Yedek subaylığını yapmak üzere izmir'e gidiyordu. vapurun salonunda tenha bir köşeye çekildi.
istanbul'daki sevgilisine mektup yazmaya başladı. istanbul'da iki sevgilisi vardı.
biri 18 yaşında bir lise öğrencisi, öteki 35 yaşında bir dul. Önce genç kızı aradan çıkarmak istedi.
"Sevgilim, bu satırları marmara'nın mavi sularına bakarak yazıyorum.
vatan vazifesiyle çıktığım bu yolculukta bana yalnız senin hayalin, senin bıraktığın hatıralar arkadaşlık ediyor.
o hayale, o hatıralara saygı duyuyorum.
sen bir meleksin, ruhumun meleği.
emin ol, aşkım bütün hayvani zevklere tenezzül etmeyecek kadar ulvidir. sen benim ruhumun eşisin.
tatlı sesini, masum gülümseyişini ölünceye kadar yanı başında durup seyredeceğim güne değin ayrılıyorum.
Bu ayrılık son olacak. izmir'den yazmak üzere şimdilik allahaısmarladık. gözlerinden öperim. küçüğüm benim."
imzasını attıktan sonra yazdıklarına şöyle bir göz gezdirdi, gülümsedi. romantik olmayı da hiç beceremiyorum diye düşündü.
sonra öteki sevgilisi için yeni bir kağıt aldı.
"Sevgilim, son buluşmamız bir an bile aklımdan çıkmıyor. dudakların sanki hala dudağımda, göğsünün kokusu hala burnumda. uzaktan bile beni deli ediyorsun.
inan bana öpüşlerimle, sevişlerimle seni nasıl parçalamadığıma şimdi şaşıyorum.
sen benim kadınımsın. ama ne kadın! senin yanındayken hiç durmadan öpüşmek, sevişmek için daima hazırım.
değil dudakların değil göğsün, değil bacakların, omuz başının bir görünüşü bile beni deli etmeye yetiyor; şehvetimi senden başka kimse dindiremez. sarıl bana, daha sıkı, daha sıkı. vücudunun her yerini duyayım."
bu mektubu da bitirdikten sonra zarfların üzerini yazdı.
Sonra da mektupları içlerine yerleştirip kapattı. bunları çanakkale'den postaya attıktan sonra delikanlının içine bir şüphe düştü. ya mektupları yanlış zarflara koyduysam, diye düşündü. dalgındı çünkü, yapardı bu yanlışlığı. izmir'e kadar bütün neşesi kaçtı.
Bir hafta sonra izmir'de iki sevgilisinden de cevap aldı. evet, kuşkulanmakta haklıymış, mektupla yanlış gitmiş. fakat ikisi de memnundu sevgililerinin. genç kız diyordu ki cevabında:
"Sevgilim, benim yanımdayken saklamaya muvaffak olduğun duygularını bana bütün açıklığıyla yazdığın için çok sevindim. bundan sonra beni sözle değil, hep öyle yazdığın gibi, öperek sev. dudağın dudağımdan ayrılmasın, başın hep göğsümün üzerinde olsun. seni deli edebiliyorsam ne mutlu bana. ben senin kadınınım, beni parçala. bunları istediğimi sana bir türlü söyleyememiştim, beni ayıplarsın diye korkuyordum. sana sıkı sıkı sarılıyorum."
otuz beşlik dulun da o ince mektup, duygularını coşturmuştu:
"Sevgilim, bana küçüğüm demen bilmezsin ne kadar hoşuma gitti. belki de yaşça senden büyük olmamın bunda tesiri vardır. ama ruhlarımız anlaştıktan sonra üç beş yaşın ne önemi olur, değil mi? beni sadece kadın olarak, sadece şehvetle değil de, ruhunun eşi olarak sevdiğini söylemen bana bu satırları yazmak cesaretini veriyor. şehvet geçicidir, asıl olan ruhların anlaşmasıdır. evlenip ebediyen mesut olacağımız günleri sabırsızlıkla bekliyorum. gözlerinden öperim."
Melih Cevdet Anday
YORUMLAR