Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin(GKRY) bölgemizdeki ülkelerle kurduğu yakın ilişkilerin hedefinde Türkiye ve Kıbrıs Türkleri olduğunu ve kendi başına Türkiye ile baş edemeyeceğini anlayan Rumların kurnazca yaptıkları stratejik bir planlama ile Türkiye'yi başka ülkelerle karşı karşıya getirmeyi ve akılları sıra haklarımızı korumaktan caydırmayı hedeflediklerini daha önce bu köşede paylaşmıştım... (Kıbrıs ve Ege'yi gözlerine kestirdiler- 4 Temmuz 2018) GKRY stratejisinin 4 ana temele dayandığını belirttiğim yazımda, GKRY'nin, ilk olarak başta, İsrail, Mısır, Ürdün, Lübnan hatta Suudi Arabistan ile kurduğu yakın iş birliklerinden bahsetmiş, enerji/ticaret yanında bu ülkelerle yapılan askeri anlaşmalara dikkat çekmiştim. Yapılan askeri anlaşmalara göre GKRY'nin ilan ettiği sözde münhasır ekonomik bölgede (MEB) petrol ve doğal gaz çalışmalarının güvenli bir şekilde yürütülmesinde söz konusu ülkelerin desteği sağlanmıştı. Buna göre Türkiye'nin Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak maksadıyla olası müdahalesi halinde söz konusu ülkeler GKRY yanında olacak ve karşılık verecekler. (GKRY'nin 4 temele dayanan stratejisinin diğer ayakları ABD, AB ve BM Güvenlik Konseyi ülkelerinin desteğine dayanmaktadır.)
***
Geçen hafta Lefkoşa'da yapılan 'Dış Rumlar Konferansı'na İsrail, Mısır ve Amerika Birleşik Devletleri'nin büyükelçileri katıldılar; elçiler burada birer konuşma yaptı, Rum Yönetimi'nin sözde münhasır ekonomik bölgede yaptığı petrol/doğal gaz eylemleri hususunda sahip çıktılar ve tam da belirttiğim üzere Türkiye'ye karşı GKRY'nin yanında olacaklarını tehdit ederek ve küstahça bir uslupla belirttiler.
Mısır Büyükelçisi Mai Taha Muhammed konuşmasında Türkiye'ye karşı 'askeri güç kullanma tehdidi'nde bulunurken İsrail Büyükelçisi Ravel de, "Türk tehditleri nedeniyle İsrail'in askeri müdahalede bulunmak zorunda kalmamasını temenni ederim" diyerek Türkiye'ye meydan okudu.
ABD Büyükelçisi Kathleen Doherty ise her zaman tekrarladığı üzere Türkiye'nin Rumlara yönelik tavrının 'kabul edilemez' olduğunu söyledi. Bu arada Doherty'nin,Türkiye'ye karşı kurulan ittifakta başı çektiğini ve Kıbrıs'ta görev yapan diğer ülke elçilerini de örgütlediğini belirtmemde fayda vardır.
Yukarıda da belirttiğim GKRY stratejisine göre, Anastasiadis başta ABD, İsrail, Yunanistan, Mısır, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Fransa, Hollanda olmak üzere çeşitli ülkelerle yaptığı, askeri iş birliği anlaşmalarıyla Türkiye'yi hedef almakta ve Türkiye ile olası bir sürtüşmede bu ülkelere güvenmektedir. Türkiye'nin boş tehditlere karnı toktur ve bu ülkelerin hiçbiri Güney Kıbrıs için sürtüşmeyi göze alabilecek durumda değildir; buna Yunanistan dahildir.
***
Türkiye Dışişleri bu küstah elçilerin haddini aşan konuşmalarına gereken cevabı vermiştir. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un bu küstah Büyükelçilerin GKRY'nin Doğu Akdeniz'deki tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine ilişkin ifadeleri hakkındaki bir soruya cevabı önemlidir ve muhteviyatını ileriye ışık tutması açısından paylaşmamda fayda vardır.
"Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir toplantıda, bazı Büyükelçilerin, Rum Yönetimi'nin Doğu Akdeniz'de tek taraflı olarak sürdüregeldiği hidrokarbon faaliyetleri konusundaki destek beyan eden ifadelerini yersiz buluyoruz. Söz konusu ülkelerin temsilcilerine hadlerini aşmamalarını tavsiye ediyoruz.
Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözümün henüz tesis edilmemiş olduğu bir ortamda, Kıbrıs Rum tarafının Ada'nın yegane sahibi gibi davranmakta ısrar ederek tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine devam etmesi kabul edilemez bir durumdur. Söz konusu faaliyetlerle Rum tarafı, Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe saymaktadır. Rum Yönetimi'nin bu uzlaşma ruhundan uzak tutumu, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'nin uzlaşmak için yoğun çaba sarfedegeldiği olası çözümle Ada'da ve Doğu Akdeniz'de ortaya çıkabilecek kazan-kazan temelli ekonomik iş birliği potansiyelini henüz idrak edemediğini göstermektedir.
GKRY'nin bu sorumsuz adımlarına karşı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamları ve Türkiye gerekli uyarıları en başından bu yana yapmış, haklı kaygı ve infialini dile getirmiştir. Bu çerçevede evvelce de defaatle ifade ettiğimiz üzere, ülkemiz, Kıbrıslı Türklerin hak ve menfaatlerini savunmakta ve Kıbrıs Türk tarafına desteğini sürdürmekte kararlıdır.
Nitekim Sayın Bakanımız, son olarak 23-24 Temmuz tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı ile yaptığı ortak basın toplantısında, Kıbrıs Türk halkının hakkını koruyacağımıza dair kararlılığımızı bir kere daha açıkça vurgulamıştır."
Türkiye'nin kararlı duruşu, GKRY'nin mevcut ve ileride ortaya çıkacak tüm stratejilerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olacaktır. En küçük bir zaafiyet ise KKTC'nin ve Büyük Türk Milleti'nin büyük kayıplara uğramasına yol açacaktır.
Bugün KKTC'de Toplumsal Direniş Bayramı olarak Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın (GKK) 42., TMT'nin 60. kuruluş ve Kıbrıs'ın fethinin 447. yıldönümlerini kutluyoruz. Büyük Türk Milleti'ne kutlu olsun...
Kaynak Yeniçağ:
YORUMLAR