Ulusal Türk Kuruluşları Dünya Konseyi Başkanı olarak 15 Kasım Cumhuriyet bayramı vesilesiyle yayımladığım mesajımda son dönemde Kıbrıs konusunda yaşanan gelişmelere yer verdim, milli davamız çizgisindeki görüşlerimi paylaşmaya çalıştım. Mesajımın önemli gördüğüm bölümlerini aktarmakta fayda görüyorum.
“Mukavemetçi Kıbrıs Türk Halkının, Varoluş Mücadelesi sonucunda kurduğumuz Cumhuriyet’imizin, Devletimiz KKTC’nin 41. Kuruluş Yıldönümünü, büyük bir onur ve coşkuyla kutluyoruz. KKTC'nin kuruluşu kolay olmadı. Yoktan var ettiğimiz Cumhuriyet'imize sonuna kadar sahip çıkacağımız ve ilelebet yaşatılması, kalkınması ve tanınması için elimizden geleni yapacağımız bilinmelidir.
Kıbrıs sorununa anlaşarak çözüm bulmak, Avrupa Birliği (AB), ABD ve İngiltere tarafından desteklenen ve şımartılan Rum Yönetimi’nin olumsuz ve uzlaşmaz tutumu nedeniyle maalesef mümkün olamamıştır. 60 yıldır aralıklarla devam eden müzakere süreçlerinden sonuç alınamamıştır. Rum tarafının, Birleşmiş Milletler’in (BM) müzakerelerin yeniden başlaması gayretleri tamamen KKTC’nin tanınmasını önlemeye yönelik şer girişimlerdir. Rum ve Türk tarafları arasında ‘ortak zemin’ olmadığı Temmuz ayında 6 aylık görev süresi dolan BM Genel Sekreteri Guterres’in kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin ve bizzat BM Genel Sekreteri tarafından tespit edilmiştir. 15 Ekim tarihinde New York’ta Guterres’in daveti üzerine gayriresmi bir yemekte buluşan liderler, ortak zemin olmadığını teyit ederken, yakın zamanda genişletilmiş bir toplantının yapılması için mutabakata varılmıştır. Defalarca gerçekleşen bu tür toplantılardan, tarafların taban tabana zıt duruşları, yakınlaşma ve uzlaşmadan uzak tutumları nedeniyle olumlu bir sonuç alınması mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkının 18 Ekim 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya koyduğu ‘eşit egemenlik temelinde iki devlete dayalı çözüm’ modelini yok sayarak, görmezden gelerek müzakereleri yeniden kaldığı yerden başlatma çabaları sonuçsuz kalacaktır. Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz tanınmadan müzakerelerin başlamayacağı defalarca duyurulmuştur. Sömürgeci Batı ülkeleri 18 Ekim 2020’de seçilen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu, garantörümüz Anavatan Türkiye tarafından desteklenen yeni siyasete, ada gerçeklerine göre iki eşit egemen devlete dayalı çözüme, uluslararası eşit statümüzün kabul edilmesi talebimize saygı göstermek zorundadır. BM’nin temel ilkelerinden olan ‘halkların kendi geleceğini’ belirleme hakkından Kıbrıs Türk halkının faydalanması engellenmemelidir. Önümüzdeki süreçte, 41.yaşını tamamlayan KKTC'nin, uluslararası camiadan tanınmasını talep etmek en doğal hakkımızdır ve bu yönde somut adımlar atılmaktadır. Anavatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM 77., 78. ve 79. Genel Kurul toplantılarında uluslararası topluma KKTC’nin resmen tanınması çağrısı yapmış olması, 11 Kasım 2022 tarihinde Semerkant’ta Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 9. Liderler Zirvesinde KKTC’nin gözlemci üyeliğe Anayasal adıyla kabul edilmesinin ardından 6 Kasım’da Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 11. Zirvesi’ne KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılması memnuniyet verici gelişmelerdir. KKTC’nin TDT’ye gözlemci üye yapılmasının ve Bişkek Zirvesi’nin ardından Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in yaptığı hadsiz ve hakaretimiz açıklamada, Cumhurbaşkanı Tatar’ın zirveye katılımını “Kıbrıslı Türk ayrılıkçı oluşumunu meşrulaştırma girişimi” olarak nitelendirmesi, AB’nin Rum-Yunan ikilisinden yana olan, haksız hukuksuz, uluslararası anlaşmaları çiğneyen yozlaşmış tutumunun tezahüründen başka birşey değildir. Hiçbir güç, KKTC’nin Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçası olduğu, Akdeniz’deki ön cephesi olduğu gerçeğini yok sayamaz. KKTC, TDT’nin düzenlediği birçok toplantıya katılmakta ve Türk Devletleri ile ilişkilerini geliştirmeyi sürdürmektedir.
Devletimizin 4. kuruluş yıldönümünü onurla kutladığımız bu mutlu günü bize bahşeden Mukavemetçi Kıbrıs Türk halkına,Anavatan Türkiye'deki kardeşlerimize, Aziz Şehitlerimize, Gazilerimize, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarına, başta devletimizin Kurucusu Cumhurbaşkanı Ebedi liderimiz rahmetli Rauf R.Denktaş ve Varoluş Mücadelemizin lideri rahmetli Dr. Fazıl Küçük olmak üzere tüm Devlet yöneticilerimize, son dönemde Kıbrıs Türk halkının haklarına sahip çıkan siyasetiyle Anavatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve çalışma arkadaşlarına şükran ve minnetlerimi sunarım.”
YORUMLAR