Borç ararken, Afrin’e operasyon mümkün mü?

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, iki gündür İngiltere’nin başkenti Londra’daydı… Sebebi de malum, Türkiye’deki değirmenin dönebilmesi için taşıma suyu arıyor. Yani dışarıdan alınan borçlarla dönen ekonomi için sıcak para arayışında… 14-15 Ocak tarihlerinde, toplamda 20-25 trilyon dolarlık varlık yöneten fonların yöneticileri, asıl ifadesiyle parayla para kazanarak dünyayı sömüren küresel sermayedarlar Londra’da bir araya geldiler ve 2018 sıcak para akışlarını konuştular. 100’ün üzerindeki yatırımcı (küresel tefeci), ülkelerin pozisyonlarını masaya yatırıp, nereye fon aktaracaklarını konuşuyorlar bu toplantılarda… Finansal sömürü, siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve daha birçok sahada taviz, hepsi masada… İşte bu kurtlar sofrasından medet umuyor, Türkiye’nin siyasileri… Uzmanların ifadesiyle, Türkiye’nin döviz kurlarında istikrarı koruyabilmesi, 2018 yılında yaklaşık 200 milyar dolarlık sıcak para girişine ihtiyaç duyuyor. Milli emek ve üretimimizin karşılığı kendi Milli Para’mızı basmayarak, ABD’nin faizli dolarına kendimizi muhtaç ederek, hatta dalgalı kuru benimseyip kur riskini daha da artırarak ekonomiyi tamamen bağımlı hale getirdik. Şimdi de el açıp adamlardan para dileniyoruz, “aman nolur sıcak paranızı bize gönderin” diye… Bu el açtığımız küresel tefeciler, hepsi ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin, İsrail’in Büyük İsrail devleti projesinin planlayıcıları, uygulayıcıları, finansörleri…  Bu adamların parasına muhtaçken, onların kontrolünde olan Afrin’e operasyon yapmayı planlıyoruz, mümkün mü? “Bana para ver, sana operasyon yapacağım” mı diyeceğiz? Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Afrin ve Münbiç’e operasyon sinyalini verdikten bir gün sonra, ABD’li Kolalisyon Sözcüsü, YPG’lilerden 30 bin kişilik bir ordu oluşturduklarını açıkladı. Dün de öğrendik ki, ABD, PYD ile gizli bir anlaşma yapmış ve Afrin’deki YPG’lilere omuzdan atılabilen seyyar uçaksavar füze sistemleri vermiş. ABD, bir taraftan para politikalarıyla Türkiye’yi dizginlemeye çalışırken, diğer taraftan da düşmanımıza her türlü imkanı sunmaya devam ediyor. Burada iki ihtimal var; birincisi, ABD, Türkiye’nin Afrin’e girmesine asla müsaade etmeyecek, böylece siyasilerimiz sadece esip gürlemekle kalmış olacaklar; ikincisi ise daha kötü, ABD perde arkasında “gir, arka bahçendir” diyecek ama Türkiye burada büyük bir kötü sürprizle karşılaşacak. Şunu asla unutmamalıyız, karşımızdaki muhatabımız sadece bir terör örgütü değil, o terör örgütünü maşa olarak olarak, kılıf ve bahane olarak kullanan ABD… Döviz kurunu koruyabilmek için finans arayışında olan ekonomisi oldukça kırılgan Türkiye, mevcut koşullarda Suriye’nin kuzeyinde girişeceğini bir savaşta karşısında sadece YPG’yi değil, ABD’nin koordinatörlüğünde olan küresel Haçlı ordusunu görecektir. Korkalım, kaçalım, mücadele etmeyelim demiyorum; mevcut şartlarda böyle bir mücadele intihardır diyorum, Osmanlı’nın bir hiç uğruna Birinci Dünya Savaşı’na girmesi gibi… Bizi bu tuzağa çekenler, bunun detaylarını hiç düşünmediler mi? Biz Birinci Dünya savaşı’na müttefikimiz Almanya yalnız kalmasın diye girdik ama yıllar sonra öğreniyoruz ki bu savaşta asıl hedef Osmanlı’ymış… Üstelik Almanya da bu tezgahın bir parçasıymış. Dün bu tür tezgahları planlayanlar, bugün hiç plan kurmayacaklar mı? Diyeceksiniz ki biz bu işin üstesinden geliriz, Enver Paşa da diyordu. Bu işin üstesinden gelmek ancak Mustafa Kemal olmayı, onun gibi bağımsız bir karakter taşımayı gerektirir, bu da sizde yok. ABD müsaade etmez diyerek yıllardır Milli Para basmayanlar, ABD’nin kontrolündeki Afrin’e ve Münbiç’e girecekler(!) sizce de bir tuhaflık yok mu? Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır boşuna birlik beraberlik, Milli Ekonomi Modeli, Milli Para, Milli Paralarla Ticaret, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, Sosyal Devlet-Milli Devlet, Atatürk Vatandır, Hoş Geldin Atatürk demiyor. Bunlar olmadan bağımsız bir karaktere sahip olunmaz ve maalesef Afrinler kurtuluşumuz değil, mezarımız olur.



Murat Çabas [email protected]







YENİ MESAJ GAZETESİ