Yollar yine insan ve arabalarla dolu, herkes koşuşturuyor ve hayat devam ediyor ama çok büyük bir fark var bu günkü yaşamımızda, bir çok insanla konuşuyorum, gittiğim yerlerde rastladığım kişilere dikkat ediyorum ve herkes eksik ve hüzünlü. Deprem fena vurdu, her köşede içinde acı olan ve bir yakınını kaybetmiş yaralı insanları görüyorum, kim ne derse desin hepimiz enkazın altında kaldık.
Bu haftasonu maçlar yeniden başlıyor, ama hiçbir şeyin tadı tuzu yok, oturup TV de rahat bir şekilde maç izleyemiyorum, takımlarımız nasıl motive olacak merak içindeyim, süperlig deprem öncesi havasını bulabilecekmi hiç bir fikrim yok. Bir an önce bu sezonun bitmesini, yaraların hızla sarılıp Milletçe bu enkazın altından kalkmak en büyük arzum, herkes gibi. Bu arada göz ucum ile spor haberlerinede bakıyorum ve hiçbir şey çok ilgimi çekmiyor, her yerde transfer çalışmaları ile ilgili en son haberler var. Tam 25 yıl Almanya ve Türkiye'de profesyonel futbol dünyasının içinde yaşadım, bir çok takımın ilk on birlerini hem ben hemde arkadaşlarım ezbere sayabilirdik. Çünkü transfer yapılır ve kurulan kadroya inanıp sabır gösterilirdi, ara transferde ve sezon sonunda 3 yada 4 nokta transferler ile kadro takviye edilirdi, sonuç olarak takım ruhuna kavuşup istikrar elde edilirdi. Ama bizim Ülkede maalesef futbolda tren raydan çıktı, işbilmez yöneticiler ve günü kurtarmak için önce kendini düşünen Hoca'lar senenin on iki ayındada yeni transfer peşindeler. İnanmak çok zor, bir sezonda yirmi transfer yapılırmı, hangi Ülkede böyle bir saçmalık var ?! Takımlar bu kafada gittikleri sürece, borçlar kartopu gibi büyüyecektir. Bir örnek vermek istiyorum, her döneminde yönetimden sürekli yeni transfer isteyen hocalardan biride Şenol Güreş, sol bek oynayan oyunculardan memrun değilmiş, bunlardan biri Milli solbek Umut diğeride yaldızlayarak kadroya kattıkları yabancı oyuncu Arthur Masuaku Kawela. Beşiktaş yönetiminin transferde başarılı olmadığını uzun zamandır yazıyorum hemde üstüne basarak, Hoca allanıp pullanıp alınan her iki oyuncudan mutlu değilse, ozaman insanın aklına şu geliyor, ya bu transferleri yapanlar futbolcudan anlamıyor yada Hoca. Sizce kim anlamıyor, yorumu okuyucularıma bırakıyorum. Herkesin bildiği gibi, son üç sezon, Trabzonspor'un attığı her adımın mükemmel oluşunu savunmuştum ve geçen sezon bitmeden tam üç ay önce, şampiyonluğu ilk kutlayan ben olmak istiyorum diyerek fırtınanın Şampiyonluğunu ilan etmiştim. Ancak bu sezon başlarkende bazı tehlikelerin fırtınayı beklediğine dikkat çekmiştim. Şimdi uzun uzun hepsini tekrarlamak istemiyorum, ama korktuğum oldu ve ne yazıkki fırtına geçen sezonki müthiş takım ruhunu kaybetti. Kadro çok güçlü, yönetim Abdullah Hoca'nın tüm istediklerini yerine getiriyor ama bir türlü istenen çizgiye gelemiyor takım. Avcı, çok takdir ettiğim bir Hoca'mız, ama unutulmasınki bazen hocalardada form düşüklüğü görülür futbolda, ben Hoca'nın sanki hırsını kaybetmiş olduğunu gözlemliyorum. İlk maçtaki 1:0 lık galibiyetten sonra, gazetelerdeki başlıklara bakınca o anda Eyvah dedim ve birçok Trabzonlu arkadaşıma işin zor olduğunu söyledim, fırtına Avrupada ikinci sınıf futbol Ülkesi olan bir Ülkenin sıradan bir takımına elendi. Fazla bir şey söylemek istemiyorum. Sözün bittiği yerdeyiz. Çünkü ben tam beş yıldır aynı şeyleri yazıyorum. Avrupa'da maalesef futbol olarak yerimiz yok. Köklü değişimi gerçekleştiremezsek hiç bir zamanda olmayacak. Tolga Güneş
YORUMLAR