Spot: Bazen etnik tepkisellik, bazen din duygusunun aşırıya gittiği gnostik ya da irfancı (Bunlar genelde cahil ve maalesef maddi olarak ezilmiş çevrelerden oluşur.) Batıni tarikatlar, hatta ekonomik sömürülmüşlüğünün ve oyunun fakındaymış gibi yaşayan yarı aydınlanmış kitlelerden oluşturulan sanal sosyalist guruplar baskıcı sistemlerin en güzel oyuncağıdır.
ONUR AKBAŞ
Bireysel planda ele alındığında, akıl, muhakeme eyleminde kullanılması için insana verilmiş en büyük nimettir. Vahiy aklı “taakkul” yani akıl etmek için verildiğini sıklıkla tekrar eder. İnsan evrende neye ne için muhatap olduysa ya da neyi ne için muhatap aldıysa akıl cihazından dolayıdır. Eğitim, kültür, din, felsefe, sosyoloji gibi bütün olgular aklın nesnesi olmakla birlikte yeri geldiğinde öznesi olmak itibariyle de muhatabıdır. Ancak akıl ve akıl etme yetisi kendisine verilmiş insan sadece birey değil diğer insanlarla olan ilişkisi bağlamında sosyal bir varlıktır. Bu sosyal varlık sadece aklın akıl etme (consideration/ta’akkul) ürünü olan alanlar itibariyle değil aynı imkan ve yetiye sahip diğer varlıklara onlarla yaşama mecburiyeti ve gerekliliği itibariyle muhataptır.
Evren gibi insan ve insanlık da bir tekâmül içerisinde şekillenir. Aynı zamanda tarihsel bir varlık olan insan hem disiplinlerin hem de türdeşleri ile olan ilişkilerinin bu tekâmül kapsamında ilerlemesi ve buna bağlı olarak da tarihsel süreçte gelişmesi normaldir. Bugün el, göz ve kol koordinasyonlarının bile gelişen teknolojiye göre bebeklik ve çocukluk çağlarında değiştiği sadece eğitimcilerin farkında olduğu fizyolojik gelişme değildir. Hal böyleyken birlikte yaşama gerekliliği ve birey olma ihtiyacı toplumda bir arada güdülmesi itibariyle önemli bir dengedir. Böyle bir durumda hem birey olarak insan iradesi hem de kolektif bilinç tatmin olsun. Bu gelişimin sahibi olan vahiy de son sözünü aklın üzerine inşa etmiştir. Eski sahih kaynaklardan haber veren Kur’an geçmiş çağlarda da aklı hep muhatap aldığını söylemiştir. Zira sosyal hayatta da akıl yeteneği şekillendirir ve liyakat ihtiyacını kaşılar.
Aklı ölçü almayan sistemler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak liyakati istemeyen sistemlerdir. Bu da liyakatli kadroları bilinçli olarak diskalifiye ederek saf çıkarcı muhakemesiz bireyleri o ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle, köleleştirerek kendine bağlar. Bu bir anlamda sivil militarizmdir. Ancak bu bağlamada sadece maddi ve ilkel ihtiyaçlar değil manevi ihtiyaçlar için sanal bir kolektif bilinç oluşturmak gereklidir. Bu da konjoktüre göre sanal davalar oluşturmak suretiyle olur. Bazen etnik tepkisellik, bazen din duygusunun aşırıya gittiği gnostik ya da irfancı (Bunlar genelde cahil ve maalesef maddi olarak ezilmiş çevrelerden oluşur.) Batıni tarikatlar, hatta ekonomik sömürülmüşlüğünün ve oyunun fakındaymış gibi yaşayan yarı aydınlanmış kitlelerden oluşturulan sanal sosyalist guruplar bu tür sistemlerin en güzel oyuncağıdır.
İşte yukarıda saydığımız değerler ticaretini reddeden, liyakati esas alan ve akla, bilime değer veren ve her zaman bir duygu sömürüsü olarak istismara açık teolojik endişeleri değil adaleti esas kabul eden bir sistem olması itibari ile Cumhuriyet ve hususiyle laiklik en güzel nimettir. Bu nimetle bizi tanıştıran, önemini son zamanlarda yaşayarak acı şekilde tecrübe ettiğimiz süreçler dikkate alındığında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet borcumuzu bir kere daha arz ediyoruz. Şairin dediği gibi:
“Bir insan nihayet kemik ve ettir
Bu et o kemiğe can hürriyettir.
En büyük hürriyet Cumhuriyettir.
Demek ki şimdi sen bin can gibisin.”
Cumhuriyet Allah’tan başkasına kul olmamanın kolektif neticesidir.
YORUMLAR