"Ümmetin birliği mi milletin birliği mi?" başlıklı yazıyı, baskı saatinden hemen önce gazeteye gönderdiğimde, ümmetin Filistin konusunda hep birlikte ses vermesinden bahseden Mevlüt Çavuşoğlu'nun, AKP iktidarı adına, böyle bir ifade kullanmaya hiç ama hiç hakkı olmadığını hatırladım.
Gerçekten ümmetin birliğini düşünselerdi, Libya'ya saldıran ABD, Fransa ve İngiltere ile birlikte davranmaz, bu ülkenin parçalanmasına yardım etmezlerdi.
Suriye'de ABD programı uygulayarak muhaliflere silâhlı eğitim vermezler, dünyanın dört bir tarafından gelen, istihbarat servisleri tarafından yönlendirilmiş teröristlerin Türkiye üzerinden Suriye'ye geçmesine ve IŞİD diye bir belânın ortaya çıkmasına katkıda bulunmazlar, PYD/YPG diye bir örgütün ABD tarafından ordulaştırılmasına göz yummazlar ve Suriye'nin parçalanmasına hizmet etmezlerdi...
Yine Yemen'de iç çatışmalar başlamadan bu ülkeye silâh göndermezlerdi...
***
Ben "bunları da yazıya eklemek gerekirdi" diye düşünürken, gelen mesajlardan birinde "Kemalist kafir Türkiye, 20 yılda Müslüman oldu, kafir Araplara da savaş açtı. Irak, Libya, Suriye, Afganistan gibi nerede kafir bir devlet varsa böldü, parçaladı. Ümmetin lideri sayesinde..." ifadelerini okudum.
Gerçi, bu mesaj, bir zihniyeti ortaya çıkarmak ve bazılarının Türkiye'ye nasıl baktığını göstermek için yazılmış ama yıllardır bu yönde propaganda yapıldığı da bir gerçek.
Fakat "Alevi" diye hakir görülen Suriye rejimi yok edilmek istenirken, "Şii" İran ile dostluk politikası takip edildiği de ortada. Zaten bu satırlar yazılırken Tayyip Erdoğan-Hasan Ruhani görüşmesi devam ediyordu.
Bu arada Suriye rejimi, Birleşmiş Milletler'e başvurarak, PYD/YPG'nin insan hakları ihlallerine yönelik deliller sundu.
Suriye kendi topraklarını korumaya çalışırken, Türkiye'yi de korumuş oluyor ama Türkiye'yi yöneten akıl, "güvenli bölge" politikası ile PKK/PYD devletine yeşil ışık yakmış oluyor! Bu akıl, İslam dünyasını kana boğmak için Türkiye'deki siyasi iktidarı Truva atı olarak kullandı.
***
Yemen'deki iç savaşın taraflarından biri olan Husilerin, Suudi Arabistan'daki petrol şirketi Saudi Aramco'nun tesislerini silahlı insansız hava araçlarıyla vurması ise Birleşmiş Milletler'i ve ABD'yi harekete geçirdi. Zira Aramco'yu vurmak, ABD'yi vurmak demektir!
Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler ile birlikte Mısır, Filistin, Ürdün, Kuveyt Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri saldırıyı kınayarak Suudi Arabistan'ın yanında yer aldıklarını ifade ettiler.
Tesislerde üretim durunca, petrol fiyatları tırmanışa geçti.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Suudi Arabistan'daki iki petrol tesisine yapılan saldırı konusunda doğrudan İran'ı suçladı ve "İran şimdi dünyanın enerji arzına eşi görülmemiş bir saldırı başlattı. Saldırıların Yemen'den geldiğine dair bir kanıt yok" dedi.
ABD Başkanı Trump ise Twitter mesajında, "Faili bildiğimize inanmak için sebebimiz var, teyide bağlı olarak hedefe kilitliyiz ve silahlarımız dolu. Fakat Krallık'tan bu saldırının müsebbibinin kim olduğunu duymayı bekliyoruz" diye yazdı.
İran adına Cevat Zarif, iddiaları "Pompeo azami yalan politikasına başvuruyor." diyerek yalanladı.
Sonuçta ABD'nin eline İran'ı köşeye sıkıştırmak için bir fırsat daha geçti.
***
Ümmetin durumu böyle! Millet, yani Türk Milleti ise Türk kimliğini reddeden ve Anayasa'dan çıkarmaya çalışan, vatanın tesislerini, ovalarını, dağlarını yabancılara satan bir siyasi iktidarı 17 sene başında tutmanın faturasını ödüyor, daha da ödeyecek. Millet, iktidarın, gerginlik ve ötekileştirme politikalarına, millet olmaktan ümmet olmaya dönüş girişimlerine ve Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarına sınırlı da olsa ayak uydurmanın cezasını da çekecek.
Millet, ancak birlik olursa ayakta kalacağını görecek...
Kaynak Yeniçağ: Libya ve Suriye'yi parçalayanlardan size hayır gelir mi? - Arslan BULUT
YORUMLAR