Mayıs seçimleri, ardından 31 Mart seçimleri siyasette kartların yeniden karıldığı günleri yaşatıyor hepimize.
Büyük bir zaferle birinci parti çıkan CHP’nin normalleşme girişimi, iktidara da sirayet etti. Belki de MHP’yi sırtından atmaya çalışan AKP’ye can suyu oldu.
“AKP ile normalleşilmez” diyenlerin aksine ben bu girişimin yanındayım.
Bu muhalefetin ortadan kalkması değil, aslında gücünü kullanarak kötü giden bazı meseleleri düzeltmek olarak yorumlanabilir.
Yani 4 yıl daha beklemek mi istersiniz yoksa Kavala’nın, Can Atalay’ın, Tayfun Kahraman ve diğer Gezi tutukluları ile birçok mağdurun özgürlüğüne bir an evvel kavuşmasını mı?
Ya da asgari ücretin artmasını beklemek mi istersiniz, muhalafet zoruyla bir an evvel artışı hesabınızdan görmeyi mi?
Buğday fiyatından, yüksek vergilerden geri adım atılmasını istemez misiniz?
Normalleşme diyerek tüm bunları ifade etmekten geri durmuyor CHP, hatta büyük mitinglerle yurttaşı bir araya getirip, baskı unsuru oluşturuyor.
Bir yandan da giderek kutuplaşan, hatta birbirinden nefret eden bir halkı barıştırmaya çalışıyor.
Bu çok önemli. Çünkü kutuplaşma kolay aşılabilir bir durum değil. Siz kutuplaştığınızda onu çözecek bir formül ne yazık ki bulunamıyor.
Önümüzdeki günler siyasette farklı fotoğraflara gebe. Bahçeli her ne kadar ‘ayar siyaseti’yle hakaret dolu siyasetini sürdürse de etkisini yitirmesi an meselesi.
AKP’nin suçu, günahı çok, bu notu da unutmadan buraya düşmek lazım. Açıkçası kendisini bu saatten sonra kurtaracak bir formül olduğunu düşünenlerden değilim.
Bir de bir türlü normalleşemeyen, giderek anormalleşen siyasetçiler var.
Sinan Oğan, daha seçimden sonra yaptığı kritik hataların ardından sırra kadem basıp, sonra hiçbir şey olmamış gibi “Mekanın sahibi geldi” diyerek Özgür Özel’den pisti boşaltmasını istedi.
Neye güveniyor, kendisinin siyasette hala var olabileceğini nasıl düşünüyor, aklım almıyor.
Diğer bir isim Meral Akşener.
Yeni imajıyla Cumhurbaşkanı’na çıkıp, ne konuştuğunu, ne görüştüğünü ifade etmeden gayet mutlu bir fotoğraf vermesi, hançer siyasetinde hançerin kimde olduğunun da bir tür ispatı sanki.
Görevini yapmış olmanın gururuyla, mayıs seçimlerini kaybettirip –ki bunun böyle olacağını herkes kendisine inanırken defalarca ifade etmiş biri olarak söylüyorum- yeni maceralara yelken açmış gibi gözüküyor. İYİ Parti rozetini takmadan gittiği bu görüşmenin ardından, İYİ Partilileri de kızdıran, hiçbir açıklama yapmayarak “Siz ne isterseniz onu anlayın, umrumda değil” mesajı veren Akşener’in bir de Ankara’da ofis tuttuğu belirtiliyor.
Bütün siyasi varlığını AKP karşıtlığı üzerinden kazanmış bir lider, bu hareketleriyle nasıl bir karşılık beklemekte?
Tüm bu siyasetçiler ‘Türk halkı balık hafızalıdır’ söylemine mi güvenmekte, bilmiyorum.
Ama bence Türk halkı hiç balık hafızalı değildir…
Bir hatırlar, işte o zaman sizi çemberin dışına atıverir.
Olacak olan budur.
YORUMLAR