Muhalefetin ortak adayı olarak seçilecek cumhurbaşkanının, kendisine, ülkeyi tekrar demokrasi rayına oturtacak ve her kesimle barışık biçimde ülkeyi "normalleştirecek" bir geçiş dönemi misyonu öngörmesi gerekli
Sanıyorum Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet bloğunun (6'lı Masa) Cumhurbaşkanı (CB) adayı olma olasılığı gündemden düştü.
Kendisi çok istemesine rağmen 6'lı muhalefet bloğunun tamamından adaylık için destek alamayacağı netleşti gibi görünüyor.
Benim anladığım, ortak adaylık için masada sadece iki aday adayı kaldı: Sayın Mansur Yavaş ve Sayın Ekrem İmamoğlu.
Bu noktaya gelinmesinin en önemli nedeninin tüm toplum kesimlerinden ve muhalefetteki tüm partilerin tabanlarından yani alttan gelen büyük baskı olduğu anlaşılıyor.
Zira kendini iktidara muhalif kanatta gören herkesin ortak arzusu, mevcut iktidar gücüne karşı muhalefetin adayının en gerçekçi biçimde seçilme şansı en yüksek olan aday olması.
Matematik bilimine göre de muhalefet adayının, bir önceki seçimde çoğunluğun oyunu almış iktidardaki bloğun seçmenlerinden en azından bir kısmının oyunu çekebilmesinin şart olması.
Bu tarife uyan iki potansiyel adayın Sayın Yavaş ve Sayın İmamoğlu olduğu ise çok bariz.
Eğer 6'lı muhalefet bloğu bu iki potansiyel aday dışında üçüncü bir kişiyi aday olarak belirlerse, bizzat kendi parti tabanları yanında, ülkede değişim isteyen tüm toplum kesimlerinden de çok büyü tepki alacak.
Öte yandan 6'lı muhalefet bloğunun söz konusu iki potansiyel adaydan birinde mutabık kalmasının mümkün olmaması halinde ise kanaatimce ilk turda muhalefetin birden çok aday çıkarması ve ilk tur sonucuna göre ikinci turda işbirliği yapılması ihtimali halen devam ediyor.
Ancak bu ihtimalde ben her iki potansiyel adayın da birbirlerine rakip olarak resmi aday olacağını sanmıyorum. Böyle bir durum kendileri açısından da mantıklı olmaz.
6'lı liderlerin siyasi vesayeti altında cumhurbaşkanlığı yapılır mı?
6'lı muhalefet bloğu halk tabanından gelen büyük talebe rağmen, Bizansvari politik hesaplarla bu iki potansiyel aday dışında başka bir ortak aday belirlerse, bu iki potansiyel adaydan birinin, yine de aday olması yönündeki halk tabanından gelecek çok büyük talebe hayır demeyebileceğini tahmin ediyorum.
Bu ihtimalde halk tabanından gelen büyük taleple aday olacak bu potansiyel adayın hem seçilme şansı (en azından ikinci turda) büyük olacak; hem de seçilirse 6'lı Masa liderlerinin siyasi "gözetimi" altında Cumhurbaşkanlığı yapmak zorunda kalması söz konusu olmayacak.
Yani siyasi "prangalarla" sınırlanmış ve her kafadan çıkacak seslerle yaşamak zorunda kalacağı bir icraat dönemi yaşamak zorunda kalmayacak.
Son günlerde bu konuda, 6'lı muhalefet bloğunun adayı seçilirse 6 liderden oluşacak bir "İstişare Konseyi"nin sanki bir tür Siyasi Vesayeti altında görev yapacağı gibi bir izlenim oluştu.
Halkın yüzde 50'sinden fazlasının direkt oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı için böyle bir siyasi vesayetin zaten hukuken dayanağı olmaz. Seçilmiş Cumhurbaşkanı için, çok önemli kararların alınmasında parti liderlerinin tavsiyelerini dikkate almak ise zaten siyasi nezaket çerçevesinde rahatlıkla vaziyet edilebilecek ve yönetilebilecek şeyler.
Yani bu potansiyel sorunu yine de fazla abartmaya gerek yok.
Burada önemli olan husus bence bu şekilde seçilmiş cumhurbaşkanının ayrı bir siyasi parti lideri gibi hareket etmemesi.
Ortak adayın nitelik kriteri
Muhalefetin ortak adayı olarak seçilecek cumhurbaşkanının, kendisine, ülkeyi tekrar demokrasi rayına oturtacak ve her kesimle barışık biçimde ülkeyi "normalleştirecek" bir geçiş dönemi misyonu öngörmesi gerekli.
Yeni cumhurbaşkanı eğer bu geçiş dönemini sağlıklı biçimde yönetebilirse ve ülkeyi ve ülke siyasetini bir sonraki seçimlere tekrar olması gerektiği normal mecrasında akmasına hazırlayabilirse, bu ülkeye ve topluma en büyük faydası bu olacak.
O halde kanaatimce muhalefet bloğu yapacağı bu çok önemli ortak aday belirlemede şu kritere göre karar vermeli:
Seçilme şansı en büyük olan iki potansiyel adaydan hangisi, ülkenin çivisi çıkmış idari ve yargı kurumlarını tekrar rayına oturtup, geçiş dönemini en geniş toplum kesimleriyle barışık biçimde "kırmadan dökmeden" en sağlıklı şekilde yönetip, siyaseti bir sonraki seçimlere, normal akması gereken mecrasına en iyi hazırlayabilir?
Muhalefetin seçilme şansı en yüksek olan bu iki adaydan birini aday göstermesinin diğer bir mantıklı gerekçesi ise 20 yıldır iktidardaki hem de üst seviyede hırslı, popülist ve seçimi kaybetmesinin kişisel olarak salt iktidarı kaybetmenin de çok ötesine geçen sonuçları olabilecek otoriter bir Tek Adam'ı devirmenin öyle kolay olmaması.
Gerçekten seçilme şansı en yüksek olan adayda karar kılınmayıp, "zaten bu ekonomik kriz sayesinde kimi aday göstersek seçilir; o halde ideolojik açıdan en ideal muhalif adayı gösterelim ki iktidar değişiminden en verimli biçimde yararlanalım!" denilirse korkarım büyük hayal kırıklığı yaşanır.
Zira kaybedecek çok şeyi olan ve Bizans'ın tüm taktiklerini öğrenmede ustalaşmış 20 yıllık iktidarın seçim öncesi son 6 ayda şapkadan hangi ekonomik tavşanlar çıkarıp halkın gözünü boyayacağını bilemezsiniz.
YORUMLAR