Girne’de eski Rum malı alım-satımına karıştığı gerekçesiyle KKTC vatandaşı avukat Akan Kürşat yılbaşı tatili için gittiği İtalya’da, geçtiğimiz 30 Aralık’ta tutuklandı. Roma mahkemelerindeki duruşmalar sonrasında 8 Şubat’ta Güney Kıbrıs’a iade edilen Kürşat, ertesi gün teminatla serbest kaldı, 29 Şubat’ta Lefkoşa (Rum) Kaza Mahkemesi’nde görülen davada ise Rum Başsavcılığı Akan Kürşat’a yönelik ithamlardaki suçlamaları ispat edebilecek, Rum mallarının satışına ilişkin herhangi bir suç işlediğine ilişkin şahit ve delil bulunmadığını beyan etti ve böylelikle de dava kapandı. Daha önce bu konuyu gündeme getirdiğim bu köşedeki (25 Ocak 2024-Rum’a karşı misilleme şart!) başlıklı yazımda işgalci, ENOSİS’çi, hâkimiyetçi, hegemonyacı, ırkçı Rum Yönetimi’nin zıvanadan çıktığını, iyice kaşınmaya başladığını, boyuna posuna bakmadan, 90 milyonluk dev Türkiye’nin güvencesi altındaki KKTC’ye kafa tutmaya kalktığına vurgu yaparak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin daha da ileriye giderek, sözde “Rum mülklerinin satışına aracı oldukları” ve sözde “Rum mülkleri üzerinde inşaat yaptıkları” gerekçesiyle, 95 KKTC vatandaşı ve KKTC’ye yatırım yapan bazı yabancılar aleyhine tutuklama kararı çıkararak çizmeyi aştığını belirtmiştim.
Aynı yazımda Rumların hedeflediklerini şöyle özetlemiştim: “Rum yönetimi, bir yandan görüşme ve müzakere isterken, diğer yandan da ambargo ve izolasyon uygulayarak diz çöktürmeye çalıştığı Kıbrıs Türk Halkına yönelik siyasi ve ekonomik bir saldırı başlattı. Tüm Kıbrıs’ın kendi malları olduğunu sanan Enosisçi Rum yönetiminin, KKTC’nin meşruiyetine, hukukuna, anayasal varlığına, ekonomisine, tapularına yönelik bu aşağılık saldırısı ilk değildir. Geçmişte de bazı Kıbrıslı Türkler ve KKTC’de yatırım yapan yabancılar aleyhinde tutuklama kararları çıkaran Rum yönetimleri, ABD, İngiltere ve Rusya’nın kendi vatandaşlarına yönelik “KKTC’den mülk almayın” şeklinde çağrılar yapmasını sağladılar. Ne var ki KKTC’ye güvenen yabancıların yatırım yapmalarını önleyemediler. Kararlı ve cesur olur, gerekenleri yaparsak, Rum tarafı yeni girişimlerinden de sonuç alamayacak, yabancı yatırımları yine önleyemeyecek.”
Yine aynı yazımda Kurucu Cumhurbaşkanı ebedi liderimiz Denktaş’ın uzun yıllar danışmanlığını yapan gazeteci/yazar ağabeyim Sabahattin İsmail’in, Rum yönetiminin bu saldırgan tavrına karşı hemen kontrollü kriz yönetimi uygulamasına geçilmesi, Rum yönetiminin tutuklama kararlarını ısrarla hayata geçirmesi, saldırılarını ve savaş ilanını tırmandırması hâlinde ise mütekabiliyet ilkesi gereği, misilleme yapılması gerektiği önerisine tamamen katıldığımı belirterek, İsmail’in önerdiği ve KKTC’de sahibi olduğum Volkan gazetesi manşetinden de yayınladığımız karşı adımları sıralamıştım. Rum Yönetiminin KKTC ekonomisini baltalamak ve Türk tarafını yeniden müzakere masasına çekip federasyon görüşmek üzere yürürlüğe koyduğu bu iğrenç, saldırgan ve düşmanca siyasete karşı önerilen hiçbir adım maalesef atılmadı. Meydanı adeta boş bulan Rum Yönetimi bu kez 7 Haziran tarihinde Afik Group Direktörü, İskele’deki Caesar Resort yatırımı ile bilinen Simon Mistriel Aykut’u, Güney Kıbrıs’a geçerken tutukladı. KKTC’de birçok yatırımı bulunan KKTC vatandaşı Aykut, KKTC'deki Rum mallarını yağmalayarak yabancılara satmakla suçlanarak hâlihazırda insanlık dışı şartlarda Lefkoşa Rum Hapishanesi’nde tutulmaktadır. 73 yaşındaki Aykut geçtiğimiz günlerde rahatsızlanmış ve yoğun bakımda tedavi gördükten sonra yeniden hapishaneye konmuştu. Aykut 9 Eylül’de yeniden mahkemeye çıkarılacak.
Aykut’un bu kez teminatla serbest kalması bekleniyor. KKTC’de milyonlarca dolarlık yatırımı olan Aykut’a KKTC hükûmeti veya Türkiye sahip çıktı mı? Yoksa kendi kaderine mi terk edildi? Yatırımcısına sahip çıkmayan bir ülkeye hangi başka iş insanı gelir de yatırım yapar? Rum Yönetimi birkaç gün önce ise Güney’den KKTC’ye günü birlik gelen turistlerle ilgili yeni bir uygulamayı, Alman turizm şirketi TUI üzerinden devreye koydu. Yeni uygulamaya göre 31 Ağustos’tan itibaren Güney’den KKTC’ye turist getirilmeyeceği duyuruldu. Yine hatırlayacağınız üzere Rum Yönetimi daha önce de KKTC’deki Üniversiteleri, insan ticareti yaptıkları gibi saçma bir iddia ile Avrupa Yüksek Öğrenimde Kalite Güvencesi Birliği’ne (ENQA) şikâyet ederek eğitim sektörünü baltalamaya kalkışmıştı. Sahte diploma olayı sonrasında Rum Yönetimi’nin girişimi üzerine bazı ülkeler kendi vatandaşlarının KKTC’de öğrenim görmemeleri için tedbirler aldıklarını açıklamıştı. Rum Yönetiminin yukarıda da vurguladığım üzere yapmaya çalıştığı çok nettir. KKTC ekonomisinin en önemli sektörleri olan inşaat, turizm ve eğitime darbe vurarak zarar vermek, yatırımcıları caydırarak yatırımları durdurmak, Kıbrıs Türk halkını bezdirmek ve Türk tarafını federasyon görüşmek üzere müzakere masasına zorlamak. Rum’a ve bunların destekçilerine verilecek en doğru cevap misilleme yapılması ve en kısa zamanda KKTC’nin tanınmasının sağlanmasıdır.
YORUMLAR