Türkiye içinde yaşanan tartışmanın devamı olarak AKP iktidarı bu KKTC’ye el attı. Aslında uzun süredir KKTC’yi toplum ve devlet olarak İslamlaştırma çabası içinde olan AKP son zamanlarda bu çabasını yoğunlaştırarak sürdürüyordu. Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ya da seçtirilmesi bu çabanın bir sonucudur.
Bakalım Anayasa Mahkemesi Başkanı Narin Ferdi Şefik’in açıklamasına:
Gelelim konumuza…
KKTC Anayasa Mahkemesi son kararında “Din İşleri Dairesi’ne (Diyanet İşleri Başkanlığı) bağlı Din İşleri Komisyonu’nun dini eğitim düzenleyemeyeceği” belirtildi ve “Kur’an kurslarının yeniden düzenlemesini” istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi çok sert oldu:
“Bugün Mevlüt Bey orada. Dün Mevlüt Bey’e giderken, Sayın Cumhurbaşkanı ile bu konuyu görüşeceksin dedim. Gerekli açıklamayı yapacaksın dedim. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaptığı açıklamayı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın laikliği öğrenmesi lazım. Türkiye’deki uygulaması neyse onu da öğrenmesi lazım. Tavır değişmediği takdirde, KKTC’de inanç özgürlüğü noktasında, oradaki yavrularımızın Kur’an eğitimine engel teşkil etmesine müsaade etmeyiz. Türkiye’de din eğitimi-öğretiminde bu tür şeyler çözülmüştür. Laiklik anlayışı onların anladığı gibi değildir. KKTC bir Fransa değildir. KKTC, Türkiye’deki uygulamalar neyse bunları uygulama safhasına geçirmek durumundadır. Oradaki bazı sendikaların, din düşmanı sendikaların attığı adımları kabul etmemiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu yanlışından süratle dönmelidir. Dönmezse bizim atacağımız adımlar farklı olacaktır. Fuat Bey de bu konuyu Ersin Bey ile görüşmek suretiyle gerekli adımların atılmasını bildirecektir.”
Çok ilginç!
Bu konuşma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs ve Kıbrıslı Türklerle ilgili olarak neyi nasıl düşündüğünü çok net anlatmaktadır.
Kıbrıslı Türklere, Türkiye’ye ve elbette dünyaya.
Dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “Erdoğan ‘KKTC’yi Türkiye’nin bir vilayeti olarak gördüğünü açıkça ifade etmiş ve kendince yerimizi tayin etmiş bulunmaktadır” dedi.
Üçüncü Cumhurbaşkanı Talat, eski Başbakanlar Soyer ve Erhürman, CTP, TDP, sendikalar, avukatlar ve farklı örgütler Erdoğan’a tepki gösterdi.
1974 baz alınırsa Kıbrıs 47 yıllık bir sorun ve çözülecek gibi görünmüyor. Kim ne derse desin Kıbrıs’ta çözüm-çözümsüzlükle ilgili son kararı Ankara vermektedir. Bununla yetinmeyen Ankara yani AKP şimdi artık KKTC’deki tüm iç denklemlerin de kararını verir duruma geldi.
Kıbrıslılar çaresiz ve sıkıntılı.
Kıbrıslı-Türkiyeli tartışması özellikle gündemde tutuluyor.
Kendi siyasal ve ideolojik plan ve projelerini uygulamak için AKP yalnızca “Türkiyeliler” üzerinden değil genel çizgileriyle sağ eğilimli partiler, siyasal fırsatçılar ve ideolojik netliği olmayan sol ya da sol görünümlü çevrelerden (Evet ama yetmezciler gibi) de yararlanıyor.
Resmî rakamlarla 380 bin civarında nüfusu olan KKTC’de yaklaşık 120 bin kadar Kıbrıslı Türk kaldığı söylenmektedir.
47 yıldır devam eden ambargolar ve ülkede yaşanan yolsuzlukların bin türlüsü Kıbrıslı Türkleri göçe zorlamaktadır.
Sırtını Ankara’ya dayayan siyasal çevreler, onlarla işbirliği yapan az sayıdaki fırsatçı iş insanı, kumarhaneler, dedikodusu yapılan her türlü kaçakçılık ve bunlara bağlı karanlık ilişkiler KKTC insanını perişan etmiş durumda.
Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC’de en azından yüz ülkeden insan çalışmakta ya da okumaktadır.
Her şeyiyle giderek daha da ilginçleşen bir adanın yarısı.
Korona ile birlikte durum tam anlamıyla fecaat ama ne Ankara’nın ne de Ankara’ya ya da Ankara’dakilere biat edenlerin umurunda değil.
Son tartışma bunu kanıtlıyor.
AKP Türkiye’de olduğu gibi KKTC’yi teslim almak istiyor.
Kıbrıslı solcular bir zamanlar “Kıbrıs NATO üssü olamaz” diye bağırırdı ama artık “KKTC ; AKP üssü”!
Bunun böyle olacağını 2009-2010’da anlatmış ve Yeni Düzen gazetesinde yazmıştım:
“AKP; kısa süre içinde, belki 5-10 yıl içinde, burada daha çok cami, Kur-an kursları ve külliyelerle daha Müslüman bir toplum yaratacak”.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını bir kez daha okuyun.
HÜSNÜ MAHALLİ -KORKUSUZ
YORUMLAR