Nüfus artışında oldukça dikkat çeken bir veri, 2010 Anayasa referandumuna gidiyor. Yılda ortalama 1 milyon kişi civarında arttığı bilinen Türkiye'nin nüfusu, 2007-2010 aralığında 3,1 milyon artmış. Peki seçmen sayısı? Araştırmadan öğrendiğimiz kadarıyla 6,7 milyon. Çok yüksek bir artış değil mi?
YSK'dan gelen seçmen verilerine odaklanmak doğru olsa bile yeterli midir?
Veriler YSK'ya gelmeden önceki nüfus verilerini incelemek, seçimin seyri ve sonuçlar konusunda farklı bir değerlendirme alanı açar mı?
Seçmen sayısına ve seçim sonuçlarına da dayanak oluşturan nüfus verileri ne kadar sağlıklı?
Seçmen sayısı ile nüfus artışı arasında kuşku doğuran oransızlıklar var mı?
Bu sorulara kafa yorulması, "münferit" hadiseler, veya "zaten sonucu etkilemez ki" diye geçiştirilmeyip kurumlardan sağlıklı veri talep edilmesi her vatandaşın meşru ve demokratik bir hakkı.
Füsun Sarp Nebil (T24 yazarı) bu sorulara geçen seneden bu yana kafa yoruyor. Mernis projesinde görev almış Prof. Dr. Turhan Menteş ve Bilgisayar Mühendisi (eski oda başkanı) Ali Rıza Atasoy ile bir araya gelip kapsamlı bir araştırma yapıyorlar.
* * *
Sarp, bu araştırmadan süzdüğü "Seçmen Sayısı nüfusa göre neden 6,7 milyon fazla?" başlıklı yazısında, Türkiye nüfusunun 2007-2023 arasında, 14,6 milyon artmasına karşılık, seçmen sayısının 21,4 milyon arttığını vurguluyor. Ve bu yüksek farkın, yetkili kurum ve kişiler tarafından izaha muhtaç olduğunu dile getiriyor.
Seçmen sayısında artış söz konusu olduğunda bu sonucu, yıllar itibariyle seçme yeterliliği yaşına ulaşan bireylerin etkilediği düşünülür. Nebil'in iki uzmanla birlikte yaptığı çalışmada buna ilişkin hesaplama da yer alıyor.
Türkiye'nin 2002 ve 2023 yıllarına ilişkin yaşa göre demografik grafiklerinin de bulunduğu çalışmada, 19 yaş altı nüfus verileri de var.
- 2002 yılında Türkiye'nin nüfusu 65,99 milyon. Bu nüfusun yüzde 40'ı yani 26,4 milyon kişi 19 yaş altı.
- 2023 yılında Türkiye'nin nüfusu 85,8 milyon. Bu nüfusun bu defa yüzde 30,3'ü 19 yaş altında. Bu oran da yaklaşık 26 milyon kişiye karşılık geliyor.
Diğer yandan ölüm ve doğum sayılarının seçmen sayısını etkilemesine de bakılmış bu araştırmada. Türkiye'de doğum oranı düşüyor. Bu nedenle seçmene sayısının artmasını sağlayacak bir gelişme bulunmuyor. Nebil buradan hareketle "Anlayacağınız, gençlerin yaşlanması, ölüm ya da doğum sayılarında, son 16 yılda seçmen sayısını yüzde 10,5 arttıracak bir veri yok" değerlendirmesini yapıyor.
Akıl almaz artış
Nüfus artışında oldukça dikkat çeken bir veri, 2010 Anayasa referandumuna gidiyor. Yılda ortalama 1 milyon kişi civarında arttığı bilinen Türkiye'nin nüfusu, 2007-2010 aralığında 3,1 milyon artmış. Peki seçmen sayısı? Araştırmadan öğrendiğimiz kadarıyla 6,7 milyon.
Çok yüksek bir artış değil mi?
* * *
Gazeteci Murat Ağırel de ölüm verilerine dikkat çekiyor. 2018 yılından 2023 yılına kadar geçen sürede seçmen sayısının 4,7 milyon arttığını belirten Ağırel, YSK Başkanı'nın açıklamasına göre de 4,9 milyon seçmenin ilk kez oy kullanacağının belirtildiğini aktarıyor. Ağırel, aynı dönemde ölen seçmenlerin toplama seçmen sayısından düşülmediği kuşkusunu dile getiriyor.
TÜİK'ten ve YSK'dan, partilerden bu konularda ayrıntılı açıklamalar yapılması gerekiyor.
Ağır dezenformasyon
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'ye rakibi Kılıçdaroğlu hakkında olmayan videoyu varmış gibi söylemesi, akıllara durgunluk vericiydi. İhtimal ki, Erdoğan'ın "Ama montaj ama şu ama bu" diyerek 14 Mayıs öncesi de gösterilen bu videonun montaj olduğunu teyit eden açıklamasını o an önünde prompter olmamasına, varsa bile dikkatini oraya yöneltmeyişine. yani doğal seyrinde cevap vermesine borçluyuz.
TRT ekranlarını memleketin bütün vatandaşlarını kapsayan tarafsız, sorumlu bir kamu yayıncısı değil de kendi mikrofonu kendi mecrası olarak görmenin rahatlığı bu. Bundan daha akıl almaz olanı ise söz büyük tepki görünce yapılan, "montaj değil gerçek" açıklaması oldu.
Uzun lafın kısası seçim yarışının, devletin bütün olanaklarının bir kişinin emrine amade kılındığı bir ortamda geçtiğini hatırdan pek çıkarmamak lazım. Sadece devlet olanakları mı? Normal bir ülkede normal bir seçim atmosferinde bitmeyen İstanbul Finans Merkezi'nin bitmiş gibi, bitmeyen Hatay Defne Hastanesi'nin bitmiş gibi açılmasına o yapıları inşa eden firmaların izin vermemesi gerekirdi. Ama tabii ki burası Finlandiya değil ve tabii ki müteahhitlik şirketleri bitmemiş bir yapının bitmiş gibi gösterilmesine itiraz edemez
Bitmemiş hastaneyi bitmiş gösteren dar kadrajlı görüntüler, daha sonra gazetecilik yayıncılık yapıyormuş gibi davranan mecralarda gösterilir.
Siyasal amaçlar için gerçekte var olmayan olguların, gelişmelerin gerçekmiş gibi kurgulandığı, yayın, yapım ve dağıtım rollerinin yıllar içinde organize edildiği, hepimizin üzerinde söz sahibi olduğu Anayasal kurumların dekor edildiği, bu kötücül emele milyarlık kamu kaynaklarının aktarıldığı bir çağa tanıklık ediyoruz.
YORUMLAR