25 Ağustos 2021 Çarşamba
Ya okuduklarını anlamıyorlar.
Ya da en kuyruklusundan yalancılar.
Başka türlü açıklayamadım ben durumu:
- İngiltere Savunma Bakanı, İngiliz The Mail on Sunday gazetesi için bir makale yazıyor ve makalesinde, ülkeden/Taliban'dan kaçanlar için Afganistan "dışındaki bölge"de geçici işlem merkezleri oluşturacaklarını duyuruyor.
-İngiliz gazetelerinde konuyla ilgili bir de haber yayınlanıyor. Makaleyi de yayınlayan The Mail on Sunday'in de, The Guardian'ın da yer verdiği bu haberde ise İngiliz Bakanın söz ettiği merkezlerin (mülteci kamplarının) Türkiye ve Pakistan'da oluşturulacağı iddia ediliyor. İngiliz basınının iddiasını dayandırdığı kaynak da İngiliz Savunma Bakanlığı.
-BBC Türkçe, İngiliz basınında çıkan haberleri özetlerken bu iddiayı da paylaşıyor. Ancak haberi sehven İngiliz Savunma Bakanlığı yerine İngiliz Savunma Bakanı'na dayandırıyor.
***
Rahmetli anneannem "Çiş değil kaka" derdi böyle durumlarda.
Neymiş efendim İngiliz Savunma Bakanı böyle bir söz söylememiş, "yalan haber"miş; iki gündür yer yerinden oynatılmaya çalışılıyor Türkiye'de.
Görüyor musunuz ne büyük iftiralara maruz kalıyoruz nasıl mağdur ediliyoruz yine!
Savunma Bakanı söylememiş ama Savunma Bakanlığı söylemiş!!!
Ne gam…
Nereden tutsanız elinizden kalan bir "bilgi çarpıtma operasyonu".
***
İngiliz Savunma Bakanı "Türkiye'de mülteci kampı oluşturacağız" dememiş, evet. "Oluşturmayacağız" demiş mi peki?
Hayır.
İngiliz Savunma Bakanı "Türkiye'de mülteci kampı oluşturacağız" dememiş, evet. Bunu dediği iddia edilen İngiliz Savunma Bakanlığı kaynaklarını yalanlamış mı peki kendisi?
O da hayır.
İngiliz Savunma Bakanlığı'na dayandırılan "Türkiye'de mülteci kampı oluşturulacağı" haberi günlerdir yayında. Var mı İngiliz Savunma Bakanlığı'ndan yalanlama?
O zaten hayır!
***
BBC Türkçe'nin başlangıçta yaptığı (sonradan onu da düzelttiler) kaynak hatası dışında nesi "yalan" tam olarak bu haberin?
Bir, iki, üç tıp!
"Yalan haber" diye tepinenlerin, utanmadan bir de bu iddiayı dillendirenlerden özür bekleyenlerin hiçbiri girmiyor işin o kısmına!
***
Bu işin gerçeği eğme, bükme, çarpıtma, takla attırma, yalancılık kısmı.
Ya bir de utanmazlığı?
BBC Türkçe editörü, "Yaptığımız bu açıklama bazı çevreler tarafından 'BBC Türkçe yaptığı yalan haberden dolayı özür diledi' şeklinde yorumlanmakta. Ya yaptığımız açıklama yanlış anlaşıldı, ya da anlamak istemeyenler var" deyip bütün süreci yeniden tane tane anlattığı, haberlerinin "yalan" olmadığını, haberlerini "silmediklerini", haberlerinden ötürü "özür dilemediklerini" tekrarladığı halde…
Hâlâ "yalan" diyebilmeleri… "Sildiler" diyebilmeleri… "Özür dilediler" deyip üste çıkmaya çalışma pişkinlikleri…
Sizin de midenize ağır gelmiyor mu bu yüzsüzlük seviyesi?
***
İktidar yandaşları, TEDx'te yaptığı ve manipülasyon tekniklerini anlattığı konuşmayı kırpıp kırpıp Sedef Kabaş'ı CHP'ye "yalan söylemeyi" öğretmekle, CHP'yi de "yalan üretmekle" suçluyor ama şu manzaraya bakınca kendileri geceleri gizli gizli Hitler'in propaganda Bakanı Goebbels'in ruhunu çağırıp, hep birlikte "Büyük yalan" ayini yapıyorlar galiba!
TALİBAN KARŞITI OLMAYAN
çok eğitimli, burkasız kadın!
Mehmet Akif Ersoy'un Kabil'in "izin verilen sokaklarında" dolaşırken mikrofon uzattığı bir kadın var. Burka giymiyor. Çok iyi eğitimli. Kalkınma Bankası'nda filan çalışmış. Kendini ifade etmek konusunda son derece rahat ve cesur. Soğukkanlı. Dünyadan "Taliban'dan kurtarılmayı" dilenmiyor. Hatta kendi hallerine bırakılmayı istiyor.
Bir kesimin mal bulmuş mağribi gibi atlayıp da -aslen hiç öyle bir şey de söylememesine rağmen- "cici Taliban" imajını beslemek üzere kullandığı bu kadın bana neyi hatırlattı biliyor musunuz?
Okullarda kız ve erkek öğrenciler arasına cetvelle mesafe çekme uygulamaları duyulana, "Kadıköy Vapuru'ndan inenler" ayrımcılığı afişe olana, "Kız mıdır kadın mıdır" mevzularına dalınana, TBMM kadınların gülme şeklini, ruj rengini tartışmaya başlayana kadar iktidarı yere göğe koyamayan liberal kadınlarımızı!
Şimdi otoriterliğinden yakındıkları yeni sistemin yolunu döşemekten başka bir şey olmayan her türlü söylem ve eylemi "ileri demokrasi" diye yere göğe sığdıramıyorlardı hani… "Yetmez ama evet" diye doyamıyorlardı dönüşüm hamlelerine!..
"Dünya" diye genellenen ama aslında emperyalist odaklardan başka bir adresi tariflemeyen uluslararası kamuoyu nezdinde meşruiyet kazanana, onların "dostları"ndan, "dostlukları"ndan faydalanana kadar nasıl kullanılmışlardı ve artık varlıklarına ihtiyaç duyulmadığı gün nasıl hoyratça fırlatılıp atılmışlardı değil mi!
Selcan T. HAMŞİOĞLU YENİCAG
YORUMLAR