Milli takımımızın dünkü Ermenistan galibiyetinden sonra gazetelerin spor sayfalarındaki başlıklar, herzaman olduğu gibi çok eğlenceliydi, bende en hoşuma gideni kendi yazı başlığım olarak kopyaladım.
Düşünce tarzımız değişmedikçe, bu tür kendimizi kandırıcı ve gaz verici başlıklarla daha çok uzun zaman yaşamaya devam edeceğiz ve ne yazıkki her şampiyona öncesi önüne gelen bize YAN BAKMAYA devam edecek. Farklı ve çok rahat kazanmamız gereken bir maçı zar zor kazanıyorsak, havaya girmeden önce şapkamızı önümüze koyup, grubumuzdaki Hırvatistan ve Galler'in önüne bu futbolla nasıl geçeriz diye düşünmemiz çok daha gerçekçi olacaktır.
Umarım ben yanılırım, ama bu gruptan çıkmamızın çok zor olduğunu düşünenlerdenim ve yine umarım hiç bir takım bize Yan bakamasın.
Geçen hafta, Türkiye'ye geldiğinde olay yaratan ve birçok yağdanlığı ayağa kaldıran ve benimde o günlerde, bu yanlış bir transfer ve futbolumuza vereceği hiç bir şeyi yok dediğim, Mesut Özil futbolu bıraktığını açıkladı. Kendisine iş hayatında başarılar dilerim. Keşke Fenerbahçe'ye hiç gelmeseydi ve futbola İngiltere'deyken veda etseydi kariyerine çok anlamlı bir son vermiş olurdu.
Yine hafta arasında, çok çarpıcı bir açıklamaya şahit olduk, eski bir Fenerbançe'li futbolcu çok cesur söylemlerle futbolumuzdaki kanayan yaraya parmak basmış ve TFF deki çarpık zihniyeti dile getirmiş, ayrıca siyasetin nasıl futbolumuza bulaştığını gözler önüne sermiş. Arada sıradada olsa bu tür şeylerin gündeme gelmesi beni çok ümitlendiriyor, çünkü ben bu köşemde tam beş yıldır sesimi duyurmaya çalışıyorum ve futbolumuz siyasetten kurtulmadıkça çöküşün kaçınılmaz olacağını sürekli yazıyorum.
Tam anlamıyla futbolumuz dibe vurmuş durumda, uzun yıllardır Türk futbolu yanlış yönetiliyor ve Futbol Federasyonu ne yazıkki bağımsız değil ve futbol bilgisi ve geçmişi olmayanlar tarafından yönetiliyor ve bizlerde Milletçe üzücü sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılıyoruz Tekrar ediyorum, Futbolumuz bu sporun içinden gelen gönüllü kişiler tarafından yönetilmelidir ve siyasetle olan ilişkisi son bulmalıdır. Ahbap çavuş ilişkileri sürdükçe, ne yazıkki başkaları bize YAN BAKMAYA devam edecektir.
Üzücü haberler tam gaz devam ediyor ve bugünkü gazetelerde, Beşiktaş kulübünün borcunun yüzde 24 arttığını okuyoruz. Evet bu konudada endişelerimi ve görüşlerimi defalarca yazmıştım, bir Beşiktaş'lı olarak sürekli üzüntü içindeyim, borç batağının artacağını ve bunun da yanlış yönetimden kaynaklandığınada sürekli vurgu yapmıştım, işte geldiğimiz nokta Şanlı bir kulübün nerelere kadar geldiğini açıkça gösteriyor bizlere.
Üçüncülüğün bile başarı kabul edildiği bir anlayış ile, bu kulüp nasıl sağlıklı günlerine dönebilir diye düşünmeden edemiyor insan. Bu anlayış ile daha neler yaşanacak, zaman içerisinde hep birlikte göreceğiz.
Yine çok uzun zamandır, Türk futboluna büyük zarar veren, spikerler ve TV yorumcularının yaptıklarına yer veriyorum yazılarımda, onların biryerlere göbekten bağlılıklarını ve yağcılıklarından bahsediyorum, o tür bilgisiz fanatiklere yağdanlık benzetmesi yapıyorum, ve birçok insanında dikkat çektiğim bu konudan çok rahatsız olduklarını biliyorum. Çarşamba günü bu konuyu harika bir üslup ile gündeme taşıyan, usta spor yazarı Değerli Fatih Söylemezoğlu'nun Sözcü gazetesindeki köşesinde dile getirmesini hayranlıkla ve defalarca okudum, ellerine ve yüreğine sağlık diyorum. İşte gerçekleri gören ve cesurca yazabilen böyle insanlar Türk futbolu için bir ümit ışığıdır.
Tolga Güneş
YORUMLAR