GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Dilipak: Gazze halkı şehadetle ölümsüz oluyor

06 Eylül 2024 - 10:42

Usta yazar Abdurrahman Dilipak’la, Gazze direnişinin geleceğini konuştuk.

Habervakti: Gazze direnişi olumsuz görünen tüm şartlara rağmen devam ediyor. Düz bir bakışla her şey aleyhlerinde, ama direniş devam ediyor. Bu nasıl mümkün olabiliyor?

Dilipak: Çok basit onlar bir vefat ediyor, bin diriliyor. “Ölüyor” demiyoruz. Biz de her gece vefat ediyoruz, ama onlar ölmüyor. Ruh bedenlerinden ayrılınca, bizim gördüğümüz o vahşetten onlar bizim kadar etkilenmiyor. Bunu bebeği gözünün önünde kızgın tavaya atılarak yakılan Maşite annemizden biliyoruz. Ya da Hz. İbrahim’in ateşe atılmasından biliyoruz. O orada bir gül bahçesi görüyor. Onlar yaşadıkları zamana, mekâna ve Allah’ın dinine Şahidlik ediyorlar.

Habervakti: Bu uhrevi hâl nasıl oluyor? 

Dilipak: Ruh bedenden ayrılınca, Şehidlik makamına yükselirken, o acıyı hisseden sadece candır. Şöyle düşünelim: Nasıl bedenimizin üzerinde bir elbise var. Elbisemiz yırtılınca, yırtılan sadece elbise ise canınız acır mı? Can bedenin hayatiyetini ifade ediyor. Beden Ruha giydirilen bir elbise hükmünde. Bedendeki o acı Şehide ulaşmaz. Ama o vahşetin ürettiği acının, ahirette ona tattırılması için kayda alınması gerek. O acıyı hissetmesi beklenen, o acıya sebeb olan can ve bedendir.  Bizim gördüğümüz vahşet, şehide yansımaz. Bizi ürperten ve üzen gerçek, o acıya sebeb olanın yaşayacağı ertelenmiş bir acıdır.

Habervakti: O zaman “insan birkaç farklı şubeden oluşuyor” diyebilir miyiz?

Dilipak: Evet insan Ruh, can, nefs ve akıl olarak 4 asli, Melek, cin ve şeytandan oluşan 3 arızi cevherden oluşur. Biz sadece aklı yönetiyoruz.  Aklımızı eğer vahyin kontrolünde kullanırsak, akıl bu tercihle can, nefs ve ruha dokunursa ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukat olur. Yok, akıl Vahyin dışında nefse teslim olursa, belhum adal olur. Burada unutmamak gerekir ki, Ruhun dostu meleklerdir, Nefsin dostu Şeytan ve Hannas gibi müfsid varlıklar, insin şeytanları. Ve Mümini de Münkiri de olan bir de Cinler var tabii. Biz kalabalık bir grubuz aslında. Melekleri, Cinleri, Şeytanları görmüyoruz. Orada Hızır'ı görmüyoruz?

Habervakti: Hızır’dan bahsettiniz, bir de Ricalül Gayb var. Ebabil kuşları ve melekler var İslam tarihinde savaşa katılan.. 

Dilipak: Evet yalnız değiliz. Vakti geldiğinde, şartlar oluştuğunda, olması gereken olur. Allahın bizim yardımımıza ihtiyacı yok. Bizim Allah’ın rızasına ihtiyacımız var. Allah (cc) bizim harekete geçmemizi istiyor ki, bize yardım etsin, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin ve bizi mükafatlandırsın. Ama biz dua eder gibi yaparak “Sen yap!” diyoruz.

Evet melekler de orada, Hızır da. Ebabil kuşları da işaret bekliyor. Calud’u, Tanrı kıral Goliath’ı devirmek için Filistinli bir çocuğun sapan taşı yeter aslında. İşin aslı şu: Biz hepimiz imtihan oluyoruz. Gazze’li çocuklar bu imtihandan başarı ile çıkıyorlar ve Cennete yükseliyorlar. Ölümsüz oluyorlar. Hayatın gayesine ulaşıyorlar. Onlar ancak tek şartla dünyaya geri dönmek isteyebilirlerdi, o da tekrar şehid olmak için..

Habervakti: Şehidlerin şahidliğinin dünyevi anlamda bir karşılığı mümkün mü?

Dilipak: Onlar zaman ve mekân olarak farklı bir boyutta yaşıyorlar. Her şeyin farkındalar ama bizim gibi endişeli değiller. Çünkü onlar her şeyin, Allah’ın iradesinin içinde olduğunu biliyorlar. Öte yandan her şehid için o sizin bebek diye gördüğünüz şehidler, orada en ideal yaştalar ve onların orada binlerle ifade edilen dostları var. Ve o melekler işaret verildiği gün o şehidlerin. Bedenlerine yapılan saldırıların intikamını almak için dünyaya inerler.. Kimi yeri sallar, kimi rüzgar olur, kimi şimşek, kimi ebabil kuşlarının kanatlarında gelir.. Gerçek şu Gazze halkından biri vefat ederken binlerce melek onun intikamını almak için bekliyor.

İsrail başına nasıl bir bela sardığının farkın da değil. Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. İsa, Hz. Muhammed (Hepsine selam olsun)  o şehidlerle beraberler.

Habervakti: Gazze halkının, Hamasın, Kassam’ın asıl davası ne, vatan, toprak davası mı ya da bir başka mesele mi?

Dilipak: İlayı kelimetullah davası. Bu bir, Onlar İsra’nın makamı, namazın farz kılındığı, ilk kıblemiz olan, Beyt-i Makdis’in makamı Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs-ü Şerifin selameti için savaşıyorlar. Yani ne vatan davası ne toprak davası. Din davası. Elbette Filistin halkının özgürce yaşayacağı bir yönetim olmalı, ama önce istenen bu. FKÖ’den Gazze’yi ayıran temel fark bu. Bakın, bu başkenti doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti, ki buna Türkiyeyi de garantör yaparak İslam dünyasını susturmak istiyorlar. İsrail Cumhurbaşkanı bunun için gelmişti, Netanyahu bunun için gelecekti, Erdoğan bunun için gidecekti oraya. Ve Gazze direnişi bu kirli senaryoya karşı bir karşı duruştu.

Habervakti: Bu konuda FKÖ diğer, herhangi bir Arap ülkesinden farklı değil. Hatta Dahlan / Kushner projeksiyonu onların için çizdiği çerçevede bir talepleri söz konusu. Gazze direnişi, tüm bu ülke ve gruplardan nasıl ayrılıyor, müstesna oluşunun sebebi ne?

Dilipak: Bakın Gazze direnişi farklı.. İsrail Mısır topraklarında işgalci, Ürdün topraklarında işgalci, Suriye topraklarında işgalci, Lübnan topraklarında işgalci. Hiçbirinin sesi çıkıyor mu? Sadece Filistin topraklarını işgal etmediler.

Bakın Filedelfiya koridoru dedikleri Mısır toprağı. İsrail orada işgalci durumda, Gazze’ye yardım gitmesini karadan engelliyor. Mısır buna mani olabiliyor mu? Hayır!

İsrail bu durumdan, İslam ülkelerinin, Araf ve Afrika ülkelerinin ABD, İngiltere, AB ülkelerinin 3 maymunları oynamasından istifade ederek, Arz-ı Mev’ud sınırlarını almaktan söz ediyor. Yani, ayrıca Türkiye, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Sudan’ı tehdit ediyor. Filistin’le birlikte 10 İslam ülkesine meydan okuyor, Bununla da yetinmiyor, Karay Birliği diye Türk dünyasın, Hazar Birliği diye Kırımdan, Kafkaslar’dan ve Hazarın iki yakasından aşağı inerek Basra’ya kadar uzanan bir HAZARA devletinden söz ediyor. Son Hilafet merkezinde, yeni 2 Yahudi devleri birliğinin merkezini kurmak istiyor. HABAT bunun için burada.

Habervakti: Peki bu coğrafyada bundan sonra ne bekliyorsunuz?

Dilipak: Her şey, terör, suikastlar, toplumsal ayaklanmalar, kasetler, dosyalar, her şey mümkün. Karşınızda “Tanrıyı kıyamete zorlamak”tan söz eden gözü dönmüş bir topluluk var. Sonuçta herkesin bir senaryosu var, planı var, Allah’ınsa bir hükmü var. La galibe İllallah. Karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır.

İlk kıblemizi yıkmaya gelenler, Fil ordusunu hatırlasınlar. Demokratların amblemi Eşşek, Cumhuriyetçilerin Fil. Bu Dahlan / Kushner senaryosu Trump’ın, Cumhuriyetçi siyonist’lerin fikri idi. Sonuçta kaderde ne varsa o olacak. İslam ülkelerinin ve Müslümanların içine düştükleri korkaklık, meskenet, dünya malına tamah, ölüm korkusu, tefrika, cahillik büyük bir kırıma, yıkıma hazırlık olmamızın işareti gibi geliyor bana. Biz Allah’ın ipini bıraktık, cahillerden ve zalimlerden olduk, Allah (cc) de bizim ipimizi bıraktı. Habat örneğinde olduğu gibi Satanist, pedefolik Siyonistlerle birlikte hareket ediyoruz. Sadece siyaset değil, Mediası, STK’sı iş dünyası, Cemaatı, hepsi. Allah bunları başımıza musallat edince, aslında biz Onun adına bu zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım etmemiz gerekirdi. Bunu yapmadık. O zaman Allah o zalimleri başımıza bela edecek onların eli ile bizi cezalandıracak. Bu gidiş onu gösteriyor. Tabi afetlere, ekonomik ve siyasi krizlere hazır olmamız gerek. Biz, alemlere rahmet olarak gönderilen, ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. “Alemlere rahmet” misyonunun sorumluluğunun, bu anlamda TeoPolitik, TeoStratejik endişelere sahip miyiz?

Habervakti: Ümidvar olabilir miyiz?

Dilipak: Ümidsizlik haramdır.  Allah var, gam yok. Her şeyi gören, duyan, bilen hüküm sahibi, Kadere, rızga ve Ecel’e hükmeden, “ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren  bir Allah var. Allah (cc) cahillere ve zalimlere yardım etmeyecek, aksine onların üstüne pislik yağdıracak, işlerini sarp dağlara sardıracak. Tevbe edelim, Allah’ın ipine tutunalım, o zaman “kim bilir belki yarın, belki yardımdan da yakın” Bu bize bağlı. Ama biz bugün bu anlayışa çok uzağız. Biri çıkıyor Şehidlere öldüler diyor, ölmeyecekti diyor, bu kadar şehid olmayacaktı diyor. Bu sözler kitapta kınanan sözler. Kimse ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek, şehidlik ya da ölümün şekli, onun nasıl öldüğüne bağlı. Evet, kim Allah indinde kendi yerini görmek istiyorsa, ne işler meşgul olduğuna kimlerin peşinden koştuğuna baksın. Korkunç bir beyin fukaralığı var. Siyasiler Ezel-ebed davası güdüyor. Ben olursam şöyle olur, olmazsam böyle olur diye kader, rızık tayin ediyorlar. Kaldı ki, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Gazze direnişi de öyle. Allah’ın bu iş olurken ve bu işin sonunda neyi murat ettiğini biliyor muyuz. Ahirete göçünce de bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati orada bize gösterilecek. HAMAS’ı da göreceğiz, Netenyahu’yu da. Gazze de savaşanları da, yarım ağız kınamaktan başka bir şey yapmayanları da..

Habervakti: Teşekkür ederiz verdiğiniz bilgiler için

Abdurrahman Dilipak

Haber Vakti » Son Dakika Haber, Güncel Haberler, Gazeteler

YORUMLAR

  • 0 Yorum