Müyesser Yıldız yazdı...
İngiltere merkezli Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI)'nün AB, İrlanda, Hollanda ve Norveç hükümetlerinin desteğiyle Mart 2016'dan bu yana Oslo başta olmak üzere çeşitli ülkelerde “akil adamlar”ın yanı sıra AKP, CHP, HDP'li isimlerin katılımıyla “Türkiye'nin zorlu bir döneminde kapsayıcı diyaloğu desteklemek” başlıklı bir dizi toplantı düzenlemesi, “Yeniden çözüm sürecine mi dönülüyor?” sorusunu akıllara getirdi.
En sert tepki de “Cumhur İttifakı”nın ortağı Devlet Bahçeli'den geldi. Bahçeli 2 hafta önce şunları söyledi:
“Yeni bir çözüm süreci için kendini akil sanan akılsızlar Oslo'da toplanmışlardır. Şu kış kıyamette niye Oslo'ya kadar giderler, Kandil'e gidip mağara deliğinde çözüm gevişi getirseler. Bu olmuyorsa, Kerkük'te Osmanlı eserlerini kundaklayan Barzani zihniyetine sığınsalar, keyif çatsalar daha evladır. Tencere yuvarlanacak kapağını bulacaktır. Akil geçinen akılsızlar, aramızda dolaşan PKK hayranlarıdır. Sözde yazar, aydın, siyasetçi artığı ve artist bozuğundan oluşan koro... Kulak verin; Çözüm süreci gömüleli çok olmuştur. Şansınızı fazla zorlamayın. İsterseniz PKK'ya katılın, ama Türk Milleti'nin sabrını zorlamayın. Milletin şamarını yerseniz, Oslo'yu da İmralı'yı da görür, kendinizi mekap giyerek, dağda taşta bulursunuz. MHP'nin gözü üzerinizdedir.”
Bu tartışmalarla birlikte DPI ve başındaki isim Kerim Yıldız'la ilgili şunlar hatırlandı:
- Yıldız'ın teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yaptığı...
- AİHM'in, 2005 yılında Öcalanı'ın “adil yargılanmadığı” kararını vermesinden sonra teröristbaşının diğer avukatları Mahmut Şakar ve Mark Muller Stuart'la birlikte düzenlediği basın toplantısında, “Yeniden yargı sürecinin, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümüne yardımcı olacağını” söylediği...
Yine Mark Muller Sutuart'la birlikte AİHM'de “Kürtlerle ilgili açılan davaları”takip etmek üzere “Kürt İnsan Hakları Girişimi (KHRP)”ni kurdukları, burasının onursal başkanının da yakalanmasından önce Öcalan'la yüz yüze görüşen İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi Lord Eric Avebury'nin olduğu...
- Yıldız'ın Türkiye, Irak, İran ve Suriye'deki Kürtlerle ilgili yazdığı kitaplarında, “Uluslararası bir arabulucunun müdahalesiyle Kürdistan'ın kurulmasını” savunduğu...
- DPI'nın da KHRP'in uzantısı, yani PKK'nın bir kuruluşu olduğu...
Ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 1 yıl önce 7 Aralık 2017'de DPI'yı ziyaret ettiğinde, bizzat AKP'nin gazetesi Sabah tüm bunları şöyle aktardı:
“CHP'nin, kamuoyuna düşünce kuruluşu olarak göstermeye çalıştığı Democratic Progressive Institute (DPI), PKK'nın İngiltere Temsilciliği olarak bilinmesinin ötesinde, PKK terör örgütü lideri, terör suçlusu, bebek katili A. Öcalan'ın yasal/avukat takım üyesi (Öcalan's legal team member) olarak bilinen PKK'lı Kerim Yıldız başkanlığında faaliyet göstermektedir.”
AKP'Lİ BAKANLAR ORADA NE ANLATMIŞ
Malûm, Kılıçdaroğlu'ndan 4 ay sonra 11 Nisan 2018'de AKP'li üç eski Bakan Mehdi Eker, Efkan Ala ile Taner Yıldız da Democratic Progressive Institute (DPI)'ye gidip, Kerim Yıldız başkanlığında bir heyetle görüştü.
O ziyaret defalarca gündeme gelip, tartışıldı, ancak ilgili isimler buraya niye gittikleri ve ne konuştuklarına ilişkin hiçbir açıklama yapmadı.
Sadece DPI'nın internet sitesinde bir kare fotoğrafın altına yazılan nottan; Üç AKP'linin, DPI Uzmanlar Konseyi üyelerinin yanısıra uluslararası kıdemli uzmanlarla (Tony Blair'in danışmanı, İrlanda eski Dışişleri Bakanı, Kuzey İrlanda eski siyasi direktörü gibi) görüşüp, “Yapıcı fikir alışverişinde bulunduklarını” öğrendik.
Nihayet 8 ay sonra o isimlerden AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, ziyaretin hikmet-i sebebi ve DPI hakkında konuştu.
Şöyle oldu:
Geçen hafta Pazartesi günü Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasında İYİ Parti'li Lütfü Türkkan, önce AKP'li eski bakanlar Beşir Atalay ve Sadullah Ergin'in Öcalan hakkındaki sözlerini hatırlattı. Ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan'ın yakın zamanda gerçekleşen Almanya ziyareti sırasında attığı, “Federal sistem hakkında bilgi alışverişinde bulunduk” şeklindeki Twitter mesajını gündeme getirdi.
AKP'li Zülfü Demirbağ, “Yok öyle bir şey, çünkü Almanlar bile ona şaşırmışlar”, Şahin Tin de, “Hikaye bunlar” karşılığını verdi.
Türkkan, “Peki bu hikaye?” dedikten sonra sözü üç AKP'li eski bakanının ziyaretine getirip, çektirdikleri fotoğrafı sordu.
İşte bunun üzerine söz isteyen Mehdi Eker, şunları anlattı:
“Sayın Başkan, biraz önce, Sayın Türkkan, benim de adımın geçtiği bir cümle kurdu. Burada iki tane yanlış var, Genel Kurulu bu konuda bilgilendirmek isterim. Bir, 'PKK’nın temsilciliği' diye, 'İngiltere’deki temsilciliği' diye söylediği kuruluş 'DPI' diye bir kuruluş ve bu, bağımsız, İngiltere’de, İrlanda’da faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu, asla PKK’nın temsilciliği değil, böyle bir yakıştırma… Tabii, o kuruluş, gerekli şeyi söyler, yalanlar, belki hukuki yollara da başvurur. Bu, bir; bunu düzelteyim çünkü ben öyle bir kuruluşa gidip, orada onların etkinliğine katılmam. İkincisi şu; AK Parti Genel Merkez'de Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’nin tezlerini -Türkiye’de neden OHAL ilân edildi, FETÖ’yle ve PKK’yla mücadelede hangi unsurlara dikkat edildi, neler yapıldı- anlatmak için o kuruluşta bir konuşma yaptım. O konuşmanın gizli saklı hiçbir tarafı yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin tezlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı terörle mücadelenin haklılığını anlatma çerçevesinde bu konuşma yapıldı. Mesele bundan ibarettir.”
Türkkan ve Eker arasındaki tartışma ertesi gün de sürdü.
Bu defa DPI'nın yöneticisi Kerim Yıldız, Mark Muller Stuart, Lordlar Kamarası Üyesi Lord Eric Avebury ve “Kürt İnsan Hakları Girişimi (KHRP)” hakkındaki bilgileri aktaran Türkkan, “Bu kuruluşun sitesinde Türkiye'nin de içinde bulunduğu bir Kürdistan haritası var. Yani ziyaret ettiğiniz kurum serinofil derneği (Kanaryasevenler Derneği) değil. Ziyaret ettiğiniz kurum, daha önce izah ettiğiniz gibi, Avrupa Birliği ilişkilerimizi geliştirmek için veyahut da 15 Temmuz sürecini anlatmak için ziyaret ettiğiniz bir kurum değil. PKK’yla direkt bağlantılı bir kurumu ziyaret ettiniz. Bunu da Türk toplumuna açıklamak zorundasınız. Onu, bunu bir başkasıyla ilişkilendirmek yerine, kendi ilişkilerinizi topluma açıklamak zorundasınız” dedi.
Mehdi Eker de şu karşılığı verdi:
“Şimdi, benim söylediğim şey şu; Dün söyledim, bugün tekrar edeyim. Anlaşılıyor ki, yani başka şeyler aranıyor. 'DPI' İngilizce adının kısaltılmasıyla 'Democratic Progress Institute', Demokrasi Gelişme Kurumu Enstitüsü. Uluslararası bir kuruluş, bağımsız bir kuruluş. Bunun PKK’lı olduğuna, PKK’yla ilişkisine dair herhangi bir bilgi yok. Bu kuruluş…”
Türkkan, “Bende var, verdim” diye müdahale etti.
Eker, şöyle devam etti:
“Şimdi, bilemiyorum, bakarsınız yarın öbür gün sizin partinizden de birilerinin onlarla irtibata geçmiş olduğuna dair bilgiler ortaya çıkar, o kadar fazla şey yapmayın. Dolayısıyla, şimdi, bu enstitü…”
Sonrasında şu diyaloglar yaşandı:
Türkkan: Ben çok açık, net ifade ettim; siz de ifade edeceksiniz.
Eker: Şimdi, bak, ben o kuruluşun avukatı değilim.
Türkkan: Ben “Kandil’deki görüşmeler ortaya çıkar” demiyorum hâlen.
Eker: Şimdi, ben sizinle karşılıklı buradan bu şekilde konuşmak için cevap vermiyorum. Siz bir ithamda bulundunuz, ben açıklama yapıyorum. Yani ben siyasetin, diplomasinin, hele hele devlet idaresinin ve siyaset yapma sanatının bu kadar ucuz polemiklere konu olmaması gerektiğine inananlardan biriyim. Siyaset bence bu değildir, bu sizin yaptığınız hiç değil.
AKP'Lİ İSİM KİMLERİ YALANLAMIŞ OLDU
Türkkan ve Eker arasındaki tartışmanın, oturumu yöneten Meclis Başkanvekilinin, “Bu konuyu daha sonra aranızda konuşursunuz” demesiyle sona erdiğini belirtip, sorularımıza geçelim:
AKP'ye göre DPI neymiş; PKK'yla hiçbir ilgisi olmayan, bağımsız bir sivil toplum kuruluşuymuş... Bu durumda AKP'li Eker, herkesten önce iktidarın gazetesi Sabah'ı tekzip etmiş olmadı mı? Ve burayı ziyareti sebebiyle Kılıçdaroğlu suçlanırken, AKP'liler niye hiç itiraz etmedi?
Kendilerinin DPI ziyareti acaba neden gizli-saklı yapıldı?.. Tüm eleştiri ve sorulara rağmen bugüne kadar niye sessiz kalındı? Burada gizli-saklı bir şey konuşulmadı, Türkiye'nin tezleri anlatıldı ise; O konuşmaların açıklanması düşünülüyor mu?
Madem ki, DPI'nın, PKK'yla hiçbir ilgisi yok; Erdoğan'ın 15 Kasım 2016'da bu kuruluştan isimlerle görüşmesi, neden “DPI ve Türk Demokrasi Platformu'nu kabul” değil de “Kezban Hatemi ve Türk Demokrasi Vakfı'nı kabul” şeklinde duyuruldu?
Oslo toplantılarına katılan Ali Bayramoğlu'nun dün Karar Gazetesi'ndeki yazısında, kendilerine yönelik eleştirileri cevaplarken, MHP Lideri Bahçeli'ye de çattığını kaydedip, son sorumuza geçelim:
AKP'li Mehdi Eker, DPI hakkındaki açıklamalarıyla bir anlamda Oslo ve diğer toplantıları da savunmuş olduğuna göre, Bahçeli bu işe ne diyecek?
Müyesser Yıldız
Odatv.com
YORUMLAR