sadece KKTC’nin tanınması hedefine odaklanılmalıdır
Antropoloji Laboratuvarı önünde gazetecilere açıklamada bulunan Hristodulidis ağzındaki baklayı çıkararak “Müzakerelerin yeniden başlaması konusunda elinden geleni yapacağını ve çok yakında, belki Eylül’de açıklanacak daha çok şey olması umudunu” dile getirmesine, Cumhurbaşkanı Tatar’ın, herhangi bir müzakere sürecine girilmeden önce KKTC’nin egemen eşitliği tanınması gerektiğini söyleyerek açıklık getirmesi Hristodulidis’in çirkin oyununu bozdu. Rum-Yunan ikilisinin, egemen eşitlik ve eşit siyasi statümüzün kabulü talebimizi bertaraf etmek, devletimizin tanınmasını engellemek hedefine kitlendiği, bu konuda emperyalist Batı ile kapalı kapılar ardında dolaplar çevirdiği artık gizli değildir. Cumhurbaşkanı Tatar, Hristodulidis’in Bizans oyunlarına, tuzaklarına düşmeden yoluna devam etmektedir. Tatar Cuma günkü buluşma sonrası BRT’ye yaptığı açıklamada sinsi planı nasıl bozduğunu anlattı.
Eylül ayında New York’ta BM Genel Sekreteri ile 3’lü görüşme için Tatar’ı ikna etmek üzere, KKTC Cumhurbaşkanına ‘Ersin’ diye hitap ederek aklı sıra yakınlık kurmaya çalışan, psikolojik baskı ve her türlü manipülasyon tekniğini uygulamaya çalışan Hristodulidis’in başarıya ulaşamayan çabaları konusunda şunları anlattı: “Bir görüşme süreci başlayacak olursa bizim siyasetimizde bir değişiklik yoktur. Egemen eşitliğimiz, eşit uluslararası statümüzün teyidi ve kabulü ile ancak müzakere süreci başlayabilir. Nitekim, Nikos’a da, Hristodulidis’e aynı şeyleri söyledim. Orada bazı kulağıma fısıldamalar oldu. İşte belki gördünüz ekranlardan. Beni oraya işte görüşmek iyidir, buluşmak iyidir! Ama nereye gidecek bu iş? Belli ki onlara göre Crans Montana’nın devamı için buna bir zemin oluşturmak. Bizim kesinlikle Crans Montana’da bırakıldığı yerden müzakerelere devam niyetimiz yoktur. Kıbrıs’ta müzakereler başlayacaksa mutlak surette egemen eşitliğimiz, eşit uluslararası statümüz teyit edilmelidir. O konularda söylediğimiz kesin ve nettir. Çünkü 60 yıldır diğer temelde görüşmeler devam etti; ama hiçbir netice alınamadı. Çünkü karşı tarafın niyeti bellidir. Niyet, bizleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır.”
Cuma günü KŞK Antropoloji Laboratuvarı ziyaretinde, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden yeniden başlaması ve Eylül ayında BM Genel Sekreteri Guterres ile 3’lü görüşme yapılması için ortak tavır alınması maksadıyla kılıktan kılığa girerek Tatar’ı ikna etmeye çalışan Hristodulidis, Pazartesi gün adaya gelen Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile düzenlediği ortak basın toplantısında Türk düşmanlığını gözler önüne sermekten çekinmedi, KKTC ve Anavatan Türkiye’ye saldırdı. Hristodulidis bu hareketi ile, Cuma günü Tatar’la dostluk kurmaya çalışan ‘yalaka’, Pazartesi ise Türk düşmanlığını gözler önüne seren bir ‘iblis’ olduğunu, samimiyetsiz, güvenilmez ve riyakar olduğunu da göstermiş oldu. Hristodulidis, basın toplantısında Eylül ayında gerçekleşecek BM Genel Kurulu'nun yanı sıra Kıbrıs sorununa ilişkin Avrupa-Türkiye meselelerinin ve Yunanistan-Türkiye ilişkileri ile, Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakereleri yeniden başlatma çabalarına ilişkin gelişmelerin ele alındığı, Yunanistan Başbakanı ile yapıcı bir görüşme yaptıklarını söyledi. Türkiye'nin sözde ‘kışkırtıcı’ açıklamalarına ilişkin olarak, Kıbrıs sorununun iletişim yönetimiyle ilgilenmediği için bilinçli olarak yanıt vermemeyi seçtiğini söyleyen Hristodulidis Avrupalı yetkililerin Avrupa-Türkiye meselelerinin Kıbrıs sorunundan geçtiğine dair açıklamalarını bir kez daha selamladı. Rum lider, amacın müzakerelerin yeniden başlaması olduğunu ve her şeyin diyalog masasında kararlaştırılacağını yeniden dile getirdi. Çözüm bulmanın tek yolunun Birleşmiş Milletler himayesinde müzakerelere başlamak olduğunu vurgulayan Miçotakis, Kıbrıs'ta işgalin, Kıbrıs sorununa kesin, adil ve sürdürülebilir çözümün; Atina ve Lefkoşa'nın Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği düzeyinde tam bir koordinasyon içinde Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde karşılıklı olarak kabul edilebilir iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon temelinde talep etmeye devam ettiğini vurguladı. 21’inci yüzyılda bağımsız bir ülkede bu kanayan yaranın açık kalamayacağını söyleyen Miçotakis, bir Avrupa Birliği üyesi ülkede ne işgal ordusunun varlığına ne de modası geçmiş garanti sistemine müsamaha gösterilemeyeceğini belirtti.
Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım üzere, Türk düşmanlığı tescilli Rum-Yunan ikilisi ile, yalancılığı, riyakarlığı, samimiyetsizliği ve uzlaşmazlığı çok net olan Hristodulidis ve Miçotakis ile anlaşmak, uzlaşmak mümkün değildir. Bu zihniyetteki Rum-Yunan ikilisi ile diyalog ve temas, enerjimizi ve vaktimizi boşa harcamak doğru mudur? Adadaki statükonun devamından yana olan bu maskaralarla sonuç almak, uzlaşıp anlaşmak mümkün müdür? Buradan bizi yönetenlere defalarca yaptığım çağrımı yinelemek istiyorum; Rum’la her türlü temas kesilmeli, vakit kaybetmeden sadece ve sadece KKTC’nin tanınması hedefine odaklanılmalıdır.
YORUMLAR