İngiliz istihbarat servisi MI5, Ulusal Arşiv’deki bazı gizli belgeleri kamuya açtı. Bu belgeleri incelediğimizde Normandiya Çıkarması’nın az daha başarısızlığa uğrayacağını görmekteyiz, hem de bir karı koca kavgası yüzünden.
Her şey, resmi kayıtlarda adı “Juan Pujol García” olarak geçen Garbo adında bir adamla başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında çift taraflı casusluk yapan bu adamı İngilizler Garbo, Almanlarsa Arabel adıyla bilirdi. Müttefiklere Normandiya Çıkarması’nda karşı istihbarat sağlamakta önemli bir rol oynadı. Gelgelelim, Garbo’nun eşi yüzünden bu operasyon hayata geçirilemeyebilirdi.
Emsallerinin Ötesinde Bir Casusluk
Biraz gerilere gidelim. Juan Pujol García 1914’te Barcelona’da doğmuş ve General Franco’nun safında yer aldığı İspanya İç Savaşı’nın (1936-1939) patlak vermesinden evvel Kuş Yetiştiriciliği bölümünden mezun oldu. Francocu bir Katalandı. (Evet, tezatlığın bu kadarı!) Yalnızca bu bilgi bile maharetli Garbo’nun, girdiği her ortama uyum sağlama becerisi hakkında şimdiden bize birçok ipucu veriyor.
Garbo İç Savaş bittiğinde bu alanda hiçbir tecrübesi olmamasına karşın kendisini Alman İstihbarat Teşkilatı’na casus olarak tanıttı. Madrid’de irtibat kurmayı başardığı Alman İstihbarat Teşkilatı Şefi Amiral Canaris’e kısa süre içinde basın muhabiri olarak Londra’ya gideceğini bildirdi. Hatta amiri, Londra’da gizli bir casusluk ağına sahip olduğuna dahi inandırmıştı.
Teşkilat, Garbo’ya mesajların şifrelenmesi ve görünmez mürekkep gibi birtakım casusluk yöntemleri öğretti. Tek kelime İngilizce konuşamamasına rağmen Londra yolculuğu için Almanlardan 3.000 ABD Doları aldı. Burada manipüle etme konusundaki Tanrı vergisi yeteneği açıkça görülüyor. Bu dönemde evlendiği Araceli adındaki eşinden bir de erkek çocuğu oldu.“Dikkat çekmemek” için onların yanından pek ayrılmamıştı.
Gemiye binmek için Lizbon’a giden Garbo, sınırı geçmesine izin verilmeyince Portekiz’den ayrılamadı. Casusluğa Almanlara, İngiliz filosunun harekâtı hakkında yanlış bilgi vererek başladı. Almanlar daha fazla ayrıntı isteyince bu düzmece kişiliğiyle iyice köşeye sıkıştı ve son çareyi, kendisini İngiliz İstihbarat Teşkilatı’na yönlendirecek olan Amerikan Büyükelçiliği’nin Deniz Ataşesi’ne tüm durumu anlatmakta buldu.
Ataşe’nin yardımıyla “Arabel” güvenlerini tamamen kazanmak amacıyla nihayetinde Almanlara sahih bilgiler iletti. Sonrasında İngilizler ona “Garbo” adını taktı ve 1942’de gizlice Londra’ya götürüldü.
MI5’in kamuya açtığı belgelerde, Garbo’nun görevlerini izlemekten sorumlu ajan Tomas Harris’ın notlarını görmekteyiz. Harris, bu çift taraflı casustan övgüyle bahsediyor: “Yalın ve canlı bir tarzı vardı, işinde çok marifetliydi ve çok gayret gösterirdi, tutkulu bir idealistti. Yalanlarını daha inandırıcı kılmak için turistik rehberler, İngiltere haritası ve eski tren saatleri gibi birçok kaynaktan istifade ederdi.”
Londra’daki yeni hayatından memnun olmayan eşi Araceli, İspanya’ya geri dönmek istedi. Casusluk işleriyle son derece meşgul olan Garbo, evliliğini düşünmez olmuştu. “Madam G.’nin Memleket Hasreti” başlıklı bir raporda Tomas Harris, Garbo’nun pek iç açıcı durumda olmayan evliliğini şöyle anlatıyor: “Karı, koca ve çocukları yüksek güvenlikli bir MI5 evinde kalıyordu.
Araceli Gonzalez bu evde kendisini çok yalnız hissediyordu. İngiltere’nin havasından nefret ediyordu. İngiltere mutfağından tiksiniyor; çok fazla makarna ve patates, çok az balık oluşundan yakınıyordu. Bir türlü İngilizce öğrenemiyordu. Kocası Londra’da diğer İspanyollarla tanışmasını istemiyor, çünkü işinden konuşacağından ve bunun da Alman İstihbarat Teşkilatı Abewehr’in kulağına gideceğinden çok korkuyordu. Ülkesine dönme ve özellikle de annesini görme arzusu bazen çok farklı davranmasına yol açıyordum.
Durumu kötüye gidiyor, her geçen gün daha da umutsuzlaşıyor ve kocasını terk etmekle tehdit ediyordu. Tehditleri istediği etkiyi yaratmayınca memleketine özgürce geri dönebilmek için eşini mesleğini açığa çıkarmakla tehdit etmeye karar verdi.”
21 Haziran 1943’te Aracelli, eşini terk edip İspanyol Büyükelçiliği’ne giderek eşinin Franco Rejimi’ndeki faaliyetlerini ve kimliğini ifşa etmekle tehdit etti.
Tomas Harris kamuya açılan notlarında Garbo’nun şanına yakışır bir şekilde karısını, yaptığı bir şeyden dolayı tutuklandığına inandırarak onu nasıl oyuna getirdiğini açıklıyor. Harris ayrıca Araceli’yi duygusal ve hassas biri olarak tanımlıyor.
Bir MI5 ajanı “Araceli’yi mutfağında oturmuş ve gaz musluklarını sonuna kadar açmış” bir vaziyette buldu ve ardından kocasını ziyaret etmesi için özel bir sorgu karargâhına götürdü. Araceli kocasının büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna farkına vararak özür diledi ve Franco olayları konusunu açığa çıkarabilecek hiçbir şey yapmayacağı konusunda ajana söz verdi.
Kocası hapisten çıksın diye kimliğini hiçbir şekilde açığa çıkarmayacağını belgeleyen bir kâğıt bile imzaladı. Garbo, büyük bir maharetle tasarlayıp yürüttüğü bu planla, belki de başa çıkılamayacak bir raddeye gidecek olan bir durumdan paçasını kurtardı. Böylece hem gerçek kimliğinin açığa çıkmamasını sağlamış hem karısını yatıştırmış hem de çift taraflı casusluğa geri dönmüş oldu.
Olayların devamı tarihe geçmeseydi bu karı koca arasındaki tartışma önemsiz addedilebilirdi. Garbo, Almanların uzun süredir yapılacağını bildiği (6 Haziran 1944 sabahın altısı) Normandiya Çıkarması hususunda Almanlara yanlış bilgi vermekle mükellefti. Çıkarmanın sabah saat altıda yapılacağını söyleyecekti, ancak Alman aracı casusa, yapılacak bu çıkarmanın müttefiklerin Calais’ye yapacağı asıl çıkarmayı gizleyen büyük çaplı bir kurtarma harekâtı olduğunu belirtecekti.
Adolf Hitler bizzat bu bilgiyi dikkate alarak 7. Panzer Tümeni’ni kuzeye göndermeye karar verdi. Asıl savaşın burada gerçekleşeceğine ikna olmuştu. Bu esnada Amerikan Ordusu, Normandiya kıyılarını çoktan ele geçirmişti bile. Almanlar, savaştaki hizmetlerinden dolayı kendisine Kırmızı Haç Nişanı’nı layık gördü. Onun çifte taraflı casus olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi.
Bir yıl evvelinde karısı kimliğini ifşa edebilmiş olsaydı işte bu İkinci Dünya Savaşı’nın akıbetini de değişebilirdi.
İngilizler ve Nazilerden Madalya Alması
Hikâyenin devamını biliyoruz. Kahraman Amerikalılar gelip Almanya’nın Fransa işgalini adım adım püskürttü. Bu arada García, 25 Kasım 1944’teki hizmetleri için İngiliz Şövalyelik Nişanı‘yla ödüllendirildi.
Birkaç ay sonra Almanlar, savaştaki hizmetlerinden dolayı kendisine Kırmızı Haç Nişanı’nı layık gördü. Almanlar onun çifte taraflı casus olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi.
Savaştan sonra MI5, Garbo’yu Soğuk Savaş’ta da çift taraflı casus olarak kullanmayı düşündü. Gelgelelim çift taraflı casus kendisine bir ölüm senaryosu uydurdu ve Angola’ya kaçtı.
Yeni bir hayat kurmak üzere yakalanmadan Venezüella’ya göç etti.
Büyük bir gizlilikle bir sahaf dükkânı işletti.
Venezüella’da 1988’deki ölümünden evvel 1985 yılında akıl almaz hayat hikâyesini anlatan bir kitap yayımladı. İngiliz tarihçi Christopher Andrew, García’nın İkinci Dünya Savaşı’nın ve hatta belki de 20. yüzyılın en önemli çift taraflı casusu olarak görüldüğünü söylüyor.
Evlilik meselesiyse, casus ve karısının savaşın hemen ardından kendisinden ayrılmasıyla son buldu. García daha sonra Venezuela’da tekrar evlendi ve 3 çocuğu oldu.
YORUMLAR