Ekonomide frenler neden patladı? Türkiye neden döviz artışını durduracak potaniyele sahip değil?
Daha önce defalarca yazdık. Bunun pek çk sebebi var elbette ama ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum; Türkiye akıllara ziyan şekilde inşaat sektörüne yatırım yaparak hem özel sektöre yüzbinlerce bina yaptırarak hem de kamuda yandaş müteahhitlere benzer şekilde devlet kaynaklarını aktarıp yüzbinlerce ihale vererek binalar yaptırarak inşaat sektörünü yegane yatımın aracı gördü.
İnşaat yaparak kalkınan bir ülke yok dünya!
Her tarafa beton dikerek kalkınamazsınız, batarsınız.
Kalkınmak için her tarafa fabrika dikmeniz lazım.
Soner Yalçın dünkü yazısında bu bina skandalını ve yandaş müteahhitlere veerilen deniz-derya ihalelerini ve sonuçlarını şöyle anlatıyor:
“734 Sayılı Kamu İhale Kanunu, 4 Ocak 2002'de TBMM'den geçti.
Yasa gerekli alt yapıları hazırlamak için 1 Ocak 2003'de yürürlüğe girecekti.
2 Kasım 2002'de AKP seçimi kazandı. İlk yaptığı kamu ihale yasasının yürürlüğe girme tarihini ertelemeye çalışmak oldu! Sıcak paraya ihtiyaç duyduğundan uluslararası kamuoyunu ürkütmemek için bu kararının arkasında duramadı. Kamu ihale yasası yürürlüğe girdi.
Peki, AKP sonra ne yaptı?
Yasayı 16 yılda 186 kez değiştirdi!
187 ayda, 186 değişiklik Guinness dünya rekorudur.
AKP iktidarı, yasaya göre ihale yapmıyor; ihaleye göre yasa değiştiriyor.
Ne demişti Romalı Cornelius (MS 56-117):
“Devlet ne kadar yolsuz ise, kanun sayısı o kadar
fazladır.
Müteahhit – AKP ilişkisine sayısal örnekler vereyim:
– Açık ihale usulüyle yapılan ihaleler; 2005'de 100 bin 820'den, 2016'da 65 bin 437'ye düştü!(Yüzde 71'den yüzde 53'e indi.)
– Pazarlık ya da -doğal afetler gibi- istisna kapsamına alınarak verilen ihaleler; 2005'te 41 bin 157'den, 2016'da 57 bin 195'e çıktı. (Yüzde 29'dan yüzde 47'ye yükseldi.)
– Havalimanı, köprü, tünel vd. büyük ihalelerin nasıl verildiğini biliyorsunuz.
Esra Çeviker Gürakar, “Kayırma Ekonomisi” adlı çalışmasında, 1 milyon TL üzerinde olan 49 bin 355 ihale ve bu ihaleleri kazanan 13 bin 416 firmayı ele aldı.
Bu ihaleleri kazananların sadece 321'i muhalefet partisiyle bağlantılıydı; diğerleri AKP yandaşıydı! (1.203 şirketin sahibi, ortağı, yöneticisi AKP'nin milletvekili-belediye başkanı vb. idi.) (Soner Yalçın, Oda Tv, 1 Haziran 2018)
Fabrikalara yapılacağına “yandaşa gitsin, oradan bize döner nasılsa” diyerek betona, taşa, binaya yapılan bu devasa yatırımlar ekonominin kilitlenmesine yol açtı.
Oysa 27 Nisan 2017 tarihinde de bu köşede şunları yazmışım:
“1.6 milyon kişinin çalıştığı ve ekonomin beyni olan Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) tehlike çanları çalıyor.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre, 2016 yılı itibariyle Türkiye genelindeki 298 Organize Sanayi Bölgesinin elektrik, doğalgaz ve su tüketimleri büyük düşüş gösterdi.
“Sanayinin kalbi ve Türkiye’deki OSB’lerin yüzde 28’nin (84 tane) bulunduğu Marmara Bölgesi’nde OSB’lerde 2015’in son ayında 915 milyon 373 bin kWh olan elektrik tüketim miktarı geçen yıl 767 milyon 30 bin kWh’a geriledi. Marmara Bölgesi’ndeki OSB’lerde 2015 Ağustos ayında 1 milyar 34 milyon kWh olan elektrik tüketimi 2016’nın aynı döneminde dramatik düşüş göstererek 807 milyon 571 bin kWh’a kadar geriledi. Marmara Bölgesi’ndeki 84 OSB’de doğalgaz tüketiminde de son bir yılda 165 bin 554 metreküplük düşüş yaşandı. Aynı düşüş su tüketiminde de oldu.
Türkiye’deki OSB’lerin en fazla bulunduğu ikinci bölge 50’şer taneye ev sahipliği yapan İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde de durum Marmara Bölgesi’nden farklı değil. İç Anadolu’da da sanayi bölgelerinde kullanılan elektrik, doğalgaz ve su miktarları düşüş gösterdi. İç Anadolu’da 2015’in aralık ayında 257 milyon 417 bin kWh olan elektrik kullanım miktarı 2016’da 132 milyon 889 bin kWh’ye geriledi. Aynı bölgede 2015’te 47 milyon 691 metreküp olan doğalgaz tüketimi ise geçen yılın son ayında 33 milyon 421 metrekübe indi. İç Anadolu’da sanayide kullanılan su miktarı ise 1 milyon metreküpten 772 bin metrekübe indi.” (Cumhuriyet, 23 Nisan 2017)
Yukarıda net olarak ortaya konulduğu gibi elektrik ve doğalgaz tüketimleri dramatik bir şekilde düşen fabrikalar, ya işçi çıkartıp kapasite azaltma yoluna gidiyorlar ya da bir bir kapanıyorlar.
Bir fabrika elektrik tüketimini, doğalgaz tüketimini habire azaltıyorsa “ÜRETİMİ HABİRE AZALIYOR” demektir.
Üretimi habire azalan bir ülkede işsizlik artıyor, ihracat azalıyor demektir.
Üstelik bu rakamlar 2016 yılının rakamları. 15 Temmuz darbe sonrası yaşadığımız olaylar, terör saldırıları, batı ile yaşadığımız sorunların ekonomiye etkisinin sonuçları ‘bu tabloda henüz yok.’
Ekonominin gidişatına bakarken, bir takım spekülasyonlarla ve milletin kanını emen bankaların borsada şaha kalkan kârına değil, Organize Sanayi Bölgelerinde gelen çığlığa bakın.” (27 Nisan 2017, Yeni Mesaj, Muharrem Bayraktar)
İki yazıyı birleştirdiğmiz zaman çıkan sonuç şu:
İmalet sektörününün beyni olan Organize Sanayi Bölgeleri yıllardan elektrik tüketimindeki, doğal gaz tüketimindeki, su tüketimindeki azalmayla S.O.S veriyor, aynı süreçte gerek devlet eliyle gerek mutaaahitler eliyle Türkiye inşaat çöplüğüne dönüyor, bina yığınlarıyla doluyor.
“Üretme yan yat, bina yap!” mantığı da üretimsiz bir ekonominin sonunun ne olduğunu hepimize gösteriyor.
Muharrem Bayraktar
[email protected]
YORUMLAR