Bu köşede yazdıklarımı sürekli okuyan siz değerli okurlarım, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) Başkanı Nikos Hristodulidis’in temel stratejisini, adadaki kabul edilemez mevcut statükoyu koruyarak KKTC’nin tanınmasını önlemek üzerine kurduğunu çok iyi bilirler. Hristodulidis bu amaçla biran önce müzakerelerin başlaması için varını yoğunu ortaya koymaktadır. Hristodulidis, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok saymakta, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü talebimizi reddetmekte ve müzakerelere iflas etmiş, çağ dışı, ada gerçekleri ile örtüşmeyen federasyon hedefiyle başlamak istemektedir. Rumlara göre görüşmeler başlar ise KKTC’nin tanınması önlenecektir. KKTC’nin tanınmasının önlenmesi için AB, BM Güvenlik Konseyi, İngiltere ve ABD ile geri planda diplomatik temaslar sürmekte, planlar yapılmakta, tuzaklar kurulmaktadır. Hristodulidis, bu ay New York’ta gerçekleşecek BM Genel Kurulu çalışmaları çerçevesindeki girişimlerinden emellerine hizmet edecek bir sonuç alacaklarına kendilerini hazırlamıştır. İlk etapta müzakereler başlaması bile, müzakerelerin başlayacağı algısı yaratmayı dahi kâr olarak gören Hristodulidis, BM Genel Sekreteri Guterres’den, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da katılımı ile 3’lü bir görüşme kotarmaya çalışmaktadır. Guterres’in geçtiğimiz hafta adaya gönderdiği ve ‘taraflar arasında ortak zemin’ olmadığını, ‘hatta uçurumun her geçen gün arttığını gören’ Yardımcısı Miroslav Jenca’nın raporuna göre hareket etmesi beklense de, ABD ve İngiltere’nin Guterres üzerinde kuracağı baskı ile nasıl bir yol izleyeceği de merak konusudur.
Hristodulidis 20 Eylül’de BM Genel Kurulu’na hitap etmezden önce 1 Eylül Cuma günü Rum Ulusal Konseyini topladı, siyasi parti başkanlarına ve eski Başkan Anastasiadis’e son gelişmelerle ilgili bilgi verdi. GKRY Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis, Konsey toplantısının ardından yaptığı açıklamada, BM Genel Kurulu’nun, müzakerelerin yeniden başlaması için inisiyatif almak üzere, bir dönüm noktası olarak belirlendiğini ve bu önemli temasları dört gözle beklediklerini yineledi. Letimbiotis, “Genel Kurul yalnızca şimdi değil, her zaman bir dönüm noktası olarak görülmüştür. Özellikle de Cumhurbaşkanının son Avrupa Konseyi Sonuç Bildirgesine son sonuçların da dâhil edilmesiyle, büyük bir diplomatik çaba sarf ettiği ve çok önemli temaslarda bulunacağı New York’a gitmesini dört gözle beklediğimiz şu günlerde, gözle görülür, büyük ve önemli bir dönüm noktasıdır” dedi. Rum tarafı New York’ta bir taraftan müzakerelerin yeniden başlamasını sağlamak diğer taraftan da BM’nin Özel Kıbrıs elçisi atamasını sağlama alma peşindedir. Rumlar, yeni elçi veya temsilcinin, BM Genel Sekreteri’ne değil, doğrudan Güvenlik Konseyi’ne karşı sorumlu olması gerektiği yönünde kurnaz bir tutumda ısrarcıdır. Bu kurnaz planları gerçekleşirse atanacak özel temsilci Güvenlik Konseyi’nin kararları temelinde hareket etmek zorundadır; ki buna göre de, iki kesimli iki toplumlu federasyon çözüm çerçevesi bir kez daha güçlü bir şekilde teyit edilmiş olacaktır. Bu teyit cebe indirildikten sonra KKTC’nin tanınması sürecine vurulacak darbeyi düşünmek bile istemiyorum. Bu konunun ne kadar önemli ve kritik olduğunu, Rumların beklentilerinin ne olduğunu Güney basınındaki bir yorumu alıntılayarak aktarmakta fayda görüyorum. Söz konusu yorum aynen şöyle: “Kıbrıs sorununda önümüzdeki dönemde neler olacağına dair bir yol haritası çizilecekse, bunun ilk durağı Eylül ayında New York’ta yapılacak ve yoğun bir hareketliliğin yaşanması beklenen Genel Kurul olmalıdır. Antonio Guterres’in Hristodulidis ve Tatar’ı görüşmeye davet etmesi ve Genel Sekreter’in görüşmelerin yeniden başlaması için zemin hazırlamaya çalışması ihtimal dışı değildir. New York’ta neler olacağına ve neler söyleneceğine bağlı olarak ve en azından Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından tutum değişikliğine dair söylenenlerin teyit edilmesinin ardından, Antonio Guterres’in özel temsilci atanmasına ilişkin kararının Ekim ayında alınması beklenmektedir. Elbette olası bir üçlü görüşmede her şey yolunda giderse, hemen ardından açıklama yapılması ihtimal dışı değildir. Eğer bundan tam iki yıl önce, Eylül 2021’deki BM Genel Kurul çerçevesinde, Guterres, Anastasiadis ve Tatar arasında New York'ta yapılan üçlü görüşmede varılan anlaşma uygulanmış olsaydı, bu, gerçekleşmiş olacaktı. Hatırlanacağı üzere, üzerinde mutabık kalınan anlaşma uygulanmamıştı, zira Tatar bir temsilci atanmasını kabul ettikten sonra, BM’nin resmî açıklamasından kısa bir süre önce Recep Tayyip Erdoğan’a danışarak, onayını geri çekmiş ve atamaya karşı çıkmıştı.”
Cumhurbaşkanı Tatar’ın New York seyahatinde kesinlikle Genel Sekreter’in 3’lü bir görüşme davetini kabul etmemesi, BM ve AB’nin atayacağı temsilcilere karşı mevcut dik duruşunu sürdürmesi, mümkünse BM binasına uğramadan tüm görüşme ve temaslarını yakındaki Türkevi’nde gerçekleştirmesi çok yerinde olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise Genel Kurul’da yapacağı konuşmada KKTC’nin egemen eşitlik, eşit uluslararası statüsünün tanınması talebini yeniden vurgulaması ve tanınma çağrısını hatırlatması, geçen süreçte KKTC’nin anayasal adıyla Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye yapıldığına vurgu yapması çok yerinde olacaktır.
YORUMLAR