Bu durumda, borsa endeksinde gerçekleşen artışın nedenini, ‘ne oluyor da borsa bu kadar artıyor’ sorusunun yanıtını farklı bir noktada, ekonominin genel durumundan öte, Borsa İstanbul özelinde aramak gerekiyor.
2013 yılı Mayıs ayında 93 binli seviyelerde iken, 2014 Şubat ayında 62 binli seviyelere düşen BIST100 endeksi, enflasyondaki yükselişe, işsizlikteki artışa, büyümedeki yavaşlamaya rağmen azalmayan dış borca, yatırım yapılamaz seviyesine düşmüş kredi notlarına karşın, yeniden tarihi rekor seviyelerine yaklaşmış durumda. Konuyla ilgili olarak konuşan herkesin aklındaki soru, 22 Mayıs 2013 tarihli 93.178,87 puanlık rekorun kırılıp kırılamayacağı, kırılamazsa nereye kadar düşeceği.
Bizim aklımızdaki soru ise biraz farklı. Ekonomiye ilişkin tüm veriler olumsuzken, ciddi fonlar, yatırım yapılamaz seviyesine düşen kredi notu nedeniyle ülkemize yeni yatırım yapamıyorken, ne oluyor da borsa yükseliyor?
Merkez Bankası’nın dediği gibi “Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyette ılımlı bir toparlanma var” ya da, vatandaş ekonominin geleceğine umutla bakıyor da bizim mi haberimiz yok?
Toplumsal kesimlerin (üreticiler, tüketiciler, vb) ekonominin geleceğine ilişkin beklentilerini ölçmek için Merkez Bankası ve TÜİK tarafından gerçekleştirilen anketler, endeks çalışmalarının sonuçları, maalesef resmi ağızlardan sıklıkla dile getirilen bu varsayımı doğrular nitelikte değil. Yabancı yatırımcıları yönlendiren temel veriler olan, finans kuruluşları tarafından yayınlanan raporlar ve kredi kuruluşlarının notları açısından da benzer bir tablo söz konusu.
Bu durumda, borsa endeksinde gerçekleşen artışın nedenini, ‘ne oluyor da borsa bu kadar artıyor’ sorusunun yanıtını farklı bir noktada, ekonominin genel durumundan öte, Borsa İstanbul özelinde aramak gerekiyor.
Bu çerçevede, yapılması gereken ilk şey, borsada işlem gören hisselerin Fiyat/Kazanç (F/K) ve Piyasa Değeri/Defter Değeri (PD/DD) oranlarına bakmak. İnternette yapılacak kısa bir arama sonucunda, Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetlerinin F/K ve PD/DD oranlarına ve bu parametreler çerçevesinde gerek tek tek hisseler gerekse borsa İstanbul’un geneline ilişkin yapılmış onlarca değerlendirmeye, yoruma ulaşmak mümkün. Kişisel görüşüm, hisseler bazında farklılıklar olsa da, genel olarak tablonun borsa endeksindeki artışı destekler nitelikte olmadığı yönünde.
Yapılması gereken ikinci şey, yüzde 60’dan fazlası, yabancı para bozdurarak Borsa İstanbul’dan hisse alan yabancı yatırımcıların elinde olan BIST 100 endeksinin durumunu, sadece TL cinsinden değil yabancı para cinsinden de izlemek, hisse fiyatlarında ve borsanın genelinde yaşanan değişimleri yabancı para cinsinden de analiz etmek.
Aşağıda verdiğimiz tablo, TL’nin dolar karşısında ciddi oranda değer kaybı yaşadığı son 4 yılda, BIST100 endeksinde yaşanan değişimi TL ve ABD Doları bazında birlikte görmemizi sağlayarak, mevcut durum ve geleceğe ilişkin daha net çıkarımlar yapmamıza olanak sağlayacak nitelikte.
Tablodan da görüldüğü gibi, söz konusu dönemde TL cinsinden inişli çıkışlı bir grafik çizen, en azından değerini koruduğu görüntüsü veren BIST100 Endeksi, dolar cinsinden hesaplandığında ciddi oranda (yaklaşık yüzde 55) değer kaybetmiş durumda. Son dönemde borsa endeksinde yaşanan artışlar, TL’nin nispi değer kazanmış olmasının da pozitif etkisine karşın, bu kaybın yalnızca çok küçük bir kısmının (yaklaşık yüzde 5) geri alınması anlamına geliyor.
Bu noktada, ekonominin bu günü ve geleceğine ilişkin olumlu algı ve verilerle desteklenmeyen, esas olarak hisse fiyatlarının dolar bazında oldukça düşük olmasından ve TL’nin dolar karşısında, oldukça sınırlı da olsa değer kazanmış olmasından kaynaklandığını düşündüğümüz bu kısıtlı yükseliş sürecinin devam edip etmeyeceği sorusunu yanıtlamak uygun olacaktır.
Bütünüyle yurt dışından fon/borç para girişlerinin sürüp sürmeyeceğine ve borsaya girecek ya da çıkacak paranın miktarına bağlı olarak iki olası yanıt söz konusu. Yurt dışından para girişi olursa borsa yukarı doğru gitmeye devam edecek, girmez ya da çıkış olursa borsa düşecek. Bu durumda, hangi yanıtın gerçekleşeceğine karar verecek olanlar doğal olarak yabancı yatırımcılar, yani uluslararası mali sermaye ve ayrılmaz yol arkadaşı emperyalist ülkeler. Daha açık ifade edersek borsamızın geleceği küresel finans merkezlerinin insafına kalmış durumda.
Atatürk’ün, bağımsız ekonomi olmaksızın siyaseten bağımsız olunamayacağına ilişkin sözlerini, yaklaşık 70 yıl önce, “dünya değişti” sözlerine kanarak unutmuş bir ulus olarak, bu kararın uluslararası mali sermayenin referanduma ilişkin siyasi beklenti ve ülkenin gelecekteki yönetimine ilişkin tercihleriyle doğrudan ilişkili olduğunun ise açıkça ifade etmesek de, sanırım büyük çoğunluğumuz farkında. “Golü uzun süre önce yemiş ve tehlikeyi atlatmış” olmanın umutsuzluğu ve umarsızlığını birlikte yaşıyoruz.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, işlerin bu noktaya gelişinde, ülke varlıklarının değerinin bu denli düşmesinde hiçbir sorumluluğu yokmuşçasına söylediği, "Şu anda Türkiye`den kaçmak ya da uzaklaşmak doğru strateji olmayacaktır. Hangi standarttan bakarsanız bakın Türk varlıkları şu anda değerinin altında" şeklindeki sözleri de bu açık ve acı gerçeğin resmi ağızdan itirafı aslında.
Ahmet Müfit
Odatv.com
YORUMLAR