Müzakereleri yeniden başlatmak için Türk ve Rumlar arasında ‘ortak zemin’ olup olmadığını araştırmak üzere BM Genel Sekreteri Guterres tarafından Kişisel Temsilci olarak görevlendirilen Maria Angela Holguin Cuellar’ın nafile çabaları sürmektedir. Türk ve Rum tezlerinin çok net bir şekilde yakınlaşmasının ve bir uzlaşma, ortak zemin sağlanmasının imkânsız olduğu açık iken, Rum tarafının zoruyla başlatılan sürecin hüsranla sonuçlanacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur. Rumlar federasyon, Türk tarafı ise egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm isterken tabiatıyla uzlaşma, anlaşma da mümkün görünmemektedir.
6 aylık bir süreç için görevlendirilen, 30 Ocak’ta liderlerle ilk, 2 Şubat’ta da ikinci görüşmesini yapan Bayan Cuellar, özellikle federasyoncu sivil toplum örgütleri ve eski liderler Anastasiadis ve Akıncı ile görüştükten sonra soluğu Atina’da aldı. Cuellar ilk olarak Yunan Dışişleri Bakanı Gerapetritis ile görüştü. Görüşme sonrası yapılan açıklamada, ada gerçeklerine uymayan malum görüşler tekrarlandı; Yunanistan'ın, müzakerelerin, ‘İki Kesimli, İki Toplumlu Federasyon ve ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları ile oluşturulan çerçeve temelinde yeniden başlatılması çabalarını içtenlikle desteklediğini ve Uluslararası Hukuk ve Avrupa değerleri temelinde adil ve uygulanabilir bir çözüme ulaşmak için mümkün olan her türlü çabanın sarf edilmesi’ gerektiği vurgulandı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Mitsotakis, tarafından kabul edilen Cuellar’a BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararlarıyla belirlenen çerçeve temelinde Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerinin yeniden başlatılmasına yönelik çabaların desteklendiği tekrarlandı.
Cuellar’ın Ankara temasları çerçevesinde ise Cumhurbaşkanı Tatar tarafından kendisine iletilen Türk tezlerinin tekrarlanması bekleniyor. Cuellar daha sonra da Brüksel ve Londra’da yetkililerle görüşecek, yakın zamanda da tekrar Kıbrıs’a gelecektir. Garantör İngiltere ve Avrupa Birliği’nin de çözüm için federasyonu işaret etmelerinden sonra Cuellar bir arpa boyu ilerleme sağlayamadığını anlamış olacaktır. Bu maskaralığı, kepazeliği maalesef 6 aylığına izlemek, yaşamak zorundayız. Cuellar’ın elinde Kıbrıs meselesini anlaşma ile çözüme ulaştıracak tılsım yoktur. Kaldı ki 2010-2018 tarihleri arasında Kolombiya Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunduğu dönemde Hükûmet ve Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri(FARC) arasında yürütülen barış görüşmelerinde etkin rol alan Cuellar’ın performansı da tartışmalıdır; başarısız olduğu söylenmektedir.
Hatırlanacağı üzere Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ve FARC liderliği ile üzerinde uzlaşma sağlanan barış anlaşması Kolombiya halkı tarafından 2016’da gerçekleştirilen referandumda reddedilmişti. Referandum sonrasında FARC ile üzerinde uzlaşılan ikinci bir anlaşma yapılmış ancak bu anlaşma halk onayına sunulmadan, alel acele parlamentoda onaylanarak yürürlüğe girmişti. 52 yıl içerisinde 220 bin kişinin öldürülmesinde sorumluluğu olan FARC liderliğinin, teröristlerinin aktif siyaset yapmalarına izin verilirken, ülkedeki gerilim halen sürmektedir. FARC yerine, hâlihazırda mevcut bozuk düzene karşı mücadeleyi Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) yürütmektedir. Ülkede henüz sağlıklı bir barış ortamı sağlanamamıştır. Anlayacağınız Cuellar’ın merhemi olsa kendi başına sürer, ülkesinin sorunlarını çözerdi; şimdi bu işe yaramayan merhemi, fikirlerini bizde deneyecek! Kolombiya’da barış ve sükunet tehdit altında iken, Kıbrıs’ta bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin varlığı sayesinde barış ve huzur vardır. Cuellar’a bunları anlatmak şarttır.
Cuellar özellikle ‘etkin ve fiili garantörlük sistemi’ konusunda Kıbrıs örneğinden feyz alarak bunun kendi ülkesinde de denenmesini sağlayabilir. Cuellar’ın başarısızlığı daha ilk günden belli olan girişimleri sürerken, Garantör İngiltere’nin ‘Yüksek’ bana göre ‘Alçak’ Komiseri Irfan Siddiq’in müdahaleci, sömürge zihniyetiyle çarpık fikirlerini dayatmaya yönelik hadsiz açıklamaları da sürmektedir. Rum tezlerinin savunuculuğuna soyunan Siddiq, bir süre önce yaptığı açıklamasında KKTC’nin tanınmasının mümkün olmadığını, buna izin verilmeyeceğini söyleyecek kadar ileri gitmiş ve büyük tepki görmüştü. Siddiq, ağzının payının verilmiş olmasından zevk almış olacak ki birkaç gün önce yine tepkiye neden olan açıklamalarda bulundu. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları açıklamalarda defalarca federasyona dönüş olmayacağını, müzakerelere başlamak için KKTC’nin egemen eşitliği ve uluslararası eşit statüsünün tanınması gerektiğini kırmızı çizgi olarak kesin ve geri dönülmez bir dille bildirmelerine rağmen, İngiliz’in küstah Komiseri, spekülatif, algı yaratmaya yönelik saçmalıklarla sabrımızı taşırmaya devam ediyor. Siddiq, haftalık Kathimerini’ye yaptığı açıklamada, Türk tarafının federasyon masasına geri dönebileceğini bunun için de Rumlardan teşvik beklediklerini söyleyecek kadar azıttı.
Siddiq’ın ağzının payını ve haddini KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu anında bildirdi. “İngiliz Büyükelçisi Irfan Siddiq’ın Kıbrıs konusuyla ilgili haddini aşan görüşler ortaya koymayı adeta bir alışkanlık haline getirdiğini” söyleyen Ertuğruloğlu, “Son açıklamasıyla Siddiq, ‘Kıbrıs Türklerinin müzakere masasına dönmek için teşvik aradığını’ ve ‘Kıbrıs Rum tarafında müzakere masasına dönme iradesi bulunduğunu’ iddia etmekle Kıbrıs konusunda bilgi, niyet, vizyonunun ne kadar yanlış olduğunu göstermekte ve muhatap alınacak birisi olmadığını kanıtlamaktadır” dedi. Siddiq’ın Kıbrıs konusundaki gerçekleri çarpıtma çabasında olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyleyen Ertuğluoğlu, “Büyükelçi’yle Kıbrıs konusundaki vizyonumuzu defaatle paylaşmış olmamıza karşın, kendisinin Kıbrıs Türk tarafının iradesinde ‘esneklik’ olduğuna inandığını ifade etmesi ve böylece ülkemizin tez ve politikalarını bizden daha iyi bildiğini iddia etmesi hadsizliktir” şeklinde konuştu. Ertuğruloğlu, federasyon formülü temelinde bir müzakere sürecine dönülmesinin mümkün olmadığını tekrarlarken, Siddiq’in ‘aklını da, tavsiyelerini de, görüşlerini de kendine saklamasını’ tavsiye etti.
Kolombiya’da barışın tesisinde başarısız olan Cuellar’a ‘kelin merhemi olsa başına sürer ve yaşamakta oldukları sorunları çözerdi, kelliğine çare bulurdu’ benzetmesini yapmam yanlış olmayacaktır. Fodullukta, yani haddini bilmezlikte, kibirlilikte ise Siddiq kimseyi aratmamaktadır… Anlayacağınız emperyalizmin bu iki görevlisinin biri ‘kel’, diğeri ise ‘foduldur’…
YORUMLAR