Testi kırılmadan önce bir uyarı
Bu seçim muhalefet açısından çantada keklik görülebilecek bir seçim değil
Millet İttifakı’nın mutabakat metnini yayınlamasının ardından sıra Cumhurbaşkanı adayını belirlemeye geldi.
Adayın açıklanması için son dakikanın beklenmesinin yanlışlığı üzerine kaç yazı yazdım, hatırlamıyorum.
Mutabakat metninin açıklanmasından sonra adayın 13 Şubat’taki toplantıda belirlenebileceği, açıklamanın da bundan sonraki on gün içinde yapılabileceği ile ilgili haberler okuduk.
Ciddiye alınması gereken haberler bunlar çünkü bu açıklamaları yapanlar Altılı Masa’nın etrafında oturan şahsiyetler.
Yani “duydum ki” diye başlayan açıklamalar değil bunlar.
Artık seçimin 14 Mayıs günü yapılacağı, Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması halinde ikinci turun da 28 Mayıs’ta yapılacağı kesin gibi.
Yani açıklamaları yapanlar fikirlerini değiştirmedikleri takdirde muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı propaganda için sadece 2,5 ay gibi bir süreye sahip olacak.
Medyanın önemli bölümünün iktidar tarafından kontrol edildiği, valiler ve kaymakamların iktidar partisinin yöneticisi gibi davranmasının artık “yeni normal” olduğu bir ülkede, 2,5 ay propaganda için uzun bir süre sayılmaz.
Aday her gün bir miting yapsa 70 yerleşim yerini gezebilir ki çok yetersiz bir rakam bu.
Muhalefet partilerinin liderleri, bizim gibi ülkelerde, adayın miting meydanında seçmenle yüz yüze yaratacağı elektriğin önemsiz olduğunu düşünüyorlarsa, bu neden tek başlarına seçime giremeyeceklerini de açıklamaya yeter.
Bir yandan da her lider kendi kampanyasını yürütüyor gibi.
Afişler görüyorum, üzerinde İyi Parti yazmıyor ama “MERAL Akşener” imzası ve fotoğrafı yerli yerinde.
Millet İttifakı’nın büyük partisinin genel başkanı da kendi kampanyasını sürdürüyor: “Alo ben Kemal, geliyorum!”
Ali Babacan’ın partisinin programını filan açıkladığı toplantı ile ilgili haberler de çok taze.
10 Mayıs 2022 günü T24’teki yazımın başlığı şöyleydi: “Muhalefet seçimi kaybetmek için ne yapmalı?”
Kendilerine teşekkür mü etmeliyim bilmiyorum ama önerilerimi birer birer uyguluyorlar izlenimi edindim.
Ciddiye alınması gereken araştırmalar gösteriyor ki seçmenin neredeyse dörtte biri kesin kararını verememiş durumda.
Seçmenin ancak yarısı muhalefetin, iktidara gelirse sorunları çözebileceğini düşünüyor.
İttifaklar temelinde bakıldığında iki büyük ittifak da yerli yerinde duruyor, birbirlerine üstünlük sağlayabilmiş değiller. Aralarındaki fark araştırmaların hata payı içinde kalacak kadar.
“Kesinlikle oyumu Erdoğan’a veririm” diyenler, “oyumu kesinlikle muhalefetin adayına vereceğim” diyenlerden 8 puan fazla.
Evet, Erdoğan’a kesinlikle oy vermem diyen bir yüzde 60’lık kitle varlığını muhafaza ediyor ancak bunların neredeyse yarısı muhalefetin adayını görmeyi de bekliyor.
Seçimi Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanabileceğine inananların sayısı hâlâ çok fazla.
Muhalefet partilerinin taraftarlarının neredeyse beşte biri seçimi Erdoğan’ın kazanabileceğini düşünüyor.
Kendi taraftarlarına “seçimi kazanacağız” duygusunu geçiremeyen muhalefet liderleri, bunun nedenlerini düşündüler mi acaba?
Normal şartlar altında, seçmenin yüzde 60’ının “Erdoğan’a asla oy vermem” dediği bir ülkede muhalefetin seçimi kazanması çocuk oyuncağı sayılmalı.
Ama bu adayın kim olduğuna ve en az onun kadar muhalefet ittifakının tek hedef etrafında sıkı çalışmasına bağlı.
Türkiye gibi ülkelerin başına ne geldiyse karizmatik lider arayışından geldi, günün birinde bu huyumuzdan vaz geçmeyi dileyelim.
Ancak öyle görünüyor ki bu seçim, o seçim olmayacak.
Ortak aday özellikle muhalif seçmende bir heyecan yaratabilmeli ve o rüzgârı meydan meydan taşıyabilmeli.
Şunu da söylemeliyim ki bir yandan bu seçimin “çok hayati” olduğunu söyleyip, diğer yandan ülkenin üçüncü büyük partisi HDP’yi ve seçmenini yok saymak da tutarlı bir politik tutum sayılmaz.
Gamlı Baykuş gibi görünmek istemem ama testi kırılmadan önce bir kez daha yazıyorum: Bu seçim muhalefet açısından çantada keklik görülebilecek bir seçim değil.
24 Şubat 2022 günü T24’te yayımlanan yazımda şunu söylemiştim:
“Bir seçimi kazanan, bunu kendi marifeti ve kaybedenin yapamadıklarının toplamıyla başarır.
Seçimi kazanmak, rakiplerinizin yapamadıklarından da yararlanmayı gerektirir. Kaybetmek için ise sadece kendi yetersiz performansınız yeterlidir.”
Bir kez daha hatırlatayım dedim.
YORUMLAR