Osmanlı’da zındık (tanrıtanımaz) ve mülhid (dinden dönmüş, sapmış) denilerek boynu vurulan Molla Lütfi, Molla Kabız, Nadajlı Sarı Abdurrahman gibi bilginlerin tümünden ayrımlı, dinsel suç tanımına uyan ve sözcük anlatımıyla bir "zındık" (tanrıtanımaz) diyebileceğimiz olan Lari Mehmed Efendi, Silâhdar Tarihi’ndeki anlatıma göre, İstanbul’da Valide Hanı'nda oturan, zengin, eski bir imamdır.
1665 yılında dinsizlik ile suçlanıp İstanbul halkına aşağılayıcı biçimde gösterilerek (teşhir edilerek) başı kesilen dönemin bilginler sınıfının önemli adı Lari Mehmed Efendi, Sultan İbrahim’in annesi Kösem Mahpeyker Sultan'ın 1651 yılında yaptırmış olduğu Valide Hanı’nın bir bekâr odasında otururdu.
Tarihçi Fındıklılı Silahdar Mehmed Ağa’nın, “Valide Hanında yaşayan zengin ve mal, mülk sahibi ve bilimsel yüksek anlağıyla (zekâsıyla) tanınmış ünlü bir kişi”dediği bilgin Lari'nin Valide Han’da ticaret ile de uğraştığını kestirebiliriz.
EYLEMLER SARAYA ULAŞINCA TUTUKLANDI
Çağdaşı din bilginleri arasında bilim insanlığı ve aklıyla öne çıkan Lari Mehmed Efendi, İstanbul'da ve Maksutpaşa Cami imamı olarak görevini sürdürürken, Batılı diplomat tarihçi, Osmanlı tarihi uzmanı Sir Paul Rycaut'ya (1629-1700) göre, tanrı inancına karşı çıkıyor ve bu konuda sakınmadan keskin sözler ediyordu. Örneğin:
“Ya kesinlikle tanrı diye bir şey yoktur ya da bilginler sınıfınca bize dayatılan biçimde, güç ve bilgelik (hikmet) sahibi değildir. Çünkü o eğer gerçekten var olsaydı -ki zaten dünyada böyle bir şey yoktur- benim gibi, onun olmadığından söz eden ve varlığının en büyük düşmanı olan benim gibi birini asla yaşatmazdı.”
Lari Mehmed Efendi, birtakım şeyleri böyle reddediyor ya da dinsel yasaklı şeylerin örneğin, şarabın helal olduğu gibi sözler ile çevresine insanları toplayabiliyordu.
Bunun üzerine; bu türden konuşma ve eylemleri saraya değin ulaşınca tutuklanmış 4 Şaban 1075 (2 Şubat 1665) Cuma günü, İstanbul vezir İbrahim Paşa'nın sarayında mahkeme karşısına çıkartılmıştır.
Mahkemede İstanbul'un önde gelen din bilginleri, tanınmış imam ve hatipleri hazır bulunuyordu.
Fındıklılı Silahdar Mehmed Ağa'nın ünlü Silâhdar Tarihi ve öteki kayıtlara göre yaklaşık kırk da tanık çağrılmıştı.
Lârî Mehmed Efendi kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmemiş, düşüncelerini açık yüreklilikle savunmayı sürdürmüştür.
Tanık anlatımları ve Lari’nin tanrıtanımazlık düşüncesi içeren sözlerini değerlendiren mahkeme, hemen ardından alınan onay (fetva) sonucunda, İstanbul kadısı Merhabazade Efendi, Lari’nin ölüm kararını imzalar.
ÇOK ÖNEMLİ BİR AYRINTI...
Tarihçi Silâhdar, “Fatih semti Parmakkapı'da halka gösterilip “gerden-zede-i seyf-i şeriat” olarak (boynu şeriat kılıcıyla vurularak) aynı gün öldürülmüştür” diye yazmıştır.
Osmanlı Arşivi'nde bulunan bir tezkirede Lari Mehmed Efendi'nin ölümü sonrası kitaplarının satılıp devlete gelir elde edildiği ve bunlar arasında kişisel notlarının varlığından da söz edildiği yazılmış ise de bu belge günümüze ulaşmamıştır.
Bu belge elimizde olsaydı Lari’nin düşüncelerini ilk elden öğrenme olanağımız olurdu.
Osmanlı Arşivindeki bu tezkirede önemli olan bir konu da, Lari’nin kitapları arasında “kâfir hattıyla” (başka dillerde) yazılmış kitaplardan söz edilmesidir. Buradan Lari Mehmed Efendi'nin Arapça, Türkçe ve Farsçanın dışında başka yabancı dilleri de bildiğini söyleyebiliriz.
1660’larda yüksek bir saygınlığa sahip Müslüman bir din bilgininin yabancı dillerde yazılmış kitaplar okuması ve bunları evinde bulundurması çok önemli bir ayrıntıdır.
Osmanlı tarihçisi ve koyu bir Hristiyan olan İngiliz Rycaut, Lari Mehmed Efendi’yi anlatırken İstanbul'da yüksek, saygın topluluklar arasındaki gizli ya da açıktan tanrıtanımazlara (ateistlere) ilişkin bilgiler de veriyor.
Onun kayıtlarından, Lari Mehmed Efendi’nin yalnız olmadığı anlaşılıyor. Rycaut, bunların çok yüksek dayanışma içinde olduklarını, kendilerine, “musirrin” (tanrı inancını yadsıdıklarını gizleyenler) dediklerini ve sayılarının çok yüksek olduğunu, sarayın içinde, haremde, hadım ağaları arasında, bir kısım paşalar içinde, kadılar, din bilginleri, kâtipler ve ayrıca sonradan Müslümanlığı seçmiş olanlar (mühtediler) arasında yaygınlığını, Lari Mehmed Efendi’nin ise bunların ileri gelenlerinden biri olduğunu yazmaktadır
Cem Bayındır
KAYNAKÇA:
1- Osmanlı Toplumunda Zındık ve Mülhidler, A. Yaşar Ocak,
2- Osmanlı Türklerinde İlim, A. Adnan Adıvar,
3- Büyük Osmanlı Tarihi, İsmail Hakkı Uzunçarşılı
4- İslam Ansiklopedisi Rycaut, Paul maddesi, Cilt:35, Sayfa 314-315
5- İstanbul Ansiklopedisi, Reşat Ekrem Koçu, 6. Cilt
6- Türklerin Siyasi Düsturları: Batılı Gözüyle Osmanlı’nın Gücü ve Zaafları, Paul Rycaut
7- Bilim Tarihinde Acı Sayfalar, Ahmet Bayındır, Cumhuriyet Gazetesi, 19.10.2004.
YORUMLAR