Önce parti kulislerinden İYİ Parti Genel Başkanı Meral
Akşener'in olağan kurultayda çok sert bir konuşma
yapacağı sızdırıldı…
Geçen hafta sonu Akşener kürsüye çıktı, o kadar
öfkeliydi ki, önündeki bardak kırılıverdi.
Partinin kurucusu olup, sonradan ayrılanlara ateş
püskürdü. Milliyetçiliklerine laf etti, unutmayacağını
söyledi. Hesap soracağının altını çizdi..
Sonra ittifaka yöneltti öfke okunu.
Yerel seçimleri kazandıranlardan biri HDP’ydi. Bunu kim
inkar edebilir ki…
Akşener, İYİ Parti’nin yok sayıldığını söyledi. Haksız bir
eleştiriydi. Hiçbir CHP’li bugüne kadar İYİ Parti’nin rolünü
küçümsemedi, inkar etmedi.
Sonra kurmayları “Biz CHP’ye demedik, kanaat
önderlerine ve gazetecilere söyledik” dedi.
Kanaat önderlerinin de kanaatlerini İYİ Parti’ye sorması
gerekiyor herhalde…
Bundan bir ay öncesine kadar bizi demokrasi manyağı
yapacağını söyleyen İYİ Parti, önce gazetecileri hedef
aldı…
“Bizim medyamız yok” dedi.
Masadan kalktığında bazı kanallar belki ona kapısını
kapattı ama bazı kanalların da sonuna kadar açtığını
unutmamak gerekir.
Akşener’in öfkeli halleri liderliğinin sorgulanmasına
sebep oldu.
Dokuz ay önce ‘şükran’ duyduğu mesele, “CHP’den 15
milletvekili almak hayatımın en büyük pişmanlığı”
ifadesine evrildi.
Ailesine emanet ettiği Kılıçdaroğlu’na masadan
kalkarken söylemediğini bırakmayan Akşener, bu kez de
başkalarını suçladı.
Peki ya kendisi?
Bu seçimi kazanacaktı da CHP yüzünden mi
kazanmadı?
Oyunu bu yüzden mi düşürdü?
Yoksa Akşener’in yönetemediği öfkesi mi bunda en
büyük payın sahibi oldu?
Okura bırakalım.
Gazeteci Merdan Yanardağ’ın tamamen yargının
değerlendirmesine bırakılması gereken sözleri üzerinden
tüm parti yetkilileri twitter’da ‘milliyetçi şov’ yaptı adeta.
Yargıya yol gösterdi, hedef gösterdi… Sonunda
Yanardağ, kaçma riski olmamasına rağmen ansızın
televizyonuna yapılan baskınla gözaltına alındı.
İYİ Parti, kurulduğu günden bu yana kimliğini inşa
edemedi.
Milli Merkez, Merkez Sağ, milliyetçi-muhafazakar derken
bir türlü yerine oturamadı.
Önce partiyi birlikte kurdukları Ümit Özdağ ile yolları
ayırdı, sonra Yavuz Ağıralioğlu, Aytun Çıray, Ahat
Andican, Emine Küçükali, Taylan Yıldız gibi isimlerle…
Hepsi yöneticiydi. Hepsi ona çok yakındı…
Peki en yakınındakileri yanında tutamayan bir liderin
liderliği sorgulanmamalı mı?
‘Asla kalkmayacağım’ dediği masaya bir oturup, bir
kalkan…
“Size hayatta başarılar” diyerek ittifaka pazarlık sopası
gösteren…
Bugün en yakınındaki isimler tarafından bile kapı
arkalarında fısır fısır eleştirilen Akşener’in bundan sonra
atacağı adımlara kim şaşırabilir ki?
Azalan seçmeni bu ‘zikzak siyaseti’ne daha ne kadar
katlanabilir?
Oysa kurulduğunda umut olmuştu.
Daha merkez sağ bir politika izleyebilir, boşluğu
doldurabilir, masada milliyetçi muhafazakar seçmen için
bir umut olabilirdi.
Uzun yıllar DYP yönetiminde bulunmuş bir siyasetçi
olarak baştan bu yana aynı şeyi söyledim…
“Umut olabilirdi ama olamazdı…”
Meral Akşener böyle bir siyasetçiydi… DYP, MHP, AKP,
İYİ Parti derken gittiği yerde rahat duramayan, en
önemlisi bir liderde olması gereken çelik gibi sinirlere
sahip olmayan, öfke problemi olan bir siyasetçi olarak
‘umut olamazdı”.
Suçu sağa, sola atması büyük bir sorumsuzluk
örneğiydi.
İşin kötüsü ise, ajandasında ne olduğu hiçbir zaman
bilinmedi. Bir siyasetçi için en kötüsü şu olmalı…
Varlığını iktidar eleştirisinden alıp, her an iktidarın
yanında olabilir tespiti.
Neyse ki bu millet kör değil…
MUSTAFA ÖZBEY
YORUMLAR