Mutlu Barış Harekatı'nın, Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 49.yıldönümünü büyük bir gururla kutladık. Bu onurlu günde Ulusal Türk Kuruluşları Dünya Konseyi Başkanı olarak yayınladığım mesajı siz değerli okurlarının dikkatine sunuyorum:
Mukavemetçi Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinin taçlandırıldığı, özgürlüğümüze kavuştuğumuz 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 49.yıldönümü, Büyük Türk Milletine ve onun kopmaz ve ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkına kutlu olsun.
Emperyalist güçlerin desteklediği Rum-Yunan ikilisinin adayı Yunan yapma emellerine, eli kanlı EOKA teröristlerinin Megali İdea ve Enosis rüyasına, bu anlamlı günde Mücahit ve Mehmetçiğin muhteşem zaferiyle son verilmiştir.
Kıbrıs Türkü asırlardır adada şehitler vererek, canla, kanla koruduğu Müslüman Türk varlığının sonsuza dek bağımsız ve egemen olarak yaşayacağını bu tarihi günde dünyaya ilan etmiştir.
Bağımsız Devletimiz KKTC'nin temelleri ve adada iki ayrı devlete dayalı çözümün coğrafi zemin ve temeli bu şanlı günde atılmıştır.
Kıbrıs'ta Türk varlığını hazmedemeyenler müzakere masasında bin bir ayak oyunuyla, Kıbrıs'ın tamamına sahip çıkıp, Kıbrıs Türkünü ve KKTC'yi yok etmek, Türk ordusunu adadan çıkarmak, Anavatan’ın garantörlüğüne son vermek ve Anavatan’la olan bağlarımızı koparmak istemektedir. Bunu yaparken de diplomasi, baskı, tehdit, adam satın alma, yalan ve dolan dahil her yolu mubah görmekten çekinmemektedirler. Şer planlarıyla ve Bizans oyunlarıyla Kıbrıs elimizden alınmak istenmektedir. Emperyalist planlarla Kıbrıs’ın Rum - Yunan yapılmasına asla müsaade etmeyeceğimiz bilinmelidir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hâkimiyetçi ve hegemonyacı emellerini gerçekleştirmek ve Enosis yolunu yeniden açmak için hala daha entrika peşinde koşmakta, bir taraftan uzlaşmaz tavrını sürdürürken diğer taraftan da silahlanmakta, askeri ve güvenlik anlaşmalarıyla KKTC ve Anavatan Türkiye’yi hedefine koyan şer ittifaklar oluşturmaktadır.
Emperyalist AB ve ABD’nin ‘Kıbrıs’ta iki devletin varlığını asla kabul etmeyeceğiz’ açıklaması safsatadır ve Türk tarafını bağlamamaktadır.
Faşist Eokacı/Enosisçi Rum lider Hristodulidis, Rumların lehine olan statükonun devamından yanadır ve bu durumu sürdürmeye çalışmaktadır. Rum liderin en büyük korkusu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınması ve adada kurdukları yalana/dolana dayalı sahte düzenlerinin bozulmasıdır. KKTC’nin tanınmasını engellemek için Hristodulidis kapı kapı dolaşmakta ve işbirlikçileri emperyalist batı ile yeni tezgahlar hazırlamaktadır. Hristodulidis büyük bir adaletsizlikle üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin(AB) Kıbrıs meselesinin çözümünde daha aktif rol almasını istemektedir. Rum tarafı Kıbrıs sorununun, Avrupa’nın da sorunu olduğunu, dolayısıyla çözüme Avrupalıların müdahil olmasının şart olduğunu söylemektedir. Rumların yaptığı hesaba göre, AB’ye tam üyeliği hedefleyen Türkiye, bu hedefine ulaşmak için, Kıbrıs sorununu kendi sorunu olarak benimseyen AB’ye taviz vermek zorunda kalacak ve dolayısıyla Rumlar bundan karlı çıkacaktır. Emperyalist Batı destekli Rum-Yunan ikilisinin ve içimizdeki federasyoncuların son günlerde yaymaya çalıştıkları, ’Türk tarafının mevcut siyasetinden vazgeçerek taviz vereceği’ gibi saçmalıkların KKTC’nin tanınmasını engellemek üzere ortaya atılmış boş laftan başka bir şey değildir.
Batı’dan yüz bulan Hristodulidis’in hedefi, kendisinden önceki liderler gibi, tek halka, tek egemenliğe, tek temsiliyete dayalı üniter yapıda, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacak, iki bölgeliliğin ve iki toplumluluğun Avrupa Birliği müktesebatı ile sulandırıldığı ve Kıbrıs Türklerinin bu devlete azınlık olarak yamalanacağı bir Rum devleti kurmaktır. Bu hedefle yaratılmak istenen uyduruk "tek-birleşik Kıbrıslı milleti" Kıbrıs Türkünün sonudur. Kıbrıslıca çözüm dedikleri bu formüle göre Kıbrıs Türkü azınlık hakları ile yetinmek zorunda kalarak Rum’un egemen olduğu Rum devletine yama yapılacak ve zaman içerisinde osmosis yolu ile yok edilecektir. Rum’un tezgâhladığı bu Bizans tuzağına düşülmemelidir. Bu tezgâhın hazırlayıcıları emperyalist güçlere, başta BM ile ABD, İngiltere ve AB'ye karşı kararlı ve cesur duruş sergilenmelidir.
Her fırsatta ısrarla tekrarladığımız üzere, KKTC Cumhuriyet Meclis’i, iki devlete dayalı çözüm için karar almalı ve KKTC’nin tanınması için kampanya başlatılması doğrultusunda adımlar atmalıdır.
Maraş Vakıf toprağıdır ve kesinlikle Rum’a iadesi söz konusu olmamalıdır. Eski sakinlerin, arzu etmeleri halinde, KKTC idaresinde geçmişte işgal ettikleri mülklere kiracı olarak dönmelerinde ise sakınca yoktur.
Kıbrıs Türkünün self determinasyon -kendi geleceğini belirleme- hakkından taviz verilmeyecektir. BM Genel Sekreteri Guterres’in 60 yıla yakın süren müzakerelerin başarısızlığını ilan etmesini talep etmekteyiz. KKTC’nin uluslararası tanınması önümüzdeki en gerçekçi seçenektir ve Kıbrıs Türk halkını aydınlığa kavuşturacak hayati hedeflerden biridir.
Anavatan Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğü olmazsa olmazımızdır.
Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 49.yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu gururlu günümüzde, 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtında canlarını seve seve veren Şehitlerimize, Kahraman Gazilerimize, Mukavemetçi Kıbrıs Türküne, Varoluş Mücadelemizin lideri merhum Dr. Fazıl Küçük'e, Barış Harekâtının Başbakanı merhum Bülent Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı merhum Necmettin Erbakan’a, KKTC'nin Kurucusu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'a, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Anadolu'daki vefakâr kardeşlerimize minnet ve şükranlarımı sunarım.
Sonsuza dek KKTC, sonsuza dek Anavatan…
YORUMLAR