Mustafa Balbay-Cumhuriyet
Yeni iletişim olanakları gazete okuru ile yazarı arasındaki ilişkiyi çeşitlendirdi.
Okur, cep telefonunuzu biliyorsa yazınıza ek yapıyor, itiraz ettiği konuları sıralıyor... Gazetedeki e-mail adresine bazen köşe yazısı uzunluğuna kadar varan düşüncelerini paylaşıyor. Yazıyı sosyal medyadan paylaşınca okuyan okumayan birer satırlık karşılıklar veriyor. Saldırılar ayrı bir boyut... “Lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı” deyip geçiyorsunuz...
Klasik, elle yazılmış, postaya verilmiş mektup geleneği azaldı.
Hafta içi Kayseri Talas’tan 300 kuruşluk posta damgalı bir mektup aldım... Büyük bölümünü paylaşmadan geçemeyeceğim...
***
“Biz ezelden beri mektupla derdimizi anlatmaya alışmışız. O ‘com’lu, ‘w’li adresler bize göre değil... Gazetenin kıdemli yazarlarından biri olarak size yazmayı tercih ettim. Anlayacağınız ihale size kaldı...
Cumhuriyet gazetesi ile tanışmam bana dedemden kalan tatlı bir maceradır. Dedem koyu CHP’li, çevrede aydın sayılabilecek bir kişilikti. Askere er olarak gidip üsteğmen rütbesiyle dönmüş, 15 yılın üstünde kesintisiz hizmet vermiş ve İstiklal Madalyasını gururla taşımış eski bir askerdi.
Tabii zamanla yaşlandı, gözleri görmez olunca köşesine çekildi. Ancak köyde bütün komşular kışın uzun akşam günleri dedemin yanan sobasının etrafında minderde sohbet ederek zamanı geçirirdi. Ben 10-12 yaşlarında okuma yazmayı yeni sökmüş bir çocuk idim. Önemli bir görevim vardı: Cumhuriyet gazetesini akşamları sesli olarak cemaate okumak.
Cumhuriyet ile ilk tanışmam böyledir.
Bu öyle bir sevda ki inanın insan tuttuğu takımdan vazgeçebiliyor, hatta karısını boşayabiliyor ancak gazetesinden kopamıyor. Bugün ben bir emekli olarak asgari ücretin altında maaş aldığım halde günlük gazetemi aksatmadan almaktayım. Elimde kalem-kâğıt, nereden hangi gideri kısacağımı hesaplamaktayım. Ancak aylık 75 TL gibi bir emekli için hatırı sayılır gider olan gazete giderini kesmeyi hiç düşünmedim. Her gün bir Cumhuriyet almayı kendime bir vefa borcu görüyorum. Gönül ister ki gazete 500 bin satsın. Bazen kızıyorum insanlara, neden Cumhuriyet almıyorlar diye. Ancak bu gazetenin okuru olmak için birikim, kültür, sağlam bir altyapı, donanım gerek. O donanıma sahip olmayan kişiye gazeteyi bedava versen okumaz. Onun için mevcut tiraj da çok değerlidir.
İnsanı bu yozlaşmış, kokuşmuş dünyada hayata bağlayan birkaç unsurdan birisidir Cumhuriyet gazetesi.
Son söz olarak diyorum ki; gelin elimizden hiçbir şey gelmiyorsa bile bu kör-topal demokrasi, laiklik ve Cumhuriyet için ve bu yağma düzenine itiraz için her gün bir Cumhuriyet gazetesi alıp okuyalım. Selamlar...”
***
Saim Bey’in mektubunu iki kez okudum. Telefonunu da yazmıştı. Aradım. Sohbetimiz de mektubunu tamamlayan tattaydı. Bir Kayseri daveti de alıp iyi dileklerle vedalaştık.
“Cumhuriyet’in en büyük gücü, okurudur” sözünü bir kez daha yaşadık. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan en büyük gücün ona inanan millet olduğu gibi.
Saim Bey’in son sözü büyük bir vicdan hareketine çağrı:
Yağma düzenine itiraz için her gün bir Cumhuriyet!
YORUMLAR