Kamu güvenliğinin sağlanmasında kritik görevde yer alan iki bürokrat, terfiyi hak ettilerse Yerlikaya'nın açıkladığı sayılar nasıl oluştu? İktidarın siyasetteki tercihi bir yana, geçmiş dönemde görev alan iki bürokratın halen Yerlikaya ile birlikte çalışıyor olması nasıl izah edilebilir?
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine hitap etti, geçen hafta.
Bakan Yerlikaya, konuşmasında epeyce bilgi verdi, sayı verdi, suçla mücadele stratejisini anlatmaya çalıştı.
Ekran başında izledim kendisini. Elinden geldiğince genel kurul üyelerine mevcut tabloyu açıklamaya çabaladı.
Yerlikaya'nın açıklamalarında dikkat çekici sayılardan birisi hiç kuşkusuz Suriyelilere verilen vatandaşlık hakkıydı. 2023 aralık ayı itibarıyla 238 bin 55 geçici koruma altında bulunan Suriyeli'ye "istisnai olarak Türk vatandaşlığı" hakkı verildiğini aktaran Yerlikaya, "bunların 134 bin 422'si reşit, 100 bin 633'ü çocuk" dedi.
İçişleri Bakanı AliYerlikaya
Uyuşturucuyla mücadele
Kamuoyunun çok yakından izlediği bu tablo, elbette önemli.
Ancak Yerlikaya'nın suçla mücadele çerçevesinde Meclis kürsüsünden aktardığı sayılar, en az Suriyeliler'e vatandaşlık hakkı verilmesi kadar mühim bir konu başlığı.
Nasıl olmasın ki?
Bakan Yerlikaya'nın verdiği sayıları, TBMM'de hazırlanan genel kurul görüşme tutanaklarından aktarıyorum, herhangi bir yanlış anlaşılmaya neden olmaması için.
Yerlikaya'nın açıkladığı sayılardan en çok uyuşturucuyla mücadele kapsamında duyurdukları fazlasıyla dikkat çekici.
Küçük bir hatırlatma yapayım. Yerlikaya, göreve geldikten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı'nda ilk olarak Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanı'nı değiştirmişti.
Bütçe konuşmasında Yerlikaya, 2023 yılının on bir ayında "zehir tacirleri"ne yani uyuşturucu piyasasını yönetenlere karşı 224 bin 605 operasyon yapıldığını açıkladı.
Dikkatinizi çekerim, 50, 100, 1000, 10 bin değil, 100 bin değil. Yaklaşık 225 bin operasyon!
Şimdi küçük bir hesap yapalım. Bu sayı; ülke genelinde yani 81 kentte her gün en az 7 operasyon yapıldığını ortaya koyuyor!
Çok büyük sayı Türkiye için maalesef.
Devam ediyorum. Bu 255 bin operasyonda 280 binden fazla şüphelinin de gözaltına alındığını söyledi Yerlikaya. Bu da her gün, her kentte en az 9 kişinin yakalandığı anlamına geliyor.
Büyüteç'i kaleme aldığım dün sabah saatlerinde İçişleri Bakanlığı, ülke genelinde bir ton uyuşturucu yakalandığını açıkladı, taze haber olarak.
Özetle, sayılara bakıldığında "ülke adeta uyuşturucu batağında" demek yanlış olmaz kanımca!
Ayrıca, Yerlikaya, 28 binden fazla da şüphelinin tutuklandığını açıkladı.
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir durum var. Şöyle ki, dünya üzerinde suçla mücadelede başarılı olunması için gereken oran, gözaltına alınan şüphelilerin ortalama yüzde 35-40'nın tutuklanması şeklinde tanımlanır. Yerlikaya'nın açıkladığı gözaltı - tutuklama verilerine bakarsak bu oran yüzde 10 dolayında.
İşin özü; suçla mücadele ortalamasının epeyce altında. Bu tablonun anlamlı bir açıklaması olması gerekir.
Çetelerin durumu
Yine Yerlikaya'nın açıkladığı en dikkat çeken sayılar birisi de organize suç örgütleriyle mücadele başlığındaki veriler.
TBMM tutanağından aldığım notlara göre; 2023'ün on bir aylık döneminde çetelere karşı toplam 401 operasyon gerçekleştirildi. Operasyonlarda 5 bin 879 şüpheli gözaltına alındı.
Aynı verilere göre, gözaltına alınan beş binden fazla şüpheliden 2 bin 88'i tutuklandı.
Bu suçla mücadelede başarı ortalaması yüzde 35 dolayında. Uyuşturucuyla mücadeleye göre daha yüksek bir sayı.
Yıllık takvim içinde on bir ayda 15'i ulusal / uluslararası, 275'i yerel ve 36'sı bölgesel konumda 326 organize suç örgütü çökertildi. Neredeyse her gün bir çetenin faaliyeti ortadan kaldırıldı.
Çetelere yönelik polisiye çalışmaların sonuçları da en az uyuşturucu çeteleri kadar vahim.
Siber suçlarla mücadele ne vaziyette?
Yerlikaya'nın verdiği diğer önemli sayı ise, internet üzerinden işlenen suçlarla ilgili olanıydı.
Kendisinin göreve gelmesiyle birlikte başlattığı "Sibergöz" operasyonlarıyla terör, bilişim sistemleri, ödeme sistemleri ve yasa dışı bahis suçlarına yönelik bin 235 operasyon yapıldığını açıklayan Yerlikaya'nın verilerinde "en tehlikeli" suç konularının başında gelen "çocuk istismarı" konusunda ise, 760'a yakın operasyon yürütüldü, siber polislerince.
Göçmen kaçakçılığı sayıları
İnsanlığın, vicdanını bir yana bırakıp işlemekten çekinmediği uluslararası suç örgütlerinin en önemli faaliyeti göçmen kaçakçılığı.
Yasa dışı para kazanma hırsı içindeki bir grup organizatörün yönetimindeki göçmen kaçakçılığı konusunda yılın on bir aylık döneminde 235 bine yakın kaçak göçmen yakalandı. Ayrıca, 9 binden fazla göçmen kaçakçılığı organizatörü gözaltına alındı.
Diğer kaçakçılık suçlarıyla mücadelede ise, 25 binden fazla operasyon yapıldı, 517 şüpheli tutuklandı, 822 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildi.
Terörle mücadelede gelinen aşama
Gelelim yıllardır devam eden ancak hiç gerileme yaşanmayan terörle mücadele soruşturmalarına.
Bu kapsamda; ülke genelinde yine son on bir ayda 29 binden fazla operasyon gerçekleştirildi. Operasyonlarda 19 bin dolayında şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 3 bin 700'ü aşkını tutuklandı, bir o kadarı hakkında da adli kontrol kararı verildi.
Güvenlik güçlerinin operasyonlarında öldürülen terörist sayısını ise; bin 69 olarak açıkladı Bakan Yerlikaya.
Terörün finansmanına yönelik düzenlenen 189 operasyonda, bin 133 şüphelinin gözaltına alındığını duyurdu, İçişleri Bakanı Yerlikaya.
Ayrıca, farklı terör örgütlerince planlanan 118'i bombalı saldırı olmak üzere 145 terör eyleminin de engellendiğinin altını çizdi.
"Uyuşturucunun ülkemiz için ulaşılmaz olması temin edilecek"
Yerlikaya, sunumunda özetle şu değerlendirmeleri yaptı:
"Terörle mücadelemizi ara vermeden sürdüreceğiz, terörün finansmanıyla mücadelemizi derinleştireceğiz, terör örgütlerinin demokratik mekanizmaları istismarına karşı demokrasiyi ve hukuku güçlendirmeye devam edeceğiz.
En küçüğünden, en büyüğüne kadar sokak sokak, mahalle mahalle organize suç örgütlerine operasyonlar düzenliyoruz, düzenlemeye de devam edeceğiz.
Temel hedefimiz, insanlık suçu olarak gördüğümüz uyuşturucunun ülkemiz için ulaşılmaz ve yasaklı bölge olmasını temin etmektir. Bu kapsamda, uyuşturucuyla mücadelede arz ve talep olmak üzere iki yönlü bir mücadele stratejisini esas alıyoruz."
Madalyonun diğer yüzü
Kabul etmek gerekir ki; Yerlikaya göreve geldikten sonra suçlar ve suçlularla mücadelede kısmi mesafe alınmış durumda.
Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var.
Verilere bakıldığında; sonuçlar hiç de öyle sıradan gibi durmuyor! Ortaya çıkan tabloya "korkunç" dememek mümkün değil.
Suç ve suçlularla mücadele edilmesi gerekirken, Yerlikaya'nın açıkladığı veriler önceki dönemde neyin ne kadar yapıldığını veya nasıl yapılmadığını yeterince açıklıyor sanırım.
Yerlikaya, açıklamalarında her ne kadar doğrudan geçmiş dönemi eleştiren yaklaşımda bulunmasa da sayılar ve sonuçlar bunu zaten yeterince anlatıyor bize.
Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, şimdilerde "Yerlikaya'nın yardımcısı" sıfatıyla iş başında.
Yine, aynı dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanı Mahmut Çorumlu da "önceki dönemdeki başarılı çalışmaları (!) karşılığında terfi ettirilerek" Emniyet Genel Müdür Yardımcısı yapıldı.
Kamu güvenliğinin sağlanmasında kritik görevde yer alan iki bürokrat, terfiyi hak ettilerse Yerlikaya'nın açıkladığı bu sayılar nasıl oluştu o zaman?
İktidarın siyasetteki tercihi bir yana, geçmiş dönemde görev alan iki bürokratın halen Yerlikaya ile birlikte çalışıyor olması nasıl izah edilebilir?
Tuzla Piyade Okulu'nda yaşananlarda yeni bilgiler
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) yeniden başlayan "cemaat / tarikat" tartışmaları her gün yeni boyut kazanıyor.
Büyüteç'te önceki yazıda, Tuzla Piyade Okulu'nda "10 Kasım'da göğsüne Atatürk'ün resmini takmayan teğmene yönelik müdahale" sonrasında başlayan süreçle ilgili edindiğim bilgileri paylaşmış ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'den açıklama gelmesi halinde duyuracağımı aktarmıştım.
TSK'da yaşananlar ile ilgili bakanlık bir açıklama yaptı önceki gün. Fakat bu açıklama, yaşananlarının disiplin boyutu hakkındaki bilgileri içerdi. Tarikat / cemaat konusundaki iddialara yönelik bir değerlendirme yer almadı.
Türk ordusu içinde yaşananları biraz daha açıklamakta fayda var.
İlki, Atatürk'ün fotoğrafını göğsüne takmayan öğrenci subaya müdahale eden teğmenlerin, olayı önce üstlerine ilettiği, ancak üstlerin bu konuya müdahale etmediği, bunun sonucunda da iki taraflı kavgaya varan tartışmanın yaşandığı...
Bakanlığın, disiplin soruşturmasını bu çerçeveye oturtmuş olduğu açıklamadan anlaşılıyor.
Kaldı ki, görevden el çektirilen personel arasında, astların gelen bilgiye karşın kayıtsız kalan üst amir konumundaki personelin de bulunduğunu belirteyim.
Bu noktada, Genelkurmay Başkanlığı'nın disiplin soruşturması başlatması elbette kaçınılmaz. Ancak, soruşturmanın "tarafsız" biçimde yürütülmesi gerekir.
İkincisi; TSK'da halen üç ayrı dini yapılanmanın varlığı biliniyor. Nurcuların Kurdoğlu grubu, Nakşilerin Menzil Grubu ve bir de her iki gruptan olmayıp İslami gelenekten gelen muhafazakar kesimin temsilcileri var.
Bir de bu gruplarla bağlantısı olmayan; kimilerine göre ulusalcı, kimilerine göre Atatürkçü, seküler olarak tanımlananlar var.
Özellikle üçlü yapı içinde bir etkinlik mücadelesinin varlığı bilinen gerçeklerden.
Fakat, Tuzla Piyade Okulu'ndaki olayda; diğer dini yapıların, kendilerinden ayrı tuttuğu sekülerlere karşı birlikte hareket edildiği izlenimi var gibi. Asıl olarak seküler diye adlandırılanların Türk Ordusu'ndan temizlenmek istenildiği yönünde bilgiler mevcut Ankara'da.
Bu arada, önceki Büyüteç'teki sorularım ve bakanlığın yanıtlarını yayınlama teklifim halen geçerli.
YORUMLAR