1 Nisan sabahı CHP halkın yarısıyla birlikte derin derin düşünmek zorunda kalırsa... Hele de, İstanbul ve şu anda eldeki başka büyük şehir belediyelerini kaybederse...
Daha önce birkaç kez tanık oluyoruz.
CHP üç ay önce kurultaya giderken Devlet Bahçeli herkesin hayret dolu bakışları arasında:
"Kılıçdaroğlu'nu üzmesinler" açıklamasında bulunuyor.
Aynı kurultay sürecinde, aynı Bahçeli "CHP'liler aceleci davranmasın" diyerek, tekrar Kılıçdaroğlu'nu savunuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'na yıllarca etmediği hakareti bırakmayan Devlet Bahçeli dün harikalar yaratıyor:
"Kılıçdaroğlu'nun bütün izlerini silmenin nesi Türkiye İttifakı?.. Neresi adamlık, neresi vefakârlık?.."
İnanmayacaksınız ama, böyle söyledi!..
İnanmayacaksınız ama, aynen bu cümleleri kurdu!..
Tunç Soyer'in suçu
Bahçeli bir yana, CHP içinde de aday belirleme sürecinde ne yazık ki, kural dışı olaylar yaşanıyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse...
Genel Başkan Özgür Özel partisinin grup toplantısında konuşurken İzmir ilçelerinin belediye başkan adaylarından övgüyle söz ediyor.
İzmir'i anlatırken, tekrar aday göstermediği, Seferihisar ve İzmir Büyükşehir'de başarıyla belediye başkanlığı yapmış...
Tunç Soyer'in adını anmıyor, bir teşekkür bile etmiyor.
Yazıklar olsun!..
Nerede siyasi nezaket, nerede siyasi ve insani dostluk?..
Tunç Soyer'e, aday gösterilmeyeceğini beş dakika önce bildiren Özgür Özel'e sormak gerek:
"Tunç Soyer'in suçu ne?.."
Kurultayda Kılıçdaroğlu'nu desteklemiş olması mı?..
Kılıçdaroğlu'nun artık bırakmasını en çok isteyenlerden biri olarak, ben Tunç Soyer'e reva görülen bu siyasi nezaketsizliği bir yere sığdıramıyorum.
Cemil Tugay eksi başladı
Tunç Soyer'in yerine Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay aday gösteriliyor.
Kılıçdaroğlu AKP iktidarında en çok ihale alan, Tayyip Erdoğan'a yakın bazı müteahhitleri "Beşli Çete" diye nitelerken...
Ortaya çıkıyor ki...
Cemil Tugay Karşıyaka Belediye Başkanı iken, Mehmet Cengiz ile bir arsa satışı üzerinden iş ilişkisi kuruyor.
Kendisi de, dün bunu "borçları kapatmak durumdaydım, göreve yeni başlamıştım, acemiliğime geldi" diyerek, itiraf ediyor.
Ancak, olay orada bitmiyor.
CHP'li Eren Erdem satılan o arsa dışında, Cemil Tugay'ın Mehmet Cengiz'le başka iş ilişkileri olduğuna dönük iddialar ortaya atıyor.
Doğru mu, eğri mi, açıklamak Cemil Tugay'a düşüyor.
Bu arada CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır'ın kulakları çınlasın!..
Ali Mahir Başarır bir kaç ay önce "Beşli Çete" diye bir kitap yazmıştı da!..
İmamoğlu etkisi
Kurultay sonrasında CHP'de sular durulmuyor. Belediye Başkan adaylarının belirlenmesinde o sular biraz daha kabarıyor.
Neden?..
Ekrem İmamoğlu etkisi!..
Kurultayın üzerinden üç ay geçiyor, o tarihte uç veren algı giderek derinleşiyor:
İmamoğlu'nun partide bir belediye başkanından daha fazla role soyunduğu iddiası.
Bu iddia ile bağlantılı çeşitli spekülasyonlar dolaşıyor.
İmamoğlu'nun partide etkin olmak hırsından bir an önce kurtulması hem kendisi, hem CHP için iyi olacak!..
Şu anda CHP
AKP - MHP ortaklığının ötesinde, CHP'nin karşısında bazı muhalefet partilerinden oluşan zaten bir ittifak var.
Ayrıca, bunca olumsuzluklara rağmen, onların yarattığı pozitif algı var.
CHP'de buna beceriksizliklerle, siyaset nezaket ve dayanışma eksikliği ile yönetim karmaşasıyla birlikte olumsuz bir tablo ekleniyor.
Seçim 31 Mart'ta.
Ekonomide, milyonlarca insanın geçim derdinde, sayısız olumsuz sosyal sorunlarda, dış politikada ülkeyi bu ölçüde dara düşürmüş bir iktidar karşısında...
1 Nisan sabahı CHP halkın yarısıyla birlikte derin derin düşünmek zorunda kalırsa...
Hele de, İstanbul ve şu anda eldeki başka büyük şehir belediyelerini kaybederse...
Sonraki seçimsiz dört yılda Türkiye'yi düşünmek bile kabus ötesi.
Seçime iki ay var.
CHP kendine gel!..
En kritik dönemde ABD'de büyükelçi yok!..
"PKK terör örgütüne desteği sürdükçe, İsveç bizden NATO üyeliği için destek beklemesin".
Tayyip Erdoğan bunu bir yıla yakın süre defalarca söylüyor.
Ya da aniden bir başka formülü ortaya atıyor.
"Avrupa Birliği için önümüzü açarlarsa, biz de İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakarız".
Avrupa ve NATO elbette şaşırıyor.
Seçimler öncesinde makas değiştiriyor, her zamanki gibi, dış politika iç politikaya dönüşüyor:
"Seçimi Kılıçdaroğlu kazanırsa, İsveç'i NATO'ya alacak".
Bu muhteşem öngörüyü aynı gün yandaşlar manşetlerine taşıyor. TV'lerde yorum döktüren döktürene!..
Nazım'ın dediği gibi, "ne acayip iştir ki, bu ne menem gidiştir ki", İsveç - PKK bağlantısı da unutuluyor, İsveç - AB kapısı da unutuluyor, olay dönüp dolaşıp F - 16 pazarlığında noktalanıyor.
Ve Erdoğan İsveç'in NATO üyeliğini onaylıyor. Anlı şanlı manşetlerle bu onay duyurulurken...
ABD Dışişleri Bakanlığı aynı pakete Yunanistan'a, bizden esirgediği F - 35'lerin verilmesini ekliyor.
F - 35'i vereceği diğer ülke Çekya!..
Başından sonuna kadar, bunun neresinden tutacaksınız, diye düşünürken, asıl skandal akla geliyor:
Amerika ile en yoğun dönemlerden biri yaşanırken...
Türkiye'nin Washington'da şu anda büyükelçisi yok!..
Eski AKP milletvekili, o büyükelçinin süresi doluyor, Türkiye'ye dönüyor, yerine yenisi atanmıyor.
Pek çok, ama sayısız pek çok olayda yaşadığımız gibi, AKP ile birlikte böyle bir skandalı Cumhuriyet döneminde ilk kez görüyoruz.
YORUMLAR