Yenidoğan davasında Fırat Sarı konuştu: Kendimi insan olarak görmüyorum

Yenidoğan çetesi davasının altıncı gününde, örgütün lideri olduğu ileri sürülen Fırat Sarı hakim karşısına çıktı. Sarı'nın 582 yıla kadar hapsi isteniyor.

Yenidoğan çetesinin Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması altıncı gününde de devam ediyor.

Davada şu ana kadar tutuklu 22 sanıktan 21’i savunma yaptı. Bugün savunma sırası çetenin lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı’da.

 

47 sanıklı davanın 25 tutuksuz sanığı bulunuyor. Tutuksuz sanıkların henüz sorguları yapılmadı.

Duruşma, yaklaşık 1 saatlik gecikmenin ardından davanın bir numaralı sanığı Fırat Sarı’nın savunmasıyla başladı.

'ÖRGÜTTEN AYRILDIKTAN SONRA DEVLETLE İLİŞKİLİYDİM'

Büyükçekmece Savcısı Yavuz Engin’in tehdidiyle kamuoyunda bir infial oluştuğunu belirterek sözlerine başlayan Sarı, “Benim bahsedildiği gibi bir param yok. Bir gösteriye katıldım, kısa süreli tutuklu kaldım. Ölüm oruçları döneminde cezaevindeydim” dedi.

“Örgütten ayrıldıktan sonra devletle ilişkiliydim. Güvenlik güçleriyle görüşürdüm. FETÖ kalkışmasına kadar da birlikte çalıştık” diyen Sarı, “Her şeyi içtenlikle anlatmak istiyorum. Bir dava stratejisiyle hareket etmeyeceğim” dedi.

'TAPELERLE YARGILANIYORUZ'

“Ben özel hastaneciliği destekliyorum. İyi işler yapıldı. Ama nihayetinde bir işletme orası. Para da kazanmak istiyorlar. Bizim işletmelerle yaptığımız sözleşmeler, hizmet ve işbirliği sözleşmesiydi” diyerek sözlerine devam eden Sarı, 112 üzerinden usule aykırı sevk yapıldı iddiasını da yalanladı. “Sevkler sistem üzerinden bir tuşla tüm hastanelere eşit dağılacak şekilde yapılır” diyen Sarı, dosyaya giren tapelere itirazı olduğunu söyledi.

Sarı, itirazını “Bu saatten sonra çok bir anlamı yok ama biz tapelerle yargılanıyoruz. Şu anda kamuya karşı konuşuyorum ve bir filtreleme yapıyorum. Ama özel hayatımızda biraz daha gevşek olur bu. Argo da kullanabiliriz. Tapeler kesilerek dosyaya konulmuş” ifadelerini kullanarak dile getirdi.

‘USÜLSÜZLÜK YAPTIK’

Çalıştırdıkları hekimlerin maaşları ve sigorta ödemeleriyle ilgili usulsüzlük yaptıklarını kabul eden Sarı, “Hekim 100 bin lira maaş alıyorsa, 40 binini hastane ödüyordu. Kalan 60 bin lirayı biz hastaneye sigorta keserek alıp hekime veriyorduk. Ama bu sigortasına işleniyordu. Burada usüle aykırı bir işlem yaptık. Şirket kurup hekimlere ve hemşirelere küçük küçük ortaklık verecektim ama olmadı” dedi.

Sarı, çok sayıda hastanenin kapandığını belirterek, bunun sonuçlarının daha sonra anlaşılacağını iddia etti ve şunları söyledi:

“9 hastane kapandı. Buralardan binlerce kişi işsiz kaldı. Ayrıca bu hastaneler kapandı da ne oldu? Yenidoğan ölümleri mi azaldı. Ben tam aksini düşünüyorum. Bir inceleme yapıldığında Bu hastaneler kapandıktan sonra bebek ölüm oranları arttığı görülecektir.”

‘KENDİMİ İNSAN OLARAK GÖRMÜYORUM’

“Bu davada hakları gasp edilen çok insan var. Kendimi insan olarak görmüyorum ama gençler çok acımasız. İddianamede hekim kavramı yok sayılıyor. Sistem hekimin kontrolünde. Hemşire arkadaşlar ‘Ben yaptım’ diyormuş. Öyle bir şey söz konusu değil” ifadeleriyle savunmasına devam eden Sarı, “Ben vahşi olsam ölüm oranlarım Türkiye ortalamasının altında olurdu” dedi.

ÇETE ÜYELERİNE KAÇ YIL CEZA TALEP EDİLİYOR?

Yenidoğan hasta bebeklerin durumunu olduğundan daha ağır göstererek, kendi istedikleri hastanelere sevk eden çete, iddianameye göre toplamda 10 bebeğin ölümüne neden oldu. Yine iddianameye göre çete, bu yöntemle SGK’den yüksek ücret tahsil etti, hasta yakınlarından da fazla para aldı. Bu çerçevede suça bulaşan sağlık çalışanları ve çalıştığı 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edildi.

Ruhsatları iptal edilen hastaneler şöyle: Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar ve Özel Silivri Kolan Hospital.

Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından 10 kez, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 11 kez olmak üzere toplam 177 yıldan 582’i yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarıyla “resmi belgede sahtecilik” suçundan 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor.