Kayıtlara göre yaklaşık 200 bin kişinin yaşadığı Bodrum Türkiye'nin en değerli arazilerinin olduğu bir yer. Tatil ve bayramlarda nüfusu 1 milyonu geçiyor.
Tabi nüfus yoğunluğu demek rant demek, inşaat demek, beton demek, AKP demek.
AKP iktidarı da bu rantı görünce hiç vakit kaybetmeden Bodrum'u mahvedecek projelerin önünü ardı ardına açmaya başladı.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aracılığıyla doğa harikası yerlerde bulunan el değmemiş hazine arazileri milyonlarca liraya bir bir satılıyor.
Gündem o kadar yoğun ki, kimse ne olup bittiğini anlamıyor bile. Fakat bir gün kalktığımızda İstanbul'a benzer bir Bodrum ile karşılaşacağız benden söylemesi.
O zaman da "hurraa" başka bir doğa harikası ilçemize akın eden insanlar ve yeni rant projeleri doğacak.
Döngü hep aynı...
İşte bu döngüyü bir yerinden yakaladım.
Anlatayım:
İlk olarak bir projeden bahsetmek istiyorum.
Muğla'nın Bodrum ilçesi tatil beldelerinden Turgutreis Palamut Mevkiinde bulunan bir proje… Mavi Arya Projesi. İçerisinde villa, residance ve otel bulunan bir proje.
Sahipleri kim?
AKP Diyarbakır eski Milletvekili Mehmet İhsan Arslan'ın oğlu AKP Ankara Milletvekili Mücahit Arslan ve Mustafa Cihad Arslan…
Önce şirketin "Elif Dış Ticaret" olan ismini 1990 yılında değiştirerek "Aslan Yapı Ltd." adını aldılar. Sonra defalarca sermaye artırarak 2012 yılında A.Ş. olan ve 80 milyon TL sermayesiyle yönetim kurulu başkanlığını Mustafa Cihad Arslan yaptı.
Diğeri de Arslan ailesi ile hemşeri olan, HES, JES, GES projeleri ve yaptığı işlerle büyüyen adı Bursa Belediyesinin düzenlediği sonra iptal ettiği EDS ihalesinde adı geçen Yönetim Kurulu Başkanlığını Cahit Balyen'in yaptığı Caba İnşaat A.Ş…
Bir diğeri ise Göltürkbükü Cennet Koyu'nda otel ve rezidans yapan Vedat Aşçı'nın Yönetim Kurulu başkanı olduğu Astaş Holding.
Yüklenici firmalar yaptıkları bazı duyurularda proje kapsamında yıllardır var olan sahil yolunun iptal edip yolun olduğu arazi projeye dâhilmiş gibi bir izlenim yaratıyor. Buna rağmen çevrede bulunan site sakinleri ve belediyenin itirazı ile bu hayalini gerçekleştirememiş. Ancak edindiğim bilgilere göre bu isteğini gerçekleştirebilmek için de şartları zorluyorlar.
Cennet Koyu'nda dünyada en çok kamudan ihale alan ilk firmalardan biri olan Cengiz Holding'in sahibi Mehmet Cengiz ile 17-25 Aralık sonrası FETÖ'cü Zaman Gazetesi'nin yüzde 10'unu satın alan, TUSKON dahil KHK ile kapatılan vakıflara üye olan, Pensilvanya'ya gidip FETÖ ele başı Gülen ile görüşen Fettah Tamince özelleştirme üzerinden 600 dönüm arazi almış.
Otel, villa ve residence projeleri ve sahile dolgu yapmaya çalışıyorlar. Bu yerlerin projeleri de özelleştirme idarelerinde hazırlanıyor. Belediye sahil doldurmaya karşı da direniyor.
Diğer bir proje ise 250 dönüm bir araziyi kapsıyor. Bu arazi Gökçebel'de. Meşhur Yalıkavak Marina'nın olduğu bölge. Yalıkavak Marina'nın eski sahibi Mübariz Mansimov, özelleştirmeden bahse konu araziyi alıyor. Sonra bir bahane ile satış iptal ediliyor. Sonra aynı yer için bir daha satışa çıkıyor yine Mansimov alıyor. Satış yine iptal ediliyor. Sonrasında aynı yer tekrar satışa çıkıyor ve bu sefer araziyi Güngör Çepni, Yakup Karagöz, Kamil Uğurlu ve Ahmet Güler'in sahibi olduğu Birleşik Gayrimenkul A.Ş. alıyor.
Birleşik Gayrimenkul da aldıkları araziye otel, rezidans ve villa yapmak istiyor. Hatta bahse konu yere bir de marina yapmak istiyor. Arazi ile ilgili AKP üst düzey yöneticilerden yardım istediği ve çözümler bulduğu da iddialar arasında.
Özelleştirme yolu ile yapılan satışlar "yabancı"ya gitmemiş gördüğünüz gibi. AKP döneminde hızla büyüyen zenginleşen firmalar daha da zenginleşmek için özelleştirme adı altında satılan cennet arazileri turizm yapacağız adı altında alıp rezidans ve villalar yaparak daha da zenginleşmenin yollarını bulmuşlar.
Anlayacağınız ortada halk ve belediyeye karşı iktidar destekli para babaları ile süren bir bilek güreşi var.
AKP'nin bunca araziyi neden sattığını da söyleyeyim: Deniz bitti.
Vergi gelirleriyle ekonomiyi bir yere kadar döndürürsünüz. Üretim yapamayan, ithalat bağımlısı, teknolojisi sınırlı bir ülke olarak tek çözüm rant projeleri olarak görülüyor.
Çiftçisi üretmeyen, üretenin hor görüldüğü ezildiği, fabrika işçisinin asgari ücrete mahkum edildiği, hizmet sektöründe üç-beş aylık dönemsel işlere hapsedilen bir millet olduk.
20 yıllık iktidarın sonunda betona hapsolduk.
Murat AĞIREL Yenicağ.com
YORUMLAR