ABD ipiyle, indik mi İdlip kuyusuna.
İndik!
Koskoca ülke şimdi İdlip'le yatıp kalkıyor.
Şimdi diyor ki ABD, "İdlip'te kullanmak şartıyla Türkiye'ye silah verebiliriz." Kime karşı kullanacağız bu silahları?
Suriye'ye, İran'a hatta Rusya'ya karşı
Oysa "uçak" krizinde, "Rus uçağını FETÖ vurduttu" demiştik. İktidarın içine FETÖ mü kaçtı ki, tekrar Rus uçağı vuracak pozisyona geldik.
İdlip'te şehitler verdik, bazı şeyleri konuşmak doğru değil. Fakat konuşmadığımız taktirde, tekrar şehitler vereceğiz.
Atatürk, kendi topraklarımızda "ölmeyi emretti". Yoksa gidip komşu ülkenin toprağında, kendine ait toprağı savunmaya çalışan bir ülkeye karşı, askerlerini ölüme atmadı.
Beğeniriz beğenmeyiz BM'de temsil edilen bir ülkedir Suriye... Yarın birgün "Türkiye savaş suçu işledi" denirse, nedir hazırlığımız. Evlat sahibi olmayanlar, elin evladını yabancı topraklarda savaşa gönderecek nutuklar atıyor.
Suriye'nin kuzeyine PYD'ye/ABD'ye karşı sesi çıkmayanlar, İdlip'te Suriye'ye ve Rusya'ya karşı hasta haliyle silah kuşanıp, mevzi almaktan söz ediyor. İki emperyalist güç arasında kalmış Türkiye'ye akılcı, basiretli bir çıkış yolu göstermekten acizler.
Suriye'ye hem İsrail vuruyor hem Türkiye...
Ya İsrail Allah yolunda, ya biz İsrail yolunda!
80 bin camide Fetih suresi okuyanlar, yanımızda duran "dostumuz" İsrail'e ve arkamızda duran "stratejik ortak" ABD'ye ne diyorlar!.. Öyle ya birlikte Suriye'ye vuruyoruz.
Bizim söylediklerimiz, bazılarına etki etmiyorsa, İsrail'li yazar ve akademisyen Ehud Yaari'den dinlesinler. Yaari'nin "Erdoğan İsrail'in düşmanlarını öldürüyor" değerlendirmesi oldukça çarpıcı.
Rafael Sadi çevirisinden birlikte okuyalım:
"İsrail de şaşırdı.
Erdoğan bizim düşmanlarımızı vuruyor. Hepimiz seçimler ile meşgulken son saatler etrafında gelişen olaylar oldukça dramatik bir durum sergiliyor. Aniden kendimizi Türklerin yanında buluyoruz. Ve eski "dostumuz" Vladimir Putin'in yanında olmadığımızı görüyoruz.
Son 24 saat içerisinde Hizbullah Suriye'den Lübnan'a sessizce ve ilan etmeden ve sayısı bilinmeyen onlarca askerinin tabutunu, İdlib'teki Türk bombardımanı sonucu Lübnan'a taşıdı. Olay Suriye'nin kuzeyindeki İDLİB bölgesinde cereyan etti.
Beyrut'ta ve Lübnan'ın güneyindeki bazı yerleşim bölgelerinde ve Bekaa yöresindeki şehit ailelerinin feryatları ve evlatlarını Başer Esad'ı kurtarmak için kurban eden örgüte karşı gazapları tespit edilmiştir.
Bizce de malum olan örgüt lideri Hasan Nasarallah'ın bu konuda izahat vermesi talep edilecektir kuşkusuz. Lübnan'daki Şiilere artık İran ve Rusya'nın korunmasını istedikleri lideri omuzlarında taşımaktan gına geldi.
Türk Ordusu ilk defa İran tarafından yönetilen bu milisleri böylesi bir şiddetle Suriye'de vurmuştur. Hizbullah İran'ın ağır baskısı ile Suriyeli İsyancıların elinde kalan son bölgeye asker (Milis) göndermeyi kabul etmişlerdi.
Diyebiliriz ki: Bereketli Hilal bölgesindeki, rekabet, hükümranlık İran ile Türkiye arasında direkt bir çatışmaya neden olabilecek boyutta bir tehdit oluşturmaktadır."
Kıymetli okurlar!
İsrail ne kadar sevinçli değil mi!
İsrail'in korkulu rüyası Hizbullah milislerinin, Türk askeri tarafından İdlip'te öldürülmeleri, İsrail'in sevinçten şok geçirmesine ve şaşırmasına sebep oldu. İran ve Türkiye'nin "Bereketli Hilal" bölgesinde çatışmanın eşiğine gelmeleri, yahudileri sevince boğdu.
"Bereketli Hilal", İsrail'in Arz-ı Mev'ud inancıyla sınırlarını çizdiği bölgedir. İsrail'in Arz-ı Mev'ud sınırlarına kavuşması için, bölgenin iki büyük koçu, İran ve Türkiye'nin savaşması gerekir. Yinon Planı, Büyük İsrail Planı, Büyük Ortadoğu Planı gibi planların hepsi devrede.
Fırat'ın doğusunda ABD'nin silahlandırdığı, "Kürt" devletçiği, güven içinde. Kuzey Irak'ta öyle… İsrail'e monte edilecek zamanı bekliyorlar. Bir tek İsrail askeri ölmüyor. Rus veya ABD askeri de ölmüyor.
Her Türk asker doğar. Türk askerinin ölü hali bile bölgenin en büyük güçlerini, mezara gömer, bunlar ayrı konular. İyi de, emperlaist planların uygulayıcısı Türk askeri mi?
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türk askerine, kimse rol biçiemez. Türk askeri, Türk devletini, Türk vatanını ve milletini korumakla görevli. İsrail düşmanlarını öldürmek, Türk askerinin görevi değil.
Akdeniz'de vatandaşlarımızı öldüren İsrail değil miydi. Demek ki, "van minıt" bir tiyatroymuş. Demek ki, bir tek Kürecik'ten İsrail'e koruma sağlamıyormuşuz. Suriye'de de İsrail'in düşmanlarını haklıyoruz. İlginçtir, buna Rusya da izin veriyor.
Birinci körfez çıkarmasında, "hedefin Irak değil, Türkiye olduğunu", Prof. Dr. Haydar Baş Bey söylemişti. O günden bu güne, tehditler değişmedi. İktidarlar değişti ama Büyük İsrail'e giden yol hep açık kaldı. Şimdi öyle ki, Büyük İsrail'e 'duble yol' döşendi!
"Hacımın oyu", İsrail'i korurken, Mehmetçiği öldürdü!
"Kaddafi diktatör" dedik, İzmir'den Libya'yı bombalattık. "Saddam Diktatör" dedik, Irak'ta ABD'nin işgal ortağı olduk. Şimdi "Esad zalim" diyoruz, İsrail'in baş düşmanına, İsrail ve ABD ile birlikte, darbeler indiriyoruz.
Esad'a arka çıkan Rusya ve İran'ın önüne, Türkiye'yi atıyoruz.
Türk milleti, bu oyunu görmedikçe, ağlamaya devam edecek. "Şehitler tepesi boş kalmayacak", tabut başında "elhamdülillah" çekilecek. Sıvasız evlerin çatılarına bayraklar asılacak, bu evlerin önlerine siyah mersedesler çekilecek. Bayrağa sarılı şehit naaşları üzerinde, daha çok selfiler çekilecek.
Ne utanma, ne arlanma, ne Allah korkusu kaldı…
Allah'ım, ülke diye nasıl bir cehenneme düştük!
Yusuf Karaca
yusufkaraca @ yenimesaj.com.tr
YORUMLAR