GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Dünya Kupası sonrası

20 Aralık 2022 - 20:57

Katar futbolun bir oyun olduğunu gösterdi. Hem de bir bakıma eskimenin ve yeniliğin ne anlama geldiğini de bir kez daha hatırlattı sanki!

"Ruh cisimsiz ve ebedidir"

Hegel

Katar'daki sonuçlanan Dünya Kupası maçı finali herhalde son zamanlarda görülen en dikkat çekici maçlardan birisiydi. Sadece futbol açısından değil belki de ama aynı zamanda duyguların yükselip inmesi, amaçların sıkışması ve aslında tam da neticenin baştan belli gibi durmasına rağmen her an sürprizlere açılan bir imkânı sunması açısından da dikkat çekiciydi ("Messi versus Mbappe", "iki M" arasındaki çekişme olarak görülen maçta Messi ne de olsa Mesih anlamına gelmekte). En inanılmayan bir anda ümidin geri gelmesi-her ne kadar neticeyi tam olarak değişikliğe uğratmasa bile- geleceğe ait bir imkânın veya hayali bile olsa olabilecek gibi duran son bir şeyin ortaya çıkması anlamına gelmekte değil midir?

Katar'da dünya kupası yapılması eleştirilere maruz kaldı. Son günlerde gazeteleri kapsayan eleştirel illüstrasyonlarda, FİFA kupası için hızlandırılan inşaatlardaki ölen işçileri gösteren topraklar üzerinde oynanan maçlar çizildi. Bütün bunlar bir tarafa bırakıldı. Futbolun şaşası ve uluslararası heyecanı sürmeye devam etti. Heyecan futbolu sürdürülebilir bir oyun olarak ortaya koydu (Fransız Cumhurbaşkanı E. Macron'un bile bu heyecana kapıldığını televizyonlarımızdan izledik).

Kupa boyunca oyuncular yoruldu, sakatlandı, eskidi. Fransız takımındaki bazı futbolcuların final maçı öncesi grip oldukları haberi duyuldu. Bu nedenden dolayı mı Fransız takımı ilk yarıda Arjantin'in baskısından dolayı top çeviremedi ve gol pozisyonuna giremedi? Eskimenin verdiği bir anlam var mıdır? Eskime aynı zamanda kazanma imkanını doğurur mu?

Kelime olarak baktığımızda, eskime, parçalanma, sürtünmeyle aşıma anlamına gelen Fransızca "usure" veya İngilizce kelime "usury"nin ikili bir anlamı ortaya çıkmakta: Hem eskime, aşınma ve yok olmaya doğru giden bir süreç anlamına gelmekte hem de aynı zamanda sermayeye ekonomik anlamda bir artı verme (el altından yüksek faizden borç veren tefeci) demek. Hem sürtünmenin ve eskimenin verdiği bir aşınma hem de aşınmanın kâr sağlaması nasıl olabilir? Hemen hatırlayabiliriz ki, antik eşyaların özelliği eskiliğinden gelmektedir. Antika kelimesinin anlamı hem eskimiş hem de değerlenmiş demek değil midir? Yahut bugün ikinci el değil, ama "vintage" olarak adlandırılan eskilerin yenilerden daha pahalı olması bir paradoks mudur? Yoksa tam tersine eski kullanılmamış ama eskimiş olan bir malın daha orijinal olması mıdır? Kullanma ve eskitme veya kullanmadan eskitmenin ikili değeri her halükârda bir "koleksiyon değeri" olarak daha değerli olarak kabul edilmektedir. Hegel'in aşma ve saklama eylemini aynı zamanda ifade eden "Aufhebung" için de aynı şeyi söyleyeceğiz. Hem saklama hem de saklanamaya rağmen var olanı aşıp yeniye doğru geçme anlamına gelmekte.

Fransız edebiyatçı Anatole France'ın metninde (Epikür'ün Bahçesi, 1900) gökyüzünde görünen gezegenlerin yok oldukları zaman bir ışıklı yıldız haline gelmeleri yok olmanın teşbihiyle yıldızlaşmanın yani meşhur olan kimselerin kelimesinin aynı kelime olması bir tesadüf müdür? "Bir yıldız doğuyor" bir film ismi olarak bize bu ifadeyi güzel bir şekilde vermez mi? İki ayrı gibi duran eylem birbirleriyle diyalektik bir ilişki içindeymişçesine zıtlıklar oluşturmaktadır. Gezegen eğer öldüğünde bir ışık, bir yıldız olarak yaşamaya devam etmekteyse, o halde her zaman eskimenin geri geldiği bir çıkar ortaya çıkmaktadır.

 

Neden Dünya Kupası finaliyle bir benzetmeye doğru yöneldik? Katar futbolun bir oyun olduğunu gösterdi. Hem de bir bakıma eskimenin ve yeniliğin ne anlama geldiğini de bir kez daha hatırlattı sanki! Eskiyen bir oyun, "İngiliz buluşu" olarak adlandırılan bir spor olarak futbol artık dünyanı her yerini sarmış durumda. Finalde Fransa ile Arjantin bize umudun gidip geldiğini gösterdi. Her an en zor şartlarda bile yerel ve evrensel bir umut bulmak mümkün. Bunu gösterdi. Futbol tabiriyle bir maçın 90 dakika değil, ama bazen de bu tip turnuvalarda 120 dakikayı da aşabileceğinin birçok örneğini verdiği gibi aynı şekilde final maçında da bunu tekrarladı. En eskiyen yani en yorulan takımlar arda kalmaktalar ve yükselmekteler. Final en çok maç oynayan ve arda kalan iki takım arasında oynanmakta; eskidikçe ve yıprandıkça takım oyuncuları bir o kadar değere doğru yaklaşmakta ve uzanmaktalar.

Eski yeninin bir habercisi değil mi? Tıpkı Postmodernin Fransız filozof Jean-François Lyotard'ın kullandığı anlamda "modern sonrası" değil de modernin daha öncesi olarak "moderne gebe olduğu" anlamında kullandığı gibi düşünebiliriz. Kelimelerin anlamları gibi yaşananlar da asla tek taraflı durmuyor. Kaybedecek gibi olanlar bakıyorsunuz kazanıyorlar en nihayetinde. Son zamanlarda üzerine çok konuşulan Emin Alper'in "Kurak Günler" filminde gösterildiği gibi tam kaybedecek iken birdenbire obruğun diğer tarafına geçenler gibi! 

Kazananlar asla her zaman başarmış olarak kabul edilemezler! Kazanan eskiye dayanan veya eski üzerinden ekonomik bir değer yaratansa eğer, kimin kazandığı değil (anlık olarak sevinme kazanan gibi duranın yanında olsa bile) neyin arta kalacağı olmayacak mıdır? "Neredeyse" sorusu içinde değil miyiz? yani, ne tam olarak bir anlam ne de tam olarak diğer anlam. Arada var olan bir müphemlik çizgisinin üzerinde, umudu saklayarak, gezinmekteyiz.
 

Ali Akay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum