Varoluş mücadelemizin, şanlı direnişimizin, mukavemetimizin ve Devletimiz KKTC’nin kurulmasında önderlik yapan liderlerimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ı rahmet, minnet, şükran ve özlemle anmaktayız. Bugün KKTC’de özgür, huzur ve güven içerisinde yaşıyorsak, bunun, eşsiz liderlerimizin inanılmaz çalışmaları, gayretleri ve mücadeleleri neticesinde olduğunu bir saniye bile aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Nereden nereye geldiğimizin muhasebesini sürekli yapmamızda her zaman fayda vardır.
İngiliz sömürgesi altında yaşanan yıllar oldukça çetindi. Osmanlı idaresinden İngiliz idaresine geçen ada sakini on binlerce Kıbrıslı Türk, İngiliz’in baskısından bunalarak göç etmek zorunda kalmıştı. Gerçekleşmesi hiçbir zaman mümkün olmayacak Megali İdea ülküsüne tapan Enosisçi fanatik Rum milliyetçiliğinin İngiliz sömürge idaresine karşı başlattığı ayaklanma, isyan ve bilahare kurulan EOKA tedhiş örgütünün terörist faaliyetlerinden de nasibini Kıbrıs Türkü almıştı. İngiliz’in böl ve yönet politikası Rum terörünü tırmandırmış cennet ada kan gölüne dönerken Kıbrıs Türkü de ilk kurbanlarını vermeğe başlamıştı. Rum’un bağımsızlık yolunda attığı adımlar ve terör faaliyetleri sürerken Anavatan Türkiye’deki bir kısım siyasinin ‘bizim Kıbrıs sorunu diye bir meselemiz yoktur’ diyerek adada yaşayan Türkleri yalnızlığa, bezginliğe ve ümitsizliğe sevk etmeleri karşısında boş durmayanlar da vardı. İşte Dr. Küçük o yıllarda yaktığı meşale ile adayı karış karış dolaşarak Kıbrıs Türk halkına gerekli moral desteği veriyor, onları aydınlatıyor ve varoluş mücadelemizin temellerini atıyordu. Varoluş mücadelesinde Dr. Küçük’ün en yakınında genç avukat Rauf R. Denktaş vardı. Anavatan Türkiye bu iki liderimizin uyarıları ile Kıbrıs Türk halkına sahip çıkan adımlarını bu yıllarda atmaya başladı. Önce Volkan sonra da Türk Mukavemet Teşkilatı kurularak Kıbrıs Türkü’nün güvenliğinin ve savunmasının sağlanması yoluna gidildi. Adaya teknelerle silah ve mühimmat taşındı. Çok zor şartlarda mücahitlerimiz ve halkımız Rum terörüne karşı eğitildi ve uyanık tutuldu. Liderlerimiz Küçük ve Denktaş varoluş mücadelesine başlarken önce Allah’a, sonra mukavemetçi Kıbrıs Türküne ve Anavatan Türkiye’ye güvenmeyi kendilerine ana yol olarak seçtiler. Anadolu’nun desteği olmadan mücadelemizin başarılı olamayacağını ve Anavatansız olunamayacağını önce kendi yüreklerine sonra da Kıbrıs Türkünün yüreklerine kazıdılar. Rum’un terör ve vahşetinin arttığı 1963-74 arasında Kıbrıs Türk halkının birlik, beraberlik ve dayanışması liderlerimiz ve dava arkadaşları tarafından sağlandı. Rum’un katliam ve soykırım girişimlerine karşı Kıbrıs Türkü, Anavatan Türkiye’den aldığı destekle karşı koymasını bilmiş ve şanlı direnişini sürdürmüştür. Verilen mücadele Türklük adına, Müslümanlık adına verildi. Şanlı Bayrağımız hep gönderde kalmış, ezan sesi ise camilerimizden hep yankılanmıştır. O zor yıllar sonunda 1974’te Anavatan Türkiye’nin haklı müdahalesi ile özgürlüğümüz sağlandı. 1963-74 arası, 11 yıl adanın küçük bir bölümünde, insanlık dışı, çağ dışı şartlarda sürdürülen mücadelede liderlerimiz Küçük ve Denktaş’ın yaptıklarının bu yazıya sığması mümkün değildir. Tarih sayfaları bu şanlı mücadelemizi her boyutuyla yazmaktadır. 1974 mutlu Barış Harekâtı sonrasındaki süreçte iki liderin bitmek tükenmek bilmeyen çalışmaları devam etti ve nihayetinde bağımsız devletimiz KKTC kuruldu. 15 Kasım 1983, KKTC’nin ilanından hemen sonra Meclisimiz dışında biriken kalabalıkla kucaklaşan ve halkımızla mutluluğu paylaşan yine bu iki kahraman liderimiz oldu.
Her iki liderimiz de devletimiz KKTC’nin tanınması ve ilelebet yaşatılması için Anavatan Türkiye ile iş birliği içerisinde olunmasını bize emretmiştir. Yolumuzun, Anadolu’nun yolu olduğunu özellikle vurgulamış, emperyalist oyunlara ve tezgâhlara karşı sığınılacak tek limanın Anavatan Türkiye olduğunu belirtmiştir. Emanetlerine her zaman sahip çıkacağımız ve gösterdikleri yoldan bir milim dahi sapmayacağımız dost-düşman, herkes tarafından bilinmelidir. Ruhları şad olsun.
YORUMLAR