KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı geçtiğimiz hafta sonu büyük bir skandala daha imza attı. Akıncı, geçtiğimiz Cumartesi günü, Lefkoşa'nın göbeğinde, Büyük Han'da, makamının ve Kıbrıs Türk halkının onurunu çiğneyerek, Rum Devleti adına Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılan ENOSİS'ci Rum Komünist AKEL Partisi'nin, KKTC'deki gayrimeşru seçim kampanyasına katılma gafletini göstermiştir. Akıncı, AKEL adaylarına destek vermiş ve halkın güneye geçerek AKEL listesine oy vermesini istemiştir. Akıncı tepkiler karşısında ise Büyük Han'a geçerken uğradığını ve orada rastgele AKEL adaylarına söyleyecek kadar gerçekleri gizlemeye kalkışmıştır.
Akıncı'nın AKEL propagandası yaptığı sırada Baf şehitlerimizin Güzelyurt'ta anma töreni yapılmaktaydı. Akıncı vatan topraklarımız, özgürlüğümüz, egemenliğimiz için canlarını seve seve veren şehitlerimizi anmak yerine, AKEL'in KKTC'deki yasalara aykırı seçim kampanyasına destek vermek için Büyük Han'a gitmeyi tercih etmiştir. Akıncı, bu davranışı ile yeminini bir kez daha çiğnemiştir.
Bana göre Akıncı'nın Cumhurbaşkanlığı artık meşru değildir ve kesinlikle Kıbrıs Türk halkını temsil etmemektedir.
Akıncı'nın destek verdiği TDP'li Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı ile Akıncı'nın eşi Meral Akıncı'nın da katıldığı Büyük Han'daki yasa dışı AKEL seçim kampanyasına, AKEL'den aday olan, Akıncı'nın gayriresmî danışmanı ve tercümanı iş birlikçi Niyazi Kızılyürek de katılmıştır. Bilindiği gibi Akıncı, bir süre önce AKEL Genel Sekreteri Kiprianu ile Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Barış Burcu'nun evinde uzun süren bir görüşme yapmıştı. Niyazi Kızılyürek'in de katıldığı toplantıda Kızılyürek'in AKEL'den aday gösterilmesinin kararlaştırıldığına dair iddialar ileri sürülmüştü. Akıncı'nın önceki gün, aralarında Kızılyürek'in de bulunduğu AKEL adaylarına destek veren toplantıya katılması bu yöndeki iddiaları doğrulamış bulunmaktadır.
İlk değil!
Akıncı müzakere sürecinde faşist EOKA'cı Rum lider Anastasiadis'in birçok kez, Kıbrıs Türkünün ve bizzat KKTC Cumhurbaşkanı'nın onurunu zedeleyen, saygısızca ve diplomatik gaf olarak da kabul edilecek tarzda küstah muamelesine maruz kalmıştır. Anastasiadis bir müzakere toplantısı sırasında (Şubat-2017) aniden sinirlenerek, masayı terk etmiş, bulundukları odanın kapısını da sertçe vurup çekip gitmiştir. Akıncı bu saygısızca tutum karşısında hiçbir şey olmamış gibi müzakerelere devam etmiştir.
Bu skandal olay müzakerelerin sürdüğü süreçte,(Şubat-2017) Rum Meclisi'nin aldığı bir kararla "Enosis referandumunun (Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı) Rum okullarında kutlanmasını" öngörmesi sonrasında gerçekleşmiştir.. Bu kararın, Kıbrıs konusunda müzakere sürecine indirilen ağır bir darbe olduğu ortadadır. Akıncı ilk olarak bu karara tepki göstermiş ve bu karar geri alınmadan müzakere masasına dönmeyeceğini söylemiştir. KKTC Cumhuriyet Meclisi de yayınladığı deklarasyonla Rum Meclisi'nin bu kararının geri alınmasını, aksi takdirde Enosis kararının telafisi mümkün olmayacak sonuçlara yol açabileceğini bildirmiştir. Akıncı Meclis deklarasyonuna, yaptığı tüm açıklamalara, Anastasiadis'in küstahça tavırlarına rağmen, karar geri alınmadan ve sözünü yiyerek, Meclis iradesini yok sayarak masaya dönmüştür.
Bir başka olayda (Haziran-2017), Akıncı sırf Kıbrıs Konferansı toplansın, bir an evvel federasyon çözümüne ulaşılsın diye, Rum tarafıyla, birçok konu yanında, özellikle siyasi eşitlik konusunda uzlaşı sağlamadan harita ortaya koymuş ve önemli miktarda toprak tavizine yeşil ışık yakmıştır. Almadan vermeye meyilli Akıncı, Türk tarafının önemli bir kozunu da böylelikle Rum tarafına hediye etmiştir.
Akıncı'nın skandalları bitmez; tavize yönelik teslimiyetçi tutumu da.
Akıncı, Crans Montana'da federasyonun çökmesinin ardından, 'neslinin son denemesinin' başarısızlığını kabullenmiş ve kendinden sonra, ileride olası müzakerelerin 'başka şart ve parametrelerde' olacağını söylemiştir. Akıncı bu açıklamayı yapan kendisi değilmiş gibi 30 Nisan 2017'de göreve gelişinin 3. yıldönümünde düzenlediği basın toplantısında 'Guterres Çerçevesi'nin müzakerelerde 'stratejik bir paket anlaşma' olmasını kabul ettiğini bildirerek, Rum tarafına masaya yeniden dönme çağrısı yapmıştır. Akıncı bu kararı alırken, ne KKTC hükümetine, ne KKTC Meclisi'ne ve ne de Türkiye'ye bilgi vermemiş, istişare etmemiş ve sadece kendi kafasına göre hareket etmiştir.
Akıncı'nın skandalları, verdiği taviz, ödünler ve teslimiyetçi tavrı yazmakla anlatmakla bitmez; ne var ki köşeme bugün için bunları sığdırabildim. Büyük Türk Milleti Akıncı'yı iyi tanımalı, teslimiyetçi siyasetini bilmeli ve özellikle Kıbrıs Türkü demokratik hükmünü buna göre vererek Akıncı'yı, aday olması halinde, bir daha bu kutsal göreve getirmemelidir.
YORUMLAR