinema salonu zinciri olan Paribu Cineverse'ün Programlama Müdürü İlker Çakmak ile aynı bünyede olan Mars Dağıtım şirketinin yöneticileri Onur Aşa ve Ferhat Aslan hakkında suçlamalarda bulundu.
Yakın geçmişte "Pop corn krizi" olarak anımsadığımız film yapımcıları ve dağıtımcılar arasında gerçekleşen kriz, bu sefer farklı biçimde ama daha heybetli olarak cereyan ediyor. CGV Mars Cinema Group, Türkiye'de 658 salonun verdiği güç ve bünyesindeki Mars Dağıtım ile sinema dünyasının kaderini çiziyor. Mars Dağıtım'ın politikaları ve denetim mekanizmasının çalışmaması yüzünden film yapımcılarının salon bulmakta zorlandığı sektör sıkıntı içerisinde. Çoğu film salon bulamadığı için zarar ediyor. Yapımcı Levent Cengizhan'ın açıklamaları ile gündeme gelen iddialar Türkiye'de başarılı bir sinema filmi üretmenin "iyi senaryo, yönetmen ve oyuncu" denkleminden başka bir yöne evrildiğini gösteriyor. Levent Cengizhan sorularımızı yanıtladı.
Levent Cengizhan
- Sosyal medya paylaşımlarınızı gördüm. Paylaşımlarınıza neden olan olay hakkında detayları en başından dinleyelim…
Normalde kendi yapım şirketim var. Aralarında bayağı büyük filmlerin de olduğu sinema filmleri yaptım. Aynı zamanda Sinemaport isimli sinema içerik sitesinin sahibiyim. Yaklaşık 10 seneden beri sektör içerisindeyim. Aslında süreç şöyle başladı. Paribu Cineverse grubu bir Koreli şirket, kendi sinema salonları var. Sinema salonlarının dışında bir de Mars Dağıtım isimli dağıtım şirketi var. Ayrıca bir de CJ ENM diye ikinci bir dağıtım şirketleri var. Zaten sektörün en büyük sinema salonu sahibi olan Paribu Cineverse grubu, dağıtım alanında da tekelleşti. Buradaki sıkıntılı olan şey dağıtımın başındaki adamlar yani Onur Aşa ve Ferhat Aslan'ın aynı zamanda Paribu Cineverse'ün Programlama Müdürü İlker Çakmak ile üçlü biçimde ortak hareket etmeleri.
- Ortak hareket ediyorlar derken açabilir misiniz?
Sistem şöyle çalışıyor: Onur Aşa, Mars Dağıtım'ın başına geçmeden önce sinema filmleri ile yapım şirketlerine danışmanlık veriyordu. Bu danışmanlık da şu; açık tabiri ile "Sen bana para ver, daha fazla salonda yer al". Çünkü zaten İlker ile Onur ortaklar, birlikte para kazanıyorlar. Yani Onur'un getirdiği her film Paribu Cineverse'lerde İlker sayesinde mutlaka daha fazla salonda yer buluyor. Onur Aşa, Mars Dağıtım'ın başına geçince bu sefer kendine film yaptırmaya başladı. Mesela "Hannas 2" filminin gizli ortağı Onur'dur. O dönemde korku filmi çıkmamasına rağmen o filmi vizyona çıktılar. Filmin vizyona girdiği şubat ayında zaten bir sürü film vardı. İnsanlar salon bulamıyorlardı ama ne hikmetse Onur'un filmi yaklaşık 103 lokasyonda salon buldu. Bir ünlünün oynadığı komedi filmleri, gişe filmleri 100 lokasyon bulamadı.
- Ve film para kazandı değil mi?
Evet, para kazandı. Yani bunlara para yedirenler bir şekilde iş yapıyorlar, salon buluyorlar. Bunlara para verilmiyorsa hiçbir şekilde salon bulamıyorsun.
Cengiz Bozkurt, Levent Cengizhan, Ahmet Kural
"Otoparklarda rüşvet verdim"
- Siz de para verdiğinizi beyan ettiniz. Nasıl oldu?
Ben yıllarca İlker Çakmak'a otoparkta paralar verdim, rüşvetler verdim. İlker Çakmak evlenirken evinin beyaz eşyalarını ben aldım. Düğüne de gitmedim bu arada. Zaten düğün hediyesi bir tane olur. Bulaşık makinesi, Dyson süpürgesi, kahve makinesi bir şeyler daha vardı. Bunları sağladım sonrasında demek ki benden daha çok para yedirenler var ki benim önüm kesildi, onlarla devam etti.
- Nasıl çalışıyorlardı?
Onur Aşa, Mars'a geçmeden önce başkalarına fatura kestiriyordu ya da gayri resmi çalışıyordu. Zaten asıl değerli olan bölüm de İlker'in olduğu bölüm. Çünkü hangi yapımcının kaç salon çıkacağını İlker belirliyor.
- Tek başına mı belirliyor yoksa orada bir ekip mi var?
Ekip var ama İlker'in dediği oluyor. Onur ile de dışarıdan iş birliği yaparak böyle bir sistem kurdular.
- Kaç yıldır sürüyor bu sistem?
Onur Aşa, Mars'a geçene kadar, rahat 2 sene vardır.
- Peki neden şimdi paylaştığınız bu bilgileri?
Şöyle, danışmanlık veriyorum pek çok şirkete. İlker Ayrık'ın bütün işlerini ben yaparım. Sadece senaryo ve oyuncuya dokunmam. Geri kalan dağıtımdan pazarlamasına kadar bütün süreci ben yönetiyorum. "Müstakbel Damat" bunlardan biri, bunun gibi birkaç tane daha danışmanlık yaptığım proje var. Onur Aşa, Mars'ın başına geçtiği zaman biz Sinemaport'ta bunu haber yaptık. Haber üzerine aradı ve "Bir yemek yiyelim mi" dedi, gittik yemek yedik. Yemekte benim danışmanlık yaptığım filmlerden hiç konuşmadık. Bu arada bana danışmanlık yapmam için gelen küçük filmler vardı. Ben bu filmleri almıyordum. Yemekten çıkıp otopark bölümünde valede arabaları beklerken Onur, "Elinde film var mı" diye sordu. "Elimde film yok ama 16 tane filmi olan yapımcı var. İstiyorsan yönlendireyim sana" dedim, filme ihtiyacı olduğu için çok sevineceğini söyledi. O filmlerin afiş ve fragmanı dahil bütün bilgilerini ona yolladım. Bunun üzerine, "Levo ben 16 filmin 12 tanesini alıyorum" dedi. O zaman yapımcılar ile onun bana verdiği söz üzerine sözleşme yaptım. Yaparken de tekrar teyit aldım. İnsanlarla sözleşme yapacağım için zor durumda kalmak istemedim. Sonra Onur'a "Sözleşmeleri yaptım, filmlerin vizyon tarihlerini bekliyorum" dedim. Bana "Kusura bakma Levent'cim, ben filmleri dağıtmayacağım" dedi. Neden diye sorduğumda "Öyle istiyorum" diye yanıt verdi.
"Başka dağıtımcıya film verince kazık attılar"
- Neden fikir değişikliği oldu?
Burada Onur'un derdi danışmanlığını yaptığım "Sağ Salim 3" ve Mükemmel Aile filmlerini başka bir dağıtım şirketine göndermemdi. O nedenle bana bu kazığı atmışlar. Onu arayıp "Şu an ekmeğinizden oluyorsunuz biliyorsunuz değil mi? Artık yedirmeyeceğim size" dediğimde "Yedirme" dedi ve kapattı telefonu.
- Siz hangi dağıtım firmasına verdiğiniz bu filmleri?
A90'a verdim. Bu yeni bir şirket ve büyük filmler dağıtıyor.
- Neden Mars'ta bu belirsiz sistem var?
Koreli'nin derdi çok film girsin. Yapımcı battı mı çıktı mı önemli değil. Film girsin ve hemen çıkartıp atalım diyorlar. Bu yüzden de bir sürü yapımcı zarar ediyor.
- Bu Korelilerin mi görüşü mü yoksa buradaki ekibin görüşü mü?
Korelilerin böyle bir derdi var. Çok filmi vizyona sokun ve hiçbir şekilde umursamayın.
- Peki Onur Bey'in öncesinde Mars'ta dağıtım stratejisi nasıldı?
Ondan öncesinde başka ekip vardı ve gayet iyiydi. Onların para yeme gibi dertleri yoktu.
"Dağıtımcı ve yapımcı arasında sözlü anlaşma var"
- Verilen sözler tutuluyor muydu?
Genel olarak şöyle söyleyebilirim. Bu arada bütün dağıtımcılara yakınımdır. Dağıtımcı asla film başlamadan önce "Ben senin filmini 200 ya da 300 kopya çıkartırım" demez. Şunu söyler ama "100'ün 150'nin üzerinde salonda tutacağım seni". Orada yapımcı dağıtımcı ile karşılıklı olarak birbirlerine söz verirler. Ama sinemacının salon vermesi için o filmden haberdar olması gerekir. Yani yapımcıların reklam yapması gerekiyor. Şimdi yapımcı reklam yapmıyor ama hadi bir 200 kopya çıkartın. Nasıl çıkarsın dağıtımcı? Reklamı olmayan filmi Van'daki sinema sahibi nerden bilsin? Programına neden alsın? Yani sonuçta sinema işletmecileri de şöyle düşünüyor; o film reklam yapmalı ki o filme insan gitsin. Kendi filmine reklam yapmayana, sinemacı neden salon versin?
- Sizce salon sayısını tanıtım mı belirliyor?
Salon sayısını film, oyuncular, fragman ve tanıtım belirler.
- Sözleşme yapılıyor değil mi?
Sözleşmede asla salon sayısı geçmez.
- Belki de sorun buradan başlıyor?
Olabilir…
- Başka yanlış olan şeyler var mı?
Rekabet kurallarını da ihlal ediyorlar Paribu Cineverse'ün programlama müdürü asla bir dağıtımcıyla birlikte yapımcıya görüşemez, aynı masaya oturamaz. Bunlar Ferhat Aslan, Onur Aşa ve İlker Çakmak birlikte Ankara'ya gidip animasyon filmi yapan yapımcılarla, TRT ile görüştüler. Sinema Genel Müdürlüğü nasıl bu işe el atmıyor onu da anlamış değilim. Her hafta toplamda 12'nin üzerinde film çıkıyor. Filmler katlediliyor. Aynı şirkete ait iki tane dağıtım şirketi var. İkisi ortak hareket ediyorlar ve rekabeti çiğniyorlar. Burada olay yapımcıya oluyorlar. Bu dağıtım politikasından dolayı bir süre yapımcı battı bu sene. 3-5 tane adam yüzünden sinema sektörü batıyor. Sinema Genel Müdürlüğü de el atmadığı için oluyor.
- Sizin dışınızda kimler mağdur oldu bilginiz var mı?
İbrahim Büyükak'ın "Mutluyuz", Murat Şeker'in "Aşk Mevsimi", Ulaş Bahadır'ın "Başkan" filmi battı. Salon sayısının az olmasından dolayı. Bu filmlere şans verilmedi. Selçuk Aydemir'in "Güven Bana" filmini galada izleyemedim bir hafta sonra gittiğimde filmi bulamadım. "Babam ve Oğlum"un başarısındaki neden, kulaktan kulağa reklamının olmasıydı. Herkes birbirine söyledi. Kötü açılış yapmasına rağmen salonlarda oynamaya devam ettiği için gişede rekor kırdı.
- Peki siz şimdi bu paylaşımı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Artık bu sistemden o kadar bunaldım ki... Bu hafta bir saçma sapan korku filmleri giriyor. Bunlara danışmanlık yapıyorlar. O korku filmine 35 lokasyon veriyorlar.
- Siz toplam ne kadar para verdiniz?
Şöyle söyleyeyim toplamda aldığım hediyeler hariç herhalde 300 bine yakın para verdim. İki sene içinde bir sürü film için verdim bu miktarı. Direkt İlker'e yediriyordum.
- İki sene öncesinde para veriyor muydunuz?
O süreye kadar böyle bir düzen, para hikâyeleri yoktu. Bu kadar film de yoktu.
- Bu parayı hikâyesi nasıl gelişti? O mu teklif etti siz mi?
Ben teklif ettim. Önce hediyeler almaya başladım işte her filmden önce böyle alkoller göndermeye başladım. Sonra gece yemekler başladı sonra işte para verme başladı.
"Pişman değilim"
- Peki pişman mısınız?
Pişman değilim. Verdiğim her rüşvetin kanıtı var. Ve bir gün bunun olacağını biliyordum
- Kaç dağıtımcı var şu an Türkiye'de?
Yaklaşık 12 tane dağıtımcı var. Pazarın lideri A90, TME, CG, UIP ve Mars. Totalde 6 tane büyük dağıtımcı var. Mesela UIP ve TME'ye asla rüşvet teklif edemezsiniz.
- Bu durumu Mars'ın yönetimine ilettiniz mi?
Ben açık açık 300 bin liranın üzerinde para verdiğimi ve aldığım hediyelerin yazışmalarını gönderdim yönetime. Bakın altınızdaki adamlar böyle işler yapıyor diye.
- Ne zaman yolladınız bu bilgiyi yönetime?
Geçen ay yolladım.
- Yanıt geldi mi?
CEO'ya ulaşamadığım için ekibine yolladım ama ona ilettiler mi bilmiyorum.
- Başka neler söylersiniz?
Kötü olan şu: İki kişinin elinde dönüyor bütün sektör. Paribu Cineverse'lerda turnike sistemi yok insanlar orada bedava film izliyorlar. Çalışan sayısı çok az. Elinizi kolunuzu sallayarak salonlara girebilirsiniz. Bunların hepsi yapımcıya zarar veriyor. Göreceksiniz önümüzdeki sene büyük film büyük ihtimalle olmayacak.
- Bazen filmlerin seanstan da kaldırıldığını biliyorum. Bunun nedeni nedir?
Bunu zaten hep yapıyorlar. Az sayıda izleyici varsa "Makine bozuldu" diyorlar. Yalan söylüyorlar. Eğer 5 kişi izleyecekse "Ben buna elektrikle harcamam, makinenin ömrünü kısaltmam" diyor. Dolayısıyla arıza bildiriyor. Yapımcı da bir şey talep edemiyor. Sinema Genel Müdürlüğü'nün buna el atması gerekiyor. Sadece işte Art House filmler yaptırıp, festivaller kovalamak değil de buradaki gişe filmlerini ve yapımcıyı koruyor olması lazım.
- Onur Aşa, İlker Çakmak ya da Ferhat Bey sizle iletişime geçtiler mi?
Hayır. Aramızdaki bu savaş yaklaşık bir aydan beri var. Kurumsal olarak da kişisel olarak da ulaşan kimse yok. Ben dava açsınlar diye bekliyorum.
- Peki bir sonraki hamleniz ne olacak?
Birol Güven görevine yeni başladı. Biraz yoğunluğunun geçmesini bekliyorum. Bu arada CİMER'den Rekabet Kurumu'na şikayet de ettim.
- "Sen niye bu işleyişin bir parçası oldun" diye sorarlarsa ne dersiniz?
Sektöre yeni girmiştim ve ileri gitmem gerekiyordu.
- Kaç senedir sektördesiniz?
10 seneden beri sektördeyim ama ben son 5 seneden beri faalim. İlker Ayrık'ın "Yapışık Kardeşler" filmiyle başladım ben danışmanlık yapmaya. O filmi ne yaptılar biliyor musunuz? Başta 300 kopya sözü verdi Ferhat Aslan ama filmin son haftasında 124 salona girebilir dedi. Bu durumda İlker batıyordu. Saçma sapan sinemalarda salon vermişlerdi. Ferhat Aslan, "Gökten Allah inse bu 125 salon olmaz" dedi. Benim o zaman da reklam ajansım vardı ve ekibim de çok sağlamdı. Biz o filmi bir stratejiyle bir araba markasını sponsor olmuş gibi gösterip bütün Türkiye'deki sinemalara ulaştık. Bizim çalışanlarımız gelecek diye kopya sayısını 300'e çıkardık. İlker çok bir zor dönemde iyi bir sayı yaptı.
- Geldi mi o araba markasının çalışanları peki?
Hayır, yalandı o.
- O zaman da mı böyle şeyler vardı? Para yüzünden mi salon sayısını azaltmıştı Ferhat Bey?
O zaman yoktu. Ferhat, BKM'yi korumak zorundaydı. BKM o zaman hatırlıyorsanız iki ayda bir film çıkarıyordu. Taff Film'de öyleydi ve bir tekelleşme vardı. BKM ile çalışmak için de BKM'yi korumak zorundaydı.
- Son olarak rüşvet verdiğiniz paranın karşılığını alabildiniz mi?
Fazlasıyla…