Dış politika konularında bir öyle, bir böyle.. Sebebini açıklıyorum…
Bir televizyon programında görüş açıkladığım sırada aklıma geliverdi. Patenti kendime ait bir düşünce. Siyaseti yakından izleyen -ister iktidar yanlısı ister muhalif olsun- herkesin merak ettiği bir soruya, kendi yorumum olan akla en yakın açıklamayı, sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Merak edilen konu şu:
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hemen her gün değişik konularda açıklamalar yapıyor. Yaptığı açıklamalar, özellikle dış politika alanında veya başka ülkeleri ilgilendiren konularda ise, genellikle aşırı sivri oluyor. Buna karşılık, aradan bir süre geçince, daha önce yaptığı açıklamanın taban tabana zıddı olan yepyeni bir açıklamayla kamuoyu karşısına çıkabiliyor Cumhurbaşkanı Erdoğan…
En son örnek Yunanistan konusunda yaşandı.
Yunanistan’la ilişkilerimiz düz bir çizgide cereyan etmiyor. Bir dalgın bir barışık denilebilecek bir ilişki tarzımız var. Yunanistan’dan uygunsuz bir söz ya da bir davranış çıkınca, o sözü söyleyen veya çıkışı yapan sıradan biri olsa bile, cevabını Erdoğan’dan alıyor. Hem de ne cevap.
ABD Yunanistan’da üsler kurdu, silahlardan arındırılmış halinin devam etmesi gereken adalara silah takviyeleri yaptığı duyuldu.
Daha önce de, Yunanistan’ın sahip olduğu S-300’ler, Türk jetlerine kilit atmıştı.
Her iki gelişme Erdoğan’ın tepkisine yol açtı; iki açıklamasında da “Bir gece ansızın gelebiliriz” kalıbını kullandı.
ReklamAdaların silahlandırılması konusu duyulduğunda verdiği cevabı birlikte okuyalım:
“Tabii bu konuda uyarılarımızı yapıyoruz. Amerika’yla da bu konuyla ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığımız muhatabıyla görüşüyor. Hatta şu anda NATO Savunma Bakanları Toplantısı vardı. Bakanımız da bu toplantılarda muhataplarıyla bu konuları etraflıca görüşme fırsatını buldu. Neticesini dönünce Hulusi Paşa’yla görüşeceğiz. Dedeağaç’ta veya farklı adalarda yapılanları elbette görüyoruz. Biz zırhımızı kuşandıktan sonra, tedbirlerimizi aldıktan sonra, bize bunlar hiç ürküntü vermez. Tedbirimiz var, her şeyimiz hazır. Dolayısıyla da adımlarımızı buna göre atıyoruz. O düşünsün. Bir gece ansızın gelebiliriz o ayrı. Tarihi kayda girecek. Ama burada tarih verilmez. Nerede ne olacağı, ne zaman olacağı konuşulur mu?”
S-300 olayı sonrasında da şu sözleri sarf etti Erdoğan.
“Benim bu anlattıklarım bir rüya değil. ‘Eğer bir gece ansızın gelebiliriz’ diyorsak… Teknofest’te bunu söyledim, vakti saati geldiğinde bir gece ansızın gelebiliriz. Niye, eğer ellerinde bu adalar var, bu adalarda üsler var, falan filan var. Buralardan hareketle bize karşı bu tür, böyle gayrı meşru tehditler devam ederse sabrın da bir sonu vardır.”
Teknofest’te de aynı kalıp kullanılmış, ama bu iki örnek yeterli olmuştur herhalde.
Bunları söyleyen Erdoğan, iki gün önce, Yunanistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve ziyaretin öncesi ile sonrasında, “Bir gece ansızın gelebiliriz” kalıbını kullanmak şöyle dursun, muhataplarına çok sıcak ifadelerle hitap etti.
Daha önce kullandığı kalıp hatırlatıldığında, onu Batı medyasının çarpıttığını, o ifadeyi terör örgütlerine karşı kullandığını açıkladı.
Şaşırtıcı mı? Hiç kuşkusuz çok şaşırtıcı.
ReklamBazılarının ‘geri dönüş’, muhaliflerinin ‘çark etme’ olarak tanımladığı bu tür farklı değerlendirmeler başka ülkelerle de yaşandı, yaşanıyor…
Mısır ile…
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile…
Suudi Arabistan ile…
Zaman zaman ABD ve Avrupa Birliği ile de sert çıkışların yumuşamaya dönüştüğü görüldü.
Erdoğan bunu hiç yüksünmeden yapıyor, gelen eleştirilere cevap verme ihtiyacı da duymuyor.
Nedir bu olayın arka planı? Ne oluyor da böyle oluyor?
Patentinin bana ait olduğunu söylediğim açıklamam şöyle:
Ülkede sistem değişikliğine gidilip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi getirilmesiyle birlikte, Tayyip Erdoğan yalnız Cumhurbaşkanı değil, aynı zamanda AK Parti’nin de genel başkanı. Bu iki farklı görev alanı, onu zaman zaman farklı davranışlara yönlendiriyor.
AK Parti genel başkanı olması, başka ülkelerden kaynaklanan her karşı çıkışı bir cumhurbaşkanının vermeyeceği türden cevaplarla mukabele etmeye onu sevk ediyor. BAE’nin 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü olduğu, Suudi Arabistan veliahtının Suudlu gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katlinde sorumluluk taşıdığı, Mısır’da darbeci bir yönetimin bulunduğu türden sözleri ve Yunanistan’a yönelttiği kızgın ifadeler, AK Parti genel başkanı sıfatıyla söylenmiş sözler sayılmalı…
Ben öyle sayıyorum.
Sözlerin muhatabı ülkeler değil aslında, AK Parti örgütü ve tabanı…
Yunanistan ziyareti öncesi ve sırasında sarf ettiği olumlu ve uyumlu sözler, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır’la yeniden kurulan ilişkiler ve o ilişkilerin kurulması sırasında yapılan hoşa gidici açıklamalar ise, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak yaptığı açıklamalar.
“Karıştırılıyor ama…” diyecek olanlarınıza benim verebileceğim cevap kısa: “O karıştıranların yanlışı.”
YORUMLAR