Geçtiğimiz hafta gittiği Brüksel'de Avrupa Birliği (AB) yetkilileri ile temasları sonrasında gazetecilerle bir araya gelen Anavatan Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Aralık 2020'de düzenlenen AB Liderler Zirvesi'nin ardından ilişkilerde 'pozitif bir ortam' oluştuğuna dikkat çekti. Çavuşoğlu, 2020'nin ikili ilişkiler açısından 'sorunlu' bir yıl olduğunu ancak AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye bir 'el uzatıldığını' ve Türkiye'nin de buna karşılık verdiğini belirtti.
Türkiye'nin 'verdiği karşılık' konusunda kafalar oldukça karışmıştır. Türkiye hakkından, hukukundan geri adım atarak AB Liderler Zirvesi'nde dayatılanları kabullendiyse, AB'nin uzattığı eli ödün vererek tutmuşsa,yani Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Mavi Vatan'da, Ege'de geri adım atmışsa, bunca aydır kararlı bir şekilde uygulanan başarılı proaktif politikadan vazgeçilmişse vay halimize, yandığımız gündür!…
Bana göre Türkiye taktiksel bilinçli/kontrollü bir geri çekilme, bekle-gör stratejisini devreye koymuştur. Bu stratejide AB'nin, yeni seçilen ABD Başkanı Biden ve ekibiyle birlikte Türkiye'ye karşı yürüteceği siyaset görülecek; AB ve ABD'nin kartlarını masaya koyması beklenecektir. Bu arada Kıbrıs ile ilgili 5+BM Konferansın biran önce toplanması sağlanacak, AB'nin gözlemci olarak katılma talebi gerilim yaratmamak adına kabul edilecek. Kıbrıs Konferansı'nda tezlerimizi masaya koymakla yetinecek, yeni bir müzakere sürecine girilmeden masada sözde ortak zemin arayarak zaman kazanılmaya çalışılacaktır. Böylelikle Mart ayında toplanacak AB Liderler Zirvesi'nden Türkiye'nin aleyhine yaptırım kararı çıkması önlenecektir.
Zaman kazanma stratejisi
Trump döneminde S-400 konusundaki sorunu çözmek için kurulan teknik komite çalışmalarının, Biden döneminde de çalışması sağlanacak. Peki bütün bunları anladık ancak bu zamana oynama, bilinçli ve kontrollü geri çekilme, bekle-gör ile zaman kazanma stratejisinin sebebi nedir diye sorabilirsiniz? Bunun nedeni pandemi süreciyle birlikte ekonomimizdeki yapısal sorunların ayyuka çıkması ve Hazine'nin kasasının, tam takır boş olması gerçeğidir... Türkiye ekonomide yeni işbirlikleriyle ve üretimi artırarak ayakta durmanın, toparlanmanın yollarını aramaktadır ve bu nedenle zamana ihtiyacı vardır. Türkiye, başta Çin, Rusya, İran, Katar, Azerbaycan, Pakistan olmak üzere birçok ülke ile ekonomik sıkıntıları çözecek işbirliği formülleri aramaktadır. Ekonomideki mevcut sıkıntılarımız dış siyasette tam bağımsız politika yürütmemizi maalesef engellemektedir.
Umarım ve dua ederim ki yukarıda ortaya koyduğım kötü tabloda yanılırım; Türkiye emperyalist Batı'nın sıkıştırmalarından, ekonomik saldırılarından, muhtemel yaptırımlarından etkilenmeyecek durumdadır! Eğer durum böyleyse atılan geri adımların nedeni nedir diye sorarsanız, bunun cevabı ise eski alışkanlıkların nüksetmesi ve iktidar koltuklarını korumak adına ödün siyasetine geri dönülmesidir derim. Anavatan Türkiye'nin savunma sanayiinde inanılmaz gelişmelerin yaşandığı bir dönemde teslimiyetçi, emperyalizmin hegemonyasına baş eğen ülke konumuna düşülmeyeceği inancımı korumak istiyorum… Bekleyip,yaşayıp göreceğiz. Durum herneyse Büyük Türk Milleti'nin her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe, dayanışmaya ihtiyacı olduğu günlerden geçmekte olduğumuz aşikardır.
Tatar'ın Guterres'e cevabı
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'le, Pazartesi akşam yaptığı telefon görüşmesinde, Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı ve eşit uluslararası statüye sahip iki devletin işbirliği temeline dayalı yeni bir müzakere zeminine ihtiyaç olduğu yönündeki görüşünü aktardı. Tatar, görüşmede, 1968'de Beyrut'ta başlayan ve yarım asrı aşkın bir süredir devam eden federal çözüm zeminindeki müzakerelerin, "Rumların ada üzerindeki güç, yönetim ve refahı Kıbrıslı Türklerle paylaşmayı reddeden uzlaşmaz tavrından dolayı başarısızlıkla sonuçlandığını" da bildirdi. Günümüz gerçeklikleri ve Rum tarafının değişmeyen hakimiyetçi zihniyeti karşısında Kıbrıs'ta, yeni bir müzakere zeminine ihtiyaç olduğunu, bunun da adil gerçekçi ve sürdürülebilir bir uzlaşının egemen eşitliğe dayalı ve eşit uluslararası statüye sahip iki devletin işbirliği temelinde olması gerektiğini ifade etti.
Kaynak Yeniçağ: Kıbrıs'ta, asla geri adım atılmamalı! - Hüseyin Macit YUSUF
YORUMLAR