Yakın zamanda okuduğum bir haberde, Rus baskısından kaçarak Türkiye’ye sığınan çok sayıda Çeçen sığınmacının gözaltına alınarak geri gönderme merkezlerine götürüldüğünü okudum ve çok üzüldüm. Tanıdığım birkaç Çeçen kardaşımın da bu durumu onaylaması beni adeta dehşete düşürdü. Savaştan kaçan birçok Suriyeli, Afgan, Irak’lıya sahip çıkan hatta vatandaş yapan Türkiye devletinin, çoğu müslüman olan, Türk ırkından gelen Çeçenler’e reva gördüğü bu durumu kabullenemedim. 13 yaşımda Rum saldırıları neticesinde canımı kurtarmak için ailemle ve birçok hemşehrimle birlikte doğduğum toprakları terk etmek zorunda kalan biri olarak, zor durumdaki Çeçenler’e sahip çıkılmasının bir insanlık görevi olduğunu yetkililere hatırlatmak istiyorum. Okuduğum haberde Çeçen sığınmacıların avukatlarının anlattıkları yaşanmakta olan dramın tüm boyutlarını ortaya koymaktadır. Avukatları, Göç İdaresi tarafından hukuksuz geri gönderme merkezlerine götürülen Çeçen sığınmacılara ulaşamadıklarını, sığınmacıların kötü şartlarda tutulduklarını ve zorla iade edilme tehlikelerinin bulunduğunu ifade ettiler. Geri gönderme merkezlerine götürülen Çeçen sığınmacılar arasında Cevher Dudayev'in yeğeni Mansur Dudayev'in de olduğu belirtildi. Çeçen sığınmacılardan bazılarının camide cuma namazı kıldıkları sırada gözaltına alındıkları kaydedildi.
1991 yılının Mayıs ayında egemenliğini ilan eden Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin, 27 Ekim 1991'de yapılan seçimlerinde yüzde 85 oy alan General Cevher Dudavey, İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk Başkanı olmuştu. Cevher Dudayev’in başkanlığındaki İçkerya Cumhuriyetini kabul etmeyen Rusya, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden yüzbinlerce sivili katletti. "Terörizmle mücadele" bahanesinin arkasına sığınan işgalci Rusya, hayatta kalanların büyük kısmını da göçe zorladı. 1994 ve 1999'daki iki işgal sonrasında 1 milyona yakın Çeçen'in vatanını terk etmek zorunda kaldığı işgale, başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok emperyalist devlet, politik, ekonomik ve askerî destek vererek ortak oldu. Barışın sözde teminatı Birleşmiş Milletler (BM) ise yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiği bu soykırıma sessiz kaldı.
İşgal sonucu Çeçen nüfusunun dörtte biri mülteci olarak dünyanın pek çok yerine dağıldı. Çeçenler; Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ukrayna, Avrupa ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldılar.. Türkiye'ye sığınan Çeçenler fiilen mülteci olmalarına karşılık, kendilerine hukuki olarak mülteci statüsü tanınmadığı için, hukuki güvencelerden ve temel bazı haklardan yoksun olarak, belirsiz koşullarda yaşamaya başladılar. Kamplarda ve çeşitli semtlerdeki evlerde yaşamaya başlayan Çeçen mülteciler gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin en az Suriyeli mülteciler kadar Çeçen mültecilerin de beslenme, barınma, sağlık ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor.
Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev’in, bağımsızlık mücadelesi verdiği 90’lı yılların başında yolu KKTC ile kesişmişti. Dudayev, bağımsızlık yolunda güçlü olmanın uluslararası tanınmışlık ve ilişkiler ile olacağını biliyordu. Bu münasebetle Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıyacaklarına kanaat getirdiği ve bu noktada ümit beslediği ülkeleri ziyaretle işe başladı. Cevher Dudayev, bağımsızlığın tanınması çalışmaları çerçevesinde Türkiye ve KKTC’yi de ziyaret programına almıştı. Özel uçağı ile Türkiye’ye gelen Dudayev’e Türkiye, gereken ilgiyi göstermedi. Türkiye’ye gelişinin ardından KKTC’ye geçen Dudayev burada Türkiye’nin aksine çok sıcak ve cumhurbaşkanı düzeyinde karşılandı. Kurucu Cumhurbaşkanımız ebedi liderimiz rahmetli Denktaş ile görüşmeler olumlu geçmiş ve iki ülkenin birbirlerinin bağımsızlığını tanıyacakları noktasında mutabakat sağlanmıştı. Maalesef Türkiye’nin baskılarıyla KKTC, Dudayev’in bağımsızlık kararını tanımaktan vazgeçmiş, Dudayev de üzgün ve öfkeli bir şekilde KKTC’den ayrılmıştı. Yukarıda belirttiğim Çeçen sığınmacıların avukatlarının beyanları çerçevesinde Çeçen kardeşlerimizin sınır dışı edilmeye başlanılması büyük bir vicdansızlıktır. Bu kardeşlerimizin gidecek yerleri yoktur. Rusya'ya iade edilmeleri halinde işkence, idam, gözaltında kaybetme ve kötü muamele gibi olumsuz durumlara maruz kalmaları kesindir. Türkiye'de zor şartlar altında herhangi bir hukuki statüleri olmadan yaşamak zorunda kalan, hatta sokak ortasında Rus ajanlarınca infaz edilen Çeçen mültecilerin, her an sınır dışı edilme korkusuyla yaşam sürdürmelerine insani bir çözüm bulunmalıdır. Türkiye’ye yakışan budur.
YORUMLAR