Suudi Arabistan Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr, "Saudi Aramco'nun tesislerine yönelik saldırıda İran silahları kullanıldığına dair kanıtlarımız var." dedi.
Bu iddianın doğru olduğunu varsayalım. Peki, Suudi Arabistan, Yemen'de kimin silahlarını kullanıyor?
Amerikan silahlarını değil mi?
Yine Fırat'ın doğusunda Amerikan desteğiyle ordu kuran PKK/PYD kimin silahlarını kullanıyor? ABD'nin, terör örgütüne, kaç bin TIR silah verdiği de belli üstelik… Türkiye'ye, her ay düzenli olarak "şu kadar silah gönderdik" diye rapor da veriyorlar!
Bu duruma göre Türkiye'nin de ABD'yi terör örgütüne silah vermekten sorumlu tutması ve yaptırım yapma gücü yoksa da en azından Birleşmiş Milletler'i harekete geçirmesi gerekir.
Tabii kimi kime şikâyet edeceksin! Birleşmiş Milletler'de karar veren mekanizma Güvenlik Konseyi'dir ve ABD'nin de beş daimi üyeden biri olarak veto hakkı vardır!
Bu durumda dünyanın en büyük terör örgütü Güvenlik Konseyi olmuyor mu?
***
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Amerikalı yatırımcılarla görüşürken "En alttan en tepeye kadar son darbeci de yargıya hesap verene kadar FETÖ ile mücadelemizi sürdüreceğiz ancak ortaya koyduğumuz klasörler dolusu delile rağmen FETÖ elebaşının Pensilvanya'da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi milletimizi ve şehit ailelerini rencide ediyor. Demokrasi ve özgürlükler konusunda iddia sahibi bir ülke olan Amerika'nın demokrasiye kastedenlere kucak açması çok büyük çelişkidir" dedi.
Aynı Erdoğan, "ABD'nin önümüzdeki dönemde almayı planladığı önlemlerden Türkiye'yi muaf tutmasını bekliyoruz. Zira biz her şeyden önce stratejik ortağız" diye demokrasiye değil Türkiye'nin varlığına kasteden ülkeden ricada bulunmuş oldu!
Erdoğan "İki devlet başkanı olarak ortaya koyduğumuz güçlü irade ile 100 milyar dolar hedefine süratle ulaşabileceğimize doğrusu ben inanıyorum." diye bilgi verdi!
ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross da "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump'ın koyduğu hedef doğrultusunda geçen sene iki ülke arasındaki 25 milyar dolar olan ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkartılması için gayret ediyoruz" ifadesini kullandı.
Yani ABD'nin Türkiye'nin güneyinde ikinci bir terör devleti kurmasından, hatta darbe girişimini yapan şebekeyi Pensilvanya'da beslemesinden şikâyet edeceksiniz ama ABD ile stratejik ortaklıktan hatta ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmaktan bahsedeceksiniz!
Bir de "Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddi şekilde test edildiği bir süreci hep birlikte yaşadık ancak değerli dostum Başkan Trump'la aramızda tesis ettiğimiz yakın diyalog ve iletişim sayesinde bu sıkıntılı süreci aşıyoruz" diyeceksiniz...
Bu ilişkide çok açık, çok net çelişkiler yok mu?
***
Bir işadamı, kendisini devamlı silahlı adamlarla tehdit eden, ortadan kaldırmaya çalışan başka bir işadamı ile ortaklık kurabilir mi? Türkiye ile ABD'nin ilişkileri de tıpkı bu duruma benziyor.
ABD'nin Türkiye'nin güney sınırlarında yapmak istediği şey, "Nil'den Fırat'a kadar Büyük İsrail" denilerek İsrail bayrağında da temsil edilen "Vaat edilmiş topraklar"ı terör yoluyla, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin elinden almaktır!
Bunu biliyorsunuz; İsrail'in 1948'den beri nasıl genişlediğini de haritalarla BM kürsüsünden gösteriyorsunuz ama Türkiye ile ABD'nin stratejik ortak olduğunu söylüyorsunuz!
Yani düşmanınızla işbirliği yapmaya çalışıyorsunuz. Böylece düşmanın işini kolaylaştırmış olmuyor musunuz?
Bu kandırmaca bitsin artık. Türk tarihinde böyle aciz bir duruma hiç düşülmemiştir!
Kaynak Yeniçağ: Düşman ile stratejik ortaklık yapmak mümkün müdür? - Arslan BULUT
YORUMLAR