Sorularla diyabete genel bakış

Genel olarak diyabette sorunları yaratan, diyabetin kendisi değil, glukozun yüksek olmasıdır. Zararlı olan glukoz yüksekliğidir

Diyabet belirtileri nelerdir? Diyabetin iki tipi arasında belirtiler farklılık gösterir mi? Genelde ne zaman ortaya çıkarlar?

 Her iki tür diyabetin de klasik sayılabilecek bulguları; çok (ve sık) idrar yapma (buna bağlı olarak gece uykudan uyanıp her zamankinden sık tuvalete gitme, sık olmayarak gece altına kaçırma), çok su içme (suya doyamama) ve karbonhidrattan zengin yiyeceklere yönelik iştah artmasıdır. Bunlar 3P (Poliüri, Polidipsi, Polifaji) olarak da bilinir.

 

Tip 2 diyabetliler çoğunlukla tanı anında obezdir ama kilo da kaybedebilirler; tip 1 diyabette ise iştah artmasına rağmen kilo kaybı (insülin eksikliğinden dolayı yağların enerji kaynağı olarak kullanılmasına bağlı) ön plandaki bir bulgudur. Diyabetli çocukların bir kısmı, 1-2 ay içinde 10 kg’a kadar kilo kaybedebilir. Yine Tip 1 diyabetlilerde erken dönemde tanı konmazsa, halsizlik, çabuk yorulma, sonlara doğru ağızda keton kokusu, bulantı/kusma ve derin/hızlı solunum (kendini solunum sıkıntısı gibi gösterir) bulguları görülür.

Bu iki diyabet türü arasındaki belki en önemli farklılık, Tip 1 diyabette bulguların aniden (tanıdan 1-4 hafta önce) başlaması ve belirgin olması, tip 2 diyabette ise uzun süre fark edilmemesi ve bu yüzden geç tanı konmasıdır.

 Diyabet nasıl tespit edilir?

Diyabet tanısı genel olarak bu bulgular olunca ya da periodik kontroller sırasında bakılan venöz kan glukoz ölçümü ile konur. Tip 1 diyabette ilk ihtimal, tip 2 diyabette ise ikincisi daha çok geçerlidir. En az 8 saat açlıktan sonra kan glukoz düzeyinin en az iki ölçümde 126 mg/dl ve üzerinde olması, ya da klasik bulgular+ herhangi bir zamanda bakılan venöz kan glukoz düzeyinin >200 mg/dl olması ile tanı konur.

Bir başka seçenek/ihtimal “Ağızdan Glukoz Yükleme Testi” (OGTT) ile tanı konmasıdır. Bu genel olarak açlık glukoz değeri sınırda olan vakalarda yapılır ve en fazla 75 gram (1.75 gram/kg) glukoz yüklenmesini takiben, 2.saat glukloz değerinin 200 mg/dl ve üzerinde olması ile diyabet tanısı konur.  

Diyabet takibinde kullanılan ve 3 aylık glukoz seyrini yansıtan HbA1c testinin>%6.5 olması da tanıda kullanılabilir.

 

Diyabet zamanında tespit edilmezse ne gibi sonuçlarla yol açabilir?

 Tip 1 diyabette tanı gecikmesi, diyabetik ketoasidoz adını verdiğimiz, bazen komaya kadar gidebilen ağır bir tabloya yol açar. Bu durumda seyrek de olsa hayati tehlike ortaya çıkar ve daha çok küçük yaşlarda olmak üzere bazı vakalar hayatını kaybedebilir. Ayrıca tanı gecikmesi beta hücre rezervinin tamamen tükenmesine neden olur ve bu da “balayı” ismini verdiğimiz geçici iyileşme ihtimalini azaltır. Son yıllarda katoasidoz ile tanı alan tip 1 diyabet vakalarının sonraki yıllardaki HbA1c düzeylerinin de diğer vakalara göre yüksek olduğu rapor edilmektedir (“iyi bir başlangıç yapamama”).

Tip 2 diyabette ise tanı gecikmesi bazen yılları bulabilir ve o zaman yüksek glukoza bağlı göz, böbrek sorunları erkenden ortaya çıkabilir.

Kimler tip 2 diyabetin riski altındadır? Risk faktörleri nelerdir?

 Tip 2 diyabet insülin direnci zemininde gelişir ve en önemli risk faktörleri genetik yatkınlık ve obezitedir.  Tip 1 diyabet gelişiminde genetik yatkınlığın zayıf bir rolü varken, tip 2 diyabet daha çok ailesel bir hastalıktır. Yakın aile bireylerinde tip 2 diyabet, karaciğer yağlanması, belirgin insülin direnci olan kişiler, şişmanlığın derecesine, türüne (gövdesel şişmanlık daha önemlidir) ve süresine bağlı olarak, araya giren diğer faktörlerin (beslenme, stres, enfeksiyonlar, sedanter yaşam vs) etkisi ile tip 2 diyabet geliştirirler.

Diyabet; hastaların aktif spor yapmalarını, cinsel hayatlarını ve mental durumlarını nasıl etkiler?

Genel olarak diyabette sorunları yaratan, diyabetin kendisi değil, glukozun yüksek olmasıdır. Zararlı olan glukoz yüksekliğidir. Tip 1 ve tip 2 diyabetlilerin spor yapmasında hiçbir sakınca yoktur; tam tersine spor glukoz kontrolünü kolaylaştırır.  Kısa ve orta vadede glukoz yüksekliğinin algılama ve bellek gibi fonksiyonları yavaşlattığı bilinmektedir.  Diyabette cinsel yaşamla ilgili sorunlar, ancak mikrovasküler komplikasyonlar gelişir ve kapiller damarlar etkilenirse ortaya çıkar. En sık görülen doğrudan damar sistemi ile ilgili olan ereksiyon sorunlarıdır.

Diyabetin etkilerinin minimuma indirilmesi veya kalıcı olarak tedavi edilmesi mümkün müdür?

 Günümüzde her iki tür diyabetin de iyileştirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte şiddetli obez tip 2 diyabetlilerde yapılan “metabolik cerrahi” ismi verilen ve mide küçültmeye dayalı bazı ameliyatlar etkili olmaktadır.  Tip 1 diyabetin iyileştirilmesi için ise kök hücre kaynaklı beta hücre nakli çalışmaları en iyi seçenek olarak görülmektedir.

Öte yandan ise, iyi bir glukoz kontrolü ile (HbA1c en az