Daha başlangıcındayız ama Rıza Zarrab olayında olduğu gibi Sedat Peker olayında da dış boyut ağırlıktadır.
Zarrab; İran vatandaşı, döviz ve altın kaçakçılığını İran’a yaptı, kaçıp ABD’ye gitti ve bildiği her şeyi Amerikalılara anlattı. Onlar da bu ve benzeri bilgileri yeri ve zamanı gelince kullanmış ve kullanacaklardır.
17/25 Aralık hikayesinde dış boyut çok daha ağırlıktaydı.
Fetö ABD’de olduğuna göre hikaye ile ilgili tüm detaylar Amerikan bağlantılıdır.
Örneğin 17/25 Aralık’ta Erdoğan ve bakanlarla ilgili sızdırılan ses kayıtları.
Örneğin dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ofisinden sızdırılan kayıtlarda Suriye’nin işgal edilmesi detayı.
Örneğin Fetö’cular tarafından telefonları dinlenen önemli kişilerin kişisel ve devleti ilgilendiren bilgilerinin ABD, İsrail ya da Almanya’ya verilmesi iddiaları.
Örneğin Fetö’cuların 15 Temmuz darbe girişimi, bu darbe ile ilgili ABD’ye yöneltilen suçlamalar ve darbe öncesi ve sonrasında Rusya ile başlayan “yeni ittifak” konusu.
Bunlara benzer daha bir çok detay var.
Gelelim bugün sekizinci bölümü yayınlanması beklenen Peker “dizisine”.
Ona göre uyuşturucu kaçakçılığı Kolombiya ve Venezuela’dan yapılıyor.
Venezuela lideri Maduro’nın Ankara ile ilişkileri uzun süredir ABD ve AB tarafından yakından takip ediliyor.
ABD, AB ve herkesin ilgilendiği Kuzey Kıbrıs bu kaçakçılığın başka bir ayağı. Kara para aklama işleriyle birlikte.
Siyasi içerikli cinayet Ankara’nın Kıbrıs’taki varlığı ve etkinliğiyle ilgili yeni bir tartışma başlattı.
Tam da Ankara’nın Kuzey Kıbrıs’ta kontrolü tümüyle ele aldığı ve orada İHA ve SİHA üssü kurduğu sırada.
Siyasi içerikli karanlık cinayetlerle ilgili Peker’in anlattıkları NATO’nun GLADİO’suna kadar uzanıyor.
Cinayetler, karanlık tezgahlar, iç savaş provaları, mezhep kışkırtmaları ve askeri darbeler…
Bu da 1970-2000 döneminde Türkiye’nin dış boyutlu tüm iç ve dış politikalarını içeriyor.
Peker’in BAE’de bulunması tümüyle dış boyutlu bir hikaye.
Temmuz 2013’de Sisi’nin Müslüman Kardeş Mursi’yi devirmesi ve BAE’nın Kahire’ye destek vermesinden önce Ankara’nın çok iyi ilişkiler içinde olduğu Abu Dabi Haziran 2017’de Erdoğan Türk Ordusu’nu Katar’a gönderince tümüyle Türkiye düşmanı kesilmişti.
Bu çerçevede Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa ile askeri işbirliğini geliştirdi. Türkiye’nin Libya’da desteklediği gruplara karşı savaşan General Hafter’e yardım etti ve her yerde Türkiye’nin karşısına dikildi.
Sedat Peker bu ülkede ve bildiği HER ŞEYİ anlatıyor ve anlatacak.
Acı olan da adam her şeyi biliyor çünkü bir çok kirli tezgahın içinde kendisi de vardı.
Dış-İç boyut böyle bir şeydir.
AKP’nin içerde yaptığı her şeyin bir dış boyutu vardır ve hep öyle olacaktır.
Örneğin Türk toplumunu ve devletini İslamlaştırma çabası.
Erdoğan kendini bunu yapmak zorunda hissediyor çünkü “Ben dünya İslamcılarının lideriyim” diyor ve öyle davranıyor.
Suriye, Libya, Somali, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve “Osmanlı’nın ayağının bastığı” her yerde.
Örneğin Suriye devletine karşı savaşan on binlerce İslamcı militana Ankara ne amaçla maaş veriyor?
ABD ve Rusya’nın anlaşması durumunda Suriye sorunu çözülürse Ankara maaş verdiği bu insanları ne yapacak?
Bir karşılaştırma:
11 Eylül saldırısının 20. Yıldönümü’nde Afganistan’dan çekilmiş olacak olan ABD’nin şimdi ciddi bir sorunu var:
2001’den bu yana Amerikan ve NATO askerlerine yardım eden, tercümanlık yapan ve istihbarat toplayan 18 bin kadar Afgan vatandaşını alıp götürmek.
Kalırlarsa Taliban gelip hepsinden intikam alacak.
Taliban’ı da ABD kurmuştu!
Kaide’yi de.
IŞİD, NUSRA ve Suriye’de savaşan başka grupları da.
Hepsine yardım eden Beyaz Baretlileri de.
Hikaye karanlık yerlerde yazılar sonra da açık yerlerde sahnelenir.
Zamanı gelince de birileri çıkar anlatır.
Dış boyutla iç boyutu harmanlayarak.
Hepsi bu kadar.
YORUMLAR