GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Öyle şeyler olacak ki!

14 Ocak 2020 - 09:09

İçeride ve dışarıda şok gerçeklerle yüzleşmeye hazır olun. “Hava kar topluyor” derler ya, siyasi hava insanın adeta genzini yakıyor. İnşallah korkulan olmaz ama, gidişat iyi değil.. İçeri, dışarı, bölge, dünyada da durum iç açıcı değil.

Ha! Bomba bir haber. Siz Davudoğlu, Babacan derken, yeni bir parti kuruldu bile. Bir tane değil birkaç tane parti geliyor.. Sağda da, solda da, liberal kesimde de, milliyetçi kesimde de yeni siyasi oluşumlar kaçınılmaz gözüküyor.

Öyle şeyler olacak ki, siz de şaşacaksınız.

Birileri, her şey öylesine bozulsun ki, insan eli ile düzeltilemez hale gelsin, Haşa “Rab İsa” zorunlu olarak gelsin düzeltsin” diyor ya.  Yani o birileri “Tanrıyı kıyamete zorlamak için” her şeyi yapabilir. Onlara göre Mesih gelecek, “Anti Chirist” dedikleri, Hristiyanlığa karşı olan herkesi öldürecek.

Yani, açıkçası birileri din, siyaset, ideoloji, gelecek adına kıyamet savaşını başlatmak için kolları sıvamış gözüküyor. Kıyamet savaşının coğrafyasında yaşananları yakından izlemek gerek.

2020 ile başlayan süreç, bugünden yarına sonuçlanacak bir süreç değil. Hedef 2025!

2025 yeni bir milad olacak onlara göre. Hiç bir şey bugüne benzemeyecek. İnsan, şehir, para, pazar, siyaset, din algısı, bilim, sanat, felsefe, teknoloji, mimari, eğitim, sağlık, beslenme, aklınıza gelen ne varsa birçok şey radikal şekilde değişecek.

Bunun bir ahlakı olmalı, bir hukuku olmalı değil mi! Peki bunu kim yapacak nasıl yapacak?.

Ülkelerin sınırları, rejimi, iktidar yapıları, karar alma süreçleri, devlet sayısı, her şey değişecek.

Fosil yakıt kullanılmayacak. Enerji sudan ucuz olacak. Avatarlar, Humanoidler, Genemikler, Siborglar, birlikte yaşayacağız. Kim kimi yönetiyor, belli olmayacak.

Silahlar, öğrenme biçimi, yargı her şey değişecek. “Ruhsuz insanlar” geliyor, sınırlandırılmış bir akıla sahip olsalar da, birkaç hayvanın ve insanın genlerinin melezlenmesi ile üretilecek olan “akıllı hayvan”lar. Hayvanlarla konuşan insanlar..

Enerji ve emek çok ucuzlayacak. Haberleşme de öyle hem de dünya genelinde. Uzaya yolculuk yanında, artan hız ve yeni fenlerle uzaklar yakın olacak. Bilgi aristokrasisi doğacak. İtilen medianın yerini çekilen media alacak. 

Tabii savaş her şeyi yakıp yıkmazsa. Tabii, batılıların  bu aile ve insana karşı tuzaklarından insanlık yakasını kurtarabilirse. “Aşağılık maymunlar”a dönüştürülen bir kavmin ayak izlerinden yürüyerek varılacak yer onların vardıkları yerdir. Yeryüzünde bozgunculuk yapıp da, kendilerini “ıslah ediciler” olarak tanıtan, bu anlamda  “Yeryüzünde bir cennet”  vaad edenlerin varacakları yer “cehennemin dibi”dir. “Ebedi bir hayat”, “ab-ı hayat”ın peşinde koşanlar, “her nefsin ölümü tadacağı”ndan habersiz görünüyorlar. Belki de kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlardır. Bütün yollar “Kader”in yol verdiği yere çıkar.

Yırtık pantolonlular, Tatto’lu, Piercing’li, uyuşturucu kullanan gençler özgürlükten çok neye karşı olduklarını bilmeden bir isyanın, sessiz bir çığlığın sesi midirler, bilmiyorum. Onlar kendilerini ifade edemiyor olabilirler. Sanırım biz de onları çok fazla anlama ve dinleme taraftarı değiliz.

Biraz Nostradamus’un kehanetlerine döndü gibi bu iş, ama anlattıklarım “görünen köyün hikayesi”nden ibaret.

İsveçli iklim aktivisti 16 yaşındaki Greta Thunberg ne diyordu: “İnsanlık ve diğer canlılar ölüyor, siz sadece para ve ekonomik büyümelerinizden bahsediyorsunuz”... Öldüren ve öldürülenler belli. Buna itiraz eden bir çocuğun sesi yankılanıyor dünyamızda, acı çeken insanların çığlıkları değil. (…) Buraya gelip her şeyi yaptığınızı söylüyorsunuz. Gerçekten durumun ciddiyetini anlıyorsanız ve halen harekete geçmiyorsanız bu şeytan olduğunuzu gösterir ama buna inanmak istemiyorum... Bizi hayal kırıklığına uğratıyorsunuz ama gençler artık sizin ihanetinizin farkına vardı. Gelecek nesillerin gözü sizin üstünüzde olacak.”

Birleşmiş Milletler 74. Genel Kurulu Görüşmelerine katılmak üzere ABD’nin New York kentinde bulunan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, “Kimseye ders vermek istemiyoruz, buna hakkımız yok çünkü kendi tarihimiz de büyük ölçüde sanayileşme ve arazi açmak için ormanların yok edilmesinden ibaret” dedi. Evet “Tarihleri yok etmekle dolu”. Yok edilen sadece Amazon ormanları değil. Avustralya’da önce “o toprakların asıl çocukları” Aborijinler öldürüldü. Darvin onlar için “İnsanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlar” diyordu. 1962’ye kadar Hayvanat bahçelerinin yanında “İnsanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlar”ın sergilendiği “İnsanat bahçeleri” vardı. Oysa “sanayi devrimi” diye yutturdukları, sömürge coğrafyasından topladıkları el aletlerini takıp takıştırarak yeniden imal etmişlerdi. Üniversiteleri, bu coğrafyalardan getirdikleri el yazması eserlerin tercümeleri üzerine bina edildi. Borsaları sömürü mirasının pazarlandığı yerlerdi. Sarayları bu yağma ile finanse edilen, kölelerin alın terleri üzerine yükselen yapılardı. Kızılderililerin kanları, kara derililerin gözyaşları ve sarı ırkın  sömürülen alın terlerinden ibaret olan bu mirası paylaşamadıkları için kendi aralarında 100 yıl savaştılar. O da yetmedi, 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı, soğuk savaş derken bugünlere geldik. Siyonizm, kapitalizm, faşizm, komünizm diye dünyayı kan gölüne çevirdiler. Demokrasi, insan hakları, özgürlük diye cinayetleri sonucu öldürülen insanların cesetlerinin üzerine bir de şal örttüler. Ve bu oyun bugün hâlâ devam ediyor.

Sahi Amazon ormanlarından sonra Avustralya’daki bu yangın neyin nesi! Develeri öldürerek kendinizi kurtaracağınıza inanıyor musunuz gerçekten.

Bu çatırtılar, yıkılan kapitalizmin çatırtılarıdır. Faşizm ve komünizmden sonra kapitalizm ve onun ikiz kardeşi siyonizm ve ona dayanan cici demokrasileri topyekûn yıkılıyorlar.

Zulm ile abad olunmaz. Denmiştir ki, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”. Biz de zalimlere yardım etmeyelim, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayalım ki, onları yakacak olan ateş bize de dokunmasın.

Eğer yerine doğru bir nizam ikame edilemeyecekse, yeni bir yanlışla yola devam edilebilir. Bu anlamda adalet, barış, hürriyetten yana katılımcı, çoğulcu şeffaf, insan haklarına saygılı, insanların inandıkları gibi yaşadıkları, düşündüklerini özgürce ifade edebildikleri, mal, can, namus akıl ve inançlarının güvende olduğu yeni bir dünya için herkesin beynini ve yüreğini ortaya koyması gerekiyor. Yoksa dünya siyonist ve tanrıyı kıyamete zorlama çabasındaki evengeliklerin ve onların tetikçilerinin kurbanı olacak. Selâm ve dua ile.

Abdurrahman Dilipak

YORUMLAR

  • 0 Yorum