GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Krizde oligark parası hayalleri

12 Mart 2022 - 09:40

"Oligark parası geliyormuş, gelecekmiş" şayiaları tamamen bir şehir efsanesi durumunda

Siyasi kriz içinde ekonomik kriz yaşandığında artık ne geleceğini biliyoruz. Kendi bahçesinde hata üstüne hata, yanlış üzerine yanlış politika yürüten iktidarlar, Türkiye'nin de doğrudan etkileneceği sınır aşan bir krize girildiğinde, kamuoyuna örtülü ya da açık biçimde bir 'fırsat penceresi' açıldığı hikâyesini kulaklara 'üfürmeye', krizden kurtuluş için 'şapkadan çıkacak tavşan' muamelesi yapmaya başlar.

Türkiye, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline, içeride akıl almaz bir 'kör gözüm parmağına' politikası yürütürken yakalandı.

Eylül ayından itibaren 'enflasyonu düşürmek için' faizi düşürüp, TL'nin sert biçimde değer kaybetmesine, enflasyonun son 20 yılın en yüksek seviyesine patlamasına, içeride fiyatlama davranışının bozulmasına yol açmışken, Ukrayna işgaline yakalandı.

İşgalin getirdiği ilave fiyat şoku, uluslararası alanda bir emtia ve enerji fiyatı patlaması olmasıydı. Ankara siyaseti bunu fırsat bilip, Eylül'den bu yana enflasyonun yüzde 18'lerden yüzde 55'lere sıçramasını da Şubat'ın son haftasında yaşanan işgale zimmetlemeye kalktı.

Son uluslararası fiyat şoku, başta buğday, doğal gaz, petrol fiyatlarının birkaç hafta öncesine göre yüzde 50 civarında zıplaması biçiminde oldu. Bunun akaryakıt fiyatlarına yansıması oldu. Ukrayna işgalinin başladığı 24 Şubat'a göre benzinde yüzde 34, motorinde yüzde 47'lik artış oldu.

2019'dan bu yana faizi düşük tutmak uğruna izlenen yanlış ekonomi politikalarının yarattığı döviz açığının ve dolarizasyonun körüklediği döviz kuru baskısını tutabilmek için 'arka kapıdan' döviz satışıyla Merkez Bankası'nın döviz rezervleri 100 milyar doların üzerinde eritilmişti. 

Bakan Nebati'nin koltuğa oturmasıyla 1 yıllık bir aradan sonra yeniden 'arka kapılı' döviz satışı başladı.

Bu defa, enflasyon yükselirken faiz indirip kur patlayınca döviz satışları da para edemeyip olağanüstü seviyelere çıkınca getirilen Kur Korumalı Mevduat gibi potansiyeli pahalı bir mekanizmanın 'işe yaradığını' göstermek için döviz satışı yapılmaya başlanmıştı.

Ukrayna kriziyle bu sistem çöktü. Çökmesi bir tarafa, en başta yapılan uyarılarda olduğu gibi bütçeden çıkacak potansiyel ödemelerin, sadece 1 TL'lik kur artışında 25 milyar TL'yi bulacağı görüldü. Ki şimdilerde üstlenilen kur farkı 1.5 TL'yi geçmiş durumda.

"Denize düşen yılana sarılır"

 Ukrayna kriziyle, Rusya'ya çok sert bir izolasyon getirildi; kısıtlamalar ve varlık dondurma kararları, ithalat yasakları. Rusya'nın uluslararası para transfer kolları önemli ölçüde kesildi. Putin'in önde gelen oligarklarının eli-kolu bağlandı.

'Nevi şahsına münhasır' ekonomi deneyine girişen ve çıkmaza giren Türkiye'deki politikacıların da umudu da alttan alta bu oligarkların paraları oldu. 

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrasında, başını G7 ülkelerinin çektiği gelişmiş ülkeler Rusya'ya çeşitli alanlarda kısıtlamalar, varlık dondurma kararları, ambargoları hızla yürürlüğe koydular. Rusya kurumları, büyük bankalar ve devlet başkanı Putin'in güç halkası içinde yer alan oligark olarak nitelenen iş sahiplerine.

Oligarkların özel yatları, jet uçakları gibi mülklerine de el koyma kararları uygulamaya konuldu. Kimileri uçak ve yatlarını kısıtlamaların olmadığı ülke kıyılarına ve havalimanlarına kapağı attılar.

Kamuya açık navigasyon siteleri aracılığı ile tüm bu oligarkların uçuşları, nereye indikleri, yatlarının hangi limana demirledikleri meraklılarınca izleniyor.

Bunlardan biri de Roman Abramoviç idi. Hava trafik izleme kayıtlarından uçağının 5 Mart günü İstanbul'a indiği anlaşılıyor. Ayrıca aynı gün Lukoil'in başkanı Vahid Alekperov'un da İstanbul'a geldiği görülüyor.

Türkiye ABD ve Avrupa'nın yürürlüğe soktuğu yaptırım ve kısıtlamalara eşlik etmedi. Ne Rusya kurumlarının ne de oligarkların finansal hesaplarına dondurma kararı almadı.

Oligarkların uçakları İstanbul'a indikçe bir şayia da yayılmaya başladı; bu kişilerin paralarını da Türkiye'ye getirdiği yönünde. Bunun bugün olmasa da potansiyel olarak getireceği tehlike ve risklerinin Türkiye'deki finansal kurumları da risk altına sokabileceği yönünde kaygılar var.

Hatta Ertuğrul Özkök de yazdı ki; "1200 Rus vatandaşı Ziraat Bankası'nda hesap açmış."

Doğrusu, yasak kapsamında olmayan Rus bankaları ola ki para transfer edebiliyor durumda, hangi finansal kuruluş G7 ülkelerindeki katı kısıtlamaları aşan bir kurumsal etiket ister? En başta kara para ile ilgili temkinlilik ve uyum kuralları var.

Bu konuyu bankacılara sordum. Böyle bir fon akışı var mıydı? Yok ise olması halinde bankalar nasıl bir tutum belirleyeceklerdi? Küresel kredi kartı devleri Visa ve Mastercard'ın, Rusya'daki finansal kurumları kendi ağları üzerinde bloke etmesiyle birlikte, Rusların yerel düzeyde kurduğu ve bazı ülkelerde geçerli olan MIR kart'ın Türkiye'deki durumu da önem kazanıyordu. Bunu da sordum. 

Konuştuğum büyük bir bankanın yöneticisi, sadece Rusya vatandaşı ve şirketlerine değil, ruble cinsinden de kimseye hesap açmadıklarını, G7 ülkelerinin yaptırım kararı aldığı Rus bankalarının hem ruble hem de TL hesaplarını kapattıklarını, ruble ayaklı işlemler durdurduklarını anlattı. 

Ruble artık konvertible bir para değil

Çok doğal ki bu adımlar bankaların, hem bu yaptırıma tabi tutulan Rus bankaları ile Rus bireyler ve şirketlerin taşıyacağı risklerden uzak durmak, hem de hareket yeteneğini kaybeden yani konvertibilitesi sadece Rusya'yla sınırlı hale gelen rubleden uzak durmaya çalışmalarıyla ilgili.

Bir de MIR kart sistemi ile 'havada asılı' bir durum var. MIR kart sistemine üye Rus bankaları, Türkiye'de Merkez Bankası himayesindeki Bankalararası Kart Merkezi yerine MIR'e dahil olan üç banka Ziraat, Vakıfbank ve İş Bankası ile birebir takas yapıyorlar. Konuştuğum bir başka bankacı ise normal zamanlarda buradan gelen kredi kartı işlem hacminin milyon TL'yi bile zor bulduğunu, hacmi olmadığını söylüyor.

2021'de 4.7 milyon, 2019'da ise 7.1 milyonu bulan Rus turistin seyahat ödemelerini Rusya'daki acenteye yaptığı, dolayısıyla Türkiye'de yaptıkları diğer harcamaların ağırlıkla Visa ve Mastercard ile yapıldığı anlaşılıyor. Bu kartların da şimdilik, Rusya dışında çalışmayacağı, operasyonların da askıya alındığı ilan edilmiş durumda.

İşlemlerin MIR kart sistemine kayıp kaymayacağı konusunda ise soru işaretleri var.

Birincisi, savaşa girişip komşusunu işgal eden Rusya'da ulusal para ruble yaklaşık yüzde 50 değer kaybetti. Her şeye rağmen tatile gitmeyi düşünen Ruslar, geçen yıla göre iki katı ruble ödemek zorunda. Mal ve hizmet enflasyonunda ise hızlanan bir ivme olduğu kaydediliyor.

İkincisi de MIR kartları kabul edecek karşı bankaların, tahsil edecekleri rubleleri nasıl dolara çevirecekleri önemli bir sorun olacak. Ayrıca yaptırım ve hesap dondurma kararları sonrasında, 'karşı taraf' riski nedeniyle ödemelerin yapılıp yapılmayacağı da ayrı bir sorun olarak rafta duruyor.

Doğrusu kısıtlamalarla ruble artık konvertible para değil.

Ayrıca, Rusların Moskova'daki Ziraat Bankası'nda hesap açmış olmaları, Türkiye'ye fon akışı olacağı anlamına gelmiyor.

Zira Rusya Merkez Bankası işgalin en başında kısıtlamalar gelince, yurtdışına para transferini kısıtladı. Önceki gün de 9 Eylül'e kadar ruble karşılığı döviz satışını askıya aldı. Banka ayrıca bankalardaki döviz hesaplarından para çekilişine 10 bin dolar sınırı koyarken, üzerindeki miktarları ruble olarak alabileceklerini not etti.

Özeti şu: Hem Rusya'ya dönük uygulanan kısıtlamalar hem de bunlara karşılık olarak Rusya'nın aldığı kısıtlama kararları Rus bireylerin sermaye hareketlerini de oldukça sınırlı hale getirdi. 

Döviz cinsi para transferi yasağı ile nakit çekme limiti konulması etkili bir kısıtlama.

Ruble transferi ise ancak Türkiye'de açılmış bir ruble hesabına olabilir. Temel sorun, kim ruble ister? Rahatça kullanamayacağı, dövize çeviremeyeceği bir parayı kimse istemez. İşte ruble şu anda konvertibilitesini kaybetmiş bir para.

Dış ticarette ise ruble kullanımının pek kabul görecek bir alanı yok. Rusya dış ticarette bizden alacaklı konumda. Türkiye olsa olsa enerji alımında borcu olduğu Rusya'ya turizmden gelen alacaklarını netleştirmeyi teklif edebilir en fazla.

Türkiye, 2021'de Rusya'dan 17.1 milyar dolarlık ithalat yaparken, 4.2 milyar dolarlık ihracat yapmış. Turizmde de iyimser bir tahminle 4 milyar dolar gelir sağlıyoruz. Kabaca toplamda Rusya'ya net olarak 10 milyar dolar açık veriyoruz.

Rusya ne ruble ne de TL kabul eder. Bu yüzden, kısıt ve ambargo altında yerel paralarla ticaret söz konusu olmayacaktır.

Özetin özeti, "oligark parası geliyormuş, gelecekmiş" şayiaları tamamen bir şehir efsanesi durumunda.

Ankara'ya tavsiye edilecek reçete, 'nevi şahsına münhasır' politikanın en azından "savaş çıktı, erteledik" denilerek rafa kaldırılması. Çok da geç olmadan...

Zira bu ucube politikanın, ülkenin döviz rezervlerini tüketip bitirmesi, enflasyonu 3 haneli seviyeye çıkartması için kalan süre aylarla sınırlı.
 

Uğur Gürses

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum