Sıra söylenenlerin uygulanmasında!
Hristodulidis, göreve geldikten sonra belirlediği hedefe ulaşmak için AB, ABD ve BM yetkilileri nezdindeki girişimlerinin 78. BM Genel Kurulu çalışmaları sırasında sonuç alacağını ümit ederek New York’a gitti. Hristodulidis, New York’a gider gitmez yaptığı basın açıklamasında "Erdoğan-Guterres görüşmesi, Guterres’in Kıbrıs sorununda izleyeceği tutum için belirleyici olacak" diyerek sorumluluğu Türk tarafına attı. Müzakerelerin başlaması ve özel danışman atanması konularında Türk tarafının görüşünü çok iyi bilmesine rağmen Hristodulidis’in bu manevrası, önümüzdeki günlerde Türkiye’yi suçlamak ve yaptırımlarla cezalandırılmasını talep etmek üzere tasarladığı Bizans oyunundan başka bir şey değildir.
Lafı uzatmayayım; Hristodulidis’in New York için kurguladığı planı, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ile yara aldı. Erdoğan yaptığı konuşmada çok net bir şekilde federasyonun bittiğini belirtirken, geçtiğimiz yıl yaptığı gibi KKTC’nin bağımsızlığının tanınması çağrısı yaptı. Erdoğan’ın açıklamasında söyledikleri ve yaptığı çağrı ile müzakerelerin başlaması ve danışman atanması konusu bana göre kapandı. Hristodulidis’in Guterres’den istediği, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da katılacağı üçlü görüşme ise bana göre artık söz konusu değildir. Erdoğan’ın konuşmasında söyledikleri önemlidir ve kayıtlara geçirilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, "Doğu Akdeniz'in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60. yıl dönümünde olunduğunu belirten Erdoğan, "Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir" dedi. Erdoğan, "Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanımaya bu ülke ile diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz" açıklamasını yaptı. Pile-Yiğitler Yolu projesi nedeniyle yaşanan gerginliğe de dikkat çeken Erdoğan, "Genel Sekreter Sayın Guterres'in geçtiğimiz günlerde yaptığı 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı tespitine biz de katılıyoruz. Bu tespit bizim dünya 5'ten büyüktür çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri bu işi boşalmış adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak Sayın Guterres'in barış için yeni gündem oluşturulması çağrısına önem veriyoruz" diye konuştu. Erdoğan’ın New York’a gitmezden önce havaalanında yaptığı açıklamada “Avrupa Birliği (AB) Türkiye'den kopmanın gayreti içerisindedir. Bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmeden sonra gerekirse Avrupa Birliği ile yolları ayırabiliriz” değerlendirmesi ve BM kürsüsünden bu açıklamaya ekleme yaparak ''AB'den beklentimiz, ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmesidir, Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircikli tavırların son bulması gerekiyor.'' diye adeta restleşmesi, Hristodulidis’in Türkiye’ye karşı AB kartını kullanma hevesini de kursağında bıraktı. Erdoğan’ın söylediklerine ilaveten Cumhurbaşkanı Tatar’ın New York’ta AA muhabirine yaptığı açıklamalarda iki devlete dayalı çözüm siyasetimize olan bağlılığımızı ve egemen eşitlik konusundaki tavrımızı tekrarlaması, başta Hristodulidis olmak üzere destekçileri AB, ABD ve BM’nin oyunlarını şimdilik bozmuştur. Şimdilik diyorum çünkü Rum-Yunan ikilisinin KKTC’nin tanınmasını engelleme çabaları New York ertesinde de sürecektir. Rum-Yunan çabalarına en büyük darbe, Erdoğan’ın söylediklerini pratikte uygulamaya koymasıyla, yani KKTC’nin fiilen tanınması ile vurulabilecektir.
YORUMLAR