Gazze ve İsrail’de dökülen kanlar insanlık adına utançtır; masum sivilleri öldürenleri lanetliyorum. Gerek Hamas katilleri ve gerekse terör saçan İsrail hükümet yetkilileri işledikleri cinayetlerin,katliamların, savaş suçlarının hesabını, Uluslararası Ceza Mahkemesine vermeli, yargılanmalı ve en ağır cezayı almalıdırlar. Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşet, bir kez daha BM’nin dünyada yaşanan sorunlar karşısında ne kadar acz içerisinde olduğunu göstermiştir. Dünyaya yeniden çekidüzen vermenin zamanı gelmiş, geçmiştir. Kıbrıs’ta BM’nin iyi niyet misyonundan medet umanlar, BM’nin Kıbrıs sorununa çözüm bulacağı gibi çarpık bir fikre sahip olanlar, silkinmeli ve kurdukları hayalden, saplantılardan biran önce kurtulmalıdırlar.
Gazze ve İsrail’de yaşananlardan özellikle Rum tarafı gerekli dersleri çıkarmalıdır. Emperyalist Batı’yı yıllardır arkalarına alarak Kıbrıs Türk halkının haklarını gasp eden, uluslararası anlaşmalara rağmen adanın tek egemen gücü ve devleti olma iddiasını sürdüren, Kıbrıs Türklerine adada yaşam hakkı tanımayan, ambargo ve izolasyonlar altında insanlık dışı, çağdışı uygulamalarla bizleri yıldırmaya, bezdirmeye ve haklarımızdan, binbir meşakkatle kurduğumuz devletimizden, egemen topraklarımızdan vazgeçirmeye çalışan Rum fanatizminin, Kıbrıs’taki statükoyu sürdürme gayretlerinin barışa hizmet etmediğini artık anlamaları gerekmektedir. Ada gerçeklerine göre iki ayrı devletin varlığı kabul edilmez ise günün sonunda barışı korumak güçleşecek ve maalesef savaşmaktan başka çare kalmayacaktır. Savaşların ne kadar kötü sonuçları olduğunu, kan ve gözyaşının kimseye faydası olmadığını çok genç yaşta tecrübe etmiş biri olarak, dileğim Rum-Yunan ikilisinin silkinip adada yeni bir dramın yaşanmaması için doğru yolu biran önce bulmalarıdır.
Eokacı Rum lider Hristodulidis, Anavatan Türkiye’nin desteklediği Cumhurbaşkanı Tatar’ın savunduğu iki devletin işbirliğine dayalı çözüm modelinin dünyada hak ettiği ilgiyi her geçen gün gördüğünü, benimsendiğini, saygı ve destekle karşılandığının tespitini biran önce yapmalıdır.BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı Rum yanlısı kararların arkasına saklanarak, yıllarca üzerinde kafa yorulan ve başarısız olan federasyon müzakerelerinin yeniden başlaması çabalarına artık son verilmelidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde BM Genel Kurulu’nda iki kez KKTC’nin tanınması çağrısı yapması, bilahare KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na(TDT) anayasal adı ile gözlemci üye olması, TDT’nin toplantılarına davet edilerek üye kardeş ülkelerle temasların başlaması, KKTC gerçeğinin kabullendiğinin ve aşama aşama uluslararası tanınmanın da yakın olduğunun belirgin göstergesidir.
Geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ünal Üstel ve beraberlerindeki heyetler Azerbaycan’a tarihi bir ziyarette bulundular. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Bakü'deki resmi temasları kapsamında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüştü. Tatar,Aliyev ile görüşmesinin ardından basına yaptığı açıklamada; Azerbaycan’la KKTC arasında tarihsel kader bağları olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Tatar, Aliyev ile çok yapıcı bir görüşme yaptıklarını belirterek, “Kendisi bize desteğini ifade etmiştir” dedi.
“Azerbaycan ile KKTC arasındaki tarihsel kadere bağlı, aynı milletin evlatları olarak kendisine tek millet üç devlet ifadesini kullandım” diye konuşan Tatar, Aliyev’in buna destek verdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Tatar, bundan sonraki süreçte iki ülke arasındaki ilişkilerin ve bağların daha da güçlenmesi için Aliyev’in talimatlarını yineleyeceğini ifade ettiğini de kaydetti. Tatar’ın Azerbaycan ziyaretinde dünyaya 3 devlet 1 millet olduğumuz net bir şekilde gösterilmiştir. Azerbaycan’ın KKTC’yi resmen tanıması da muhakkak uygun zamanda gerçekleşecektir. Bu ziyarette yakalanan ivme devam ettirilmeli ,iki ülke arasındaki temaslar muhakkak artırılmalı, yakınlaşma açıklamaları lafta kalmamalıdır.
Cumhurbaşkanı Tatar Azerbaycan ziyareti sonrasında döndüğü KKTC’de çeşitli basın organlarına yaptığı değerlendirmelerde ileriye dönük umut veren ve yol gösteren mesajlar verdi. Tatar, Anadolu Ajansı’na verdiği beyanatta Kıbrıs Türkü’nün davasına, Azerbaycan gibi tüm Türk dünyasının destek vermesi gerektiğini vurguladı. Tatar, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer dost ülkelerin desteğiyle artık yeni siyasetin bir denge unsuru olarak kökleşmesi ve artık Kıbrıs’ta bir anlaşma olabilecekse iki devletin (KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) işbirliği ile olması gerektiğini belirtirken, resmi müzakere süreci başlayacaksa, eskiden farklı olarak mutlak şekilde Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabul görmesiyle olacağını da tekrarladı. “Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa bu iki devletli bir çözüm olacaktır. Federal temelli bir ortaklık ve bu ortaklığın Avrupa Birliği’nde olması durumunda Türkiye dışlanacağı için bu sürdürülebilir olmaz” diye muhataplarına net mesaj veren Tatar, “adım adım hedefe ilerleyebileceğimizi ve yalnız olmadığımızı görüyoruz.” dedi. Rum liderliği Tatar’ın açıklamalarını iyi okumalı, Filistin’de, Gazze’de, İsrail’de olan biteni iyi tahlil etmeli ve hayal peşinde koşmak yerine uzatılan barış elini yakalamayı tercih etmelidir. Aksi takdirde adada hüküm sürmekte olan barış sürecinin yerini kan ve barutun alması işten bile değildir.
YORUMLAR