Barış Harekâtı'nın 50. yıldönümünü gurur ve coşkuyla kutladık
25 Temmuz 2024 - 11:17
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın 50. yıldönümü 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kapsamında Lefkoşa’da Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda düzenlenen törende yaptıkları konuşmalarda çok önemli mesajlar verdiler. Erdoğan konuşmasında, "Kıbrıs’ta federal çözümün mümkün olmadığına inanıyoruz. Çözüm istiyorsanız Kıbrıs Türkü'nün haklarını tescil ediniz” diyerek “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması ve iki devletli çözümün hayata geçmesine yönelik gayretlerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz” vurgusu yaptı. Erdoğan adadan ayrıldıktan sonra uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada da 1974 Barış Harekâtı’yla kurulan, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıyla tahkim edilen kazanımları, tüm dünyada tanınan Kıbrıs Türk Devleti ile taçlandıracaklarını Cumhurbaşkanı Tatar da yaptığı konuşmada federasyonun artık mümkün olmadığını, tanınmanın esas hedef olduğunu belirtti. Gelinen noktada çok net bir şekilde KKTC’nin tanınması sürecine girildiği anlaşılmaktadır. Bu yönde atılacak somut adımların KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce gerçekleşmesi oldukça önemlidir. Bugünkü yazımda Ulusal Türk Kuruluşları Dünya Konseyi Başkanı olarak 20 Temmuz Mutlu Barış Harekât’nın 50. yıldönümü vesilesiyle yayınladığım mesajı paylaşıyorum: “Mukavemetçi Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesinin taçlandırıldığı, özgürlüğümüze kavuştuğumuz 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 50.yıldönümü, Büyük Türk Milletine ve onun kopmaz ve ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkına kutlu olsun. Emperyalist güçlerin desteklediği Rum-Yunan ikilisinin adayı Yunan yapma emellerine, eli kanlı EOKA teröristlerinin Megali İdea ve Enosis rüyasına, bu anlamlı günde Mücahit ve Mehmetçiğin muhteşem zaferiyle son verilmiştir. Kıbrıs Türkü asırlardır adada şehitler vererek, canla, kanla koruduğu topraklarda Müslüman Türk varlığının sonsuza dek bağımsız ve egemen olarak yaşayacağını bu tarihi günde dünyaya ilan etmiştir. Bağımsız Devletimiz KKTC'nin temelleri ve adada iki ayrı devlete dayalı çözümün coğrafi zemin ve temeli bu şanlı günde atılmıştır. Kıbrıs'ta Türk varlığını hazmedemeyenler müzakere masasında bin bir ayak oyunuyla, Kıbrıs'ın tamamına sahip çıkıp, Kıbrıs Türkünü ve KKTC'yi yok etmek, Türk ordusunu adadan çıkarmak, Anavatan’ın garantörlüğüne son vermek ve Anavatan’la olan bağlarımızı koparmak istemektedir. Bunu yaparken de diplomasi, baskı, tehdit, adam satın alma, yalan ve dolan dâhil her yolu mubah görmekten çekinmemektedirler. Şer planlarıyla ve Bizans oyunlarıyla Kıbrıs elimizden alınmak istenmektedir. Emperyalist planlarla Kıbrıs’ın Rum - Yunan yapılmasına asla müsaade etmeyeceğimiz bilinmelidir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hâkimiyetçi ve hegamonyacı emellerini gerçekleştirmek ve Enosis yolunu yeniden açmak için hâlâ daha entrika peşinde koşmakta, bir taraftan uzlaşmaz tavrını sürdürürken diğer taraftan da silahlanmakta, askeri ve güvenlik anlaşmalarıyla KKTC ve Anavatan Türkiye’yi hedefine koyan şer ittifaklar oluşturmaktadır. Emperyalist AB ve ABD’nin ‘Kıbrıs’ta iki devletin varlığını asla kabul etmeyeceğiz’ açıklaması safsatadır ve Türk tarafını bağlamamaktadır. Faşist Eokacı/Enosisçi Rum lider Hristodulidis, Rumların lehine olan statükonun devamından yanadır ve bu durumu sürdürmeye çalışmaktadır. Rum liderin en büyük korkusu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınması ve adada kurdukları yalana/dolana dayalı sahte düzenlerinin bozulmasıdır. KKTC’nin tanınmasını engellemek için Hristodulidis kapı kapı dolaşmakta ve işbirlikçileri emperyalist batı ile yeni tezgâhlar hazırlamaktadır. Hristodulidis büyük bir adaletsizlikle üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin(AB) Kıbrıs meselesinin çözümünde daha aktif rol almasını istemektedir. Rum tarafı Kıbrıs sorununun, Avrupa’nın da sorunu olduğunu, dolayısıyla çözüme Avrupalıların müdahil olmasının şart olduğunu söylemektedir. Rumların yaptığı hesaba göre, AB’ye tam üyeliği hedefleyen Türkiye, bu hedefine ulaşmak için, Kıbrıs sorununu kendi sorunu olarak benimseyen AB’ye taviz vermek zorunda kalacak ve dolayısıyla Rumlar bundan karlı çıkacaktır. Emperyalist Batı destekli Rum-Yunan ikilisinin ve içimizdeki federasyoncuların son günlerde yaymaya çalıştıkları, ‘Türk tarafının mevcut siyasetinden vazgeçerek taviz vereceği’ gibi saçmalıkların KKTC’nin tanınmasını engellemek üzere ortaya atılmış boş laftan başka bir şey değildir. Batı’dan yüz bulan Hristodulidis’in hedefi,kendisinden önceki liderler gibi, tek halka, tek egemenliğe, tek temsiliyete dayalı üniter yapıda, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacak, iki bölgeliliğin ve iki toplumluluğun Avrupa Birliği müktesebatı ile sulandırıldığı ve Kıbrıs Türklerinin bu devlete azınlık olarak yamalanacağı bir Rum devleti kurmaktır. Bu hedefle yaratılmak istenen uyduruk "tek-birleşik Kıbrıslı milleti" Kıbrıs Türkünün sonudur. Kıbrıslıca çözüm dedikleri bu formüle göre Kıbrıs Türkü azınlık hakları ile yetinmek zorunda kalarak Rum’un egemen olduğu Rum devletine yama yapılacak ve zaman içerisinde ozmosis yolu ile yok edilecektir. Rum’un tezgahladığı bu Bizans tuzağına düşülmemelidir. Bu tezgâhın hazırlayıcıları emperyalist güçlere, başta BM ile ABD, İngiltere ve AB'ye karşı kararlı ve cesur duruş sergilenmelidir. Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2022 ve 2023 yıllarında BM Genel Kurulunda KKTC’nin tanınması için yaptığı çağrılar ileriye taşınmalıdır. 18 Temmuz günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile onaylanan ‘Kıbrıs Barış Harekât’nın 50.Yıl Dönümü’ başlıklı tezkere ile KKTC’nin tanınması çağrısı yapılmış olması ve iki devlete dayalı milli siyasetimize destek verilmesi fevkalade olumlu bir adımdır. Her fırsatta ısrarla tekrarladığımız üzere, KKTC Cumhuriyet Meclis’i de, iki devlete dayalı çözüm ve tanınma için karar almalı ve KKTC’nin tanınması için kampanya başlatılması doğrultusunda adımlar atmalıdır. Gözlemci üyesi olduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı(TDT) üyesi kardeş ülkelerle sosyal, siyasi, kültürel, sportif, ve benzer alanlarda ilişkileri geliştirmeli, temasları artırmalıyız. Maraş Vakıf toprağıdır ve kesinlikle Rum’a iadesi söz konusu olmamalıdır. Eski sakinlerin, arzu etmeleri halinde, KKTC idaresinde geçmişte işgal ettikleri mülklere kiracı olarak dönmelerinde ise sakınca yoktur. BM Genel Sekreteri Guterres’in Kişisel Temsilcisi Holguin’in taraflar arasında ortak zemin arayışı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Holguin’in 6 ay ile sınırlı olan ve ay başında sona eren görev süresini uzatma girişimlerine müsaade edilmemelidir. Guterres vakit kaybetmeden 60 yıla yakın süren müzakerelerin başarısızlığını ilan etmelidir. Kıbrıs Türkünün self determinasyon-kendi geleceğini belirleme- hakkından taviz verilmeyecektir. KKTC’nin uluslararası tanınması önümüzdeki en gerçekçi seçenektir ve Kıbrıs Türk halkını aydınlığa kavuşturacak hayati hedeflerden biridir. Anavatan Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğü olmazsa olmazımızdır. Gazze’de Filistinli kardeşlerimizin hunharca katledilmeleri ve dünyanın gözü önünde soykırıma tabi tutulmaları Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğünün ne kadar elzem olduğunu göstermektedir. Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 50.yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu gururlu günümüzde, 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nda canlarını seve seve veren Şehitlerimize, Kahraman Gazilerimize, Mukavemetçi Kıbrıs Türküne, Varoluş Mücadelemizin lideri merhum Dr. Fazıl Küçük'e, Barış Harekâtnın Başbakanı merhum Bülent Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı merhum Necmettin Erbakan’a, KKTC'nin Kurucusu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'a, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Anadolu'daki vefakâr kardeşlerimize minnet ve şükranlarımı sunarım. Sonsuza dek KKTC, sonsuza dek Anavatan…”
YORUMLAR