Erdoğan'ın uyguladığı politik strateji: İmamoğlu odaklı kişiselleştirilmiş siyaset
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasına neden olan yargı boyutu bu yazının konusu değil.
..Siyasi içeriği ele alacağım: Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanını yaşıyoruz ve herkes “cinayet” sebebinin ne olduğunu gayet iyi biliyor!
Eli kanlı Öcalan'a el uzatıp, “telefon görüşmesi yaptı” diye seçilmiş belediye başkanının eline kelepçe vurmanın siyasi boyutunu evet kanımca ülkede bilmeyen yok: Ekrem İmamoğlu!
Otoriter iktidarların, karşısına çıkma potansiyeli olan, halk arasında popülerliği bulunan bir adayın önüne çeşitli yollarla engeller koyması "siyasi engelleme", "siyasi yasaklama" ya da "siyasi baskı" olarak adlandırılır…
Ülkemizde yaşanılan tam da budur: Erdoğan iktidarını sürdürmek için İmamoğlu’nu tek rakip görüyor.
Erdoğan, kazanamayacağı belli Kılıçdaroğlu'nu devreye sokarak geçen seçim iktidarını korudu. Önümüzdeki seçim için ne tür planlar yaptığının yine görülmeyeceğini mi sanıyor?
Her iktidar kuşkusuz, muhalefeti alt etmek için mücadele verir. Bu siyasetin doğasında vardır. Ancak:
2019 yerel seçiminden itibaren Erdoğan’ın temel iç siyaseti kişiye odaklanma ve politikasını tek kişiyi engelleme eğiliminde oldu/oluyor! Kafasında başka düşünce yok…
Medyası eliyle de hayli kişiselleştirilmiş siyaset yapıyor; ne olursa olsun İmamoğlu’nun adaylığını engellemek…
****
Siyasi literatüre göre iktidarın, potansiyel rakibini saf dışı bırakmak veya rekabeti kısıtlamak için seçim sürecini ya da adaylık koşullarını manipüle etmesine "demokratik baskılama" veya "rekabeti kısıtlama" denir…
İktidar bu tür stratejisini genellikle güçlü rakibini yargı, siyasi ya da bürokratik engellerle seçimden men etme yoluyla gerçekleştirir…
Otoriter rejimlerde bu tür müdahaleler, iktidarın meşruiyetini koruma ve sürdürme aracına "otoriter sağlamlaştırma" veya "rekabetçi otoriteryanizm" denir. Böylece:
İktidar, siyasi rekabeti kontrol altında tutmak istiyor…
İktidar, kendini tehdit eden potansiyel rakiplerin önünü kesmek istiyor…
İktidar, seçmen tercihlerini etkilemek için “itibar suikastlerinden” bile geri durmak istemiyor…
Türkiye'de özellikle son beş yılda yaşanılan tam da budur: Ülke siyasi dinamiklere bakarsanız iktidarın, muhalefetin popüler adayı İmamoğlu’nu engellemeye yönelik adımlar attığını/“politik diskalifiye” yapmak istediğini görürsünüz!
Türkiye’nin güncel siyasetine bu çerçeveden bakıldığında iktidarın, rakibi olacak güçlü adaylara yönelik hukuki ve siyasi baskıları arttırdığı hiç sır değil.
Böyle bir ülkenin demokrasi ile yönetildiğini/ülkede demokratik bir iktidarın olduğunu kimse iddia edemez.
Askeri darbe dönemlerine benzedi ülke…
****
Neoliberalizmin, demokratik sistemleri tasfiye eden “seçim mühendisliği virüsü” ülkemizde hayli etkinleşti.
Bunun liderliğini kuşkusuz Erdoğan yapıyor!
Evet: Türkiye'de son yıllarda muhalefet adaylarının siyasi hayattan uzaklaştırılması ya da itibar kaybına uğratılması amacıyla hukuki mekanizmalar sıkça kullanılıyor.
Evet: Yüksek popülariteye sahip, iktidar açısından tehdit olarak algılanan güçlü muhalif figür İmamoğlu’nun önüne yargı, idari işlemler veya medya yoluyla çeşitli engeller çıkarılıyor. Söz konusu engellemeler, bazen adaylık koşullarına yönelik değişiklikler, bazen adli soruşturmalar ve davalar yoluyla gerçekleştiriliyor.
Evet: İktidar, güçlü rakibini itibarsızlaştırmayı tek siyasi mücadele yolu olarak görüyor!
Bunların temelinde yatan otoriterleşme sorunudur.
Türkiye iyiye gitmiyor maalesef.
Politik görüşünü pek tasvip etmediğim belediye başkanı Ahmet Özer’in hapse atılmasının siyasi açıdan değerlendirmesi bence budur.
Soner Yalçın
Odatv.com
YORUMLAR